Ülkemiz dünya genelinde baş gösteren bir salgınla yüzleşiyor. 18 Mart gibi yakın bir tarihte söylenen muktedirin sözleri hala kulağımızda çınlamaktadır. “Ülkemiz salgınlara karşı güçlü bir ülke konumundadır” diyerek topluma moral verilmeye çalışılmıştır. Ancak durum görüldüğü gibi gelişmemektedir. Salgın karşısında yanlış uygulanan politikaların ve geç alınan kararların sonuçları görüldüğü gibi değildir. Salgın karşısında ülkemizin güçlülüğünü vurgulayanlar bugün İBAN numarası vererek yardım talebinde bulunmak zorunda kalmışlardır.
Her şeyden önce takınılan ayırımcı tavırlar devam ettirilmektedir. Oysa ülkenin böyle zamanlarda birlikteliğe dayanışmaya ortak akla ihtiyacı vardır. Bilim ve aklın yolunu belirleyen kurum-kuruluş-yerel yönetimler ve bilimsel kuruluşların oluşturacağı ortak akla ihtiyaç vardır. Salgınla mücadele edecek ortak akıl gerektiren yönetimlerin oluşturulması gereği vardır. Bu ihmal her şeyi biz bilir biz yaparız aklıyla ve yalnız kendi paydaşları ile yola koyulmaları sonuç getirmeyecek elde edilecek sonuç maalesef iç açıcı olmayacaktır.
Türkiye’yi kasıp kavuran salgın önlemi için oluşturulan Bilim Kurulu üyelerinin her biri kendi konusunda uzmanlaşmış kişilerden oluşmasına rağmen aralarında olarak katkı sağlaması gereken Türk Tabipler Birliği-Eczacılar Birliği-Mimar ve Mühendisler Birliği vs. gibi kuruluşların katkıları ve paylaşımlarına yer verilmemiştir. Ortak aklın oluşması gereken bu tür olaylarda bile kendi siyasi öngörüleri ile hareket etmeleri büyük yanlışlar doğuracaktır. Salgın baş gösterdiği günden beri sadece yasaklamalarla öneriler ve eve kapanmalarla gün geçirenler, karantina merkezleri-sahra hastaneleri-ilaç ve tedavi kiti temini-tedavi gerektiren alt yapı merkezlerinin oluşturulmasını sağlıklı olarak sağlayamamışlardır.
Bu gün berberleri, kuaförleri, kahveleri, toplu eğlence yerlerini kapatıp tehlikenin boyutu geliştikçe şehirlerarası otobüs uçak hareketlerine yasak getirmeye kalkmak yerine, salgın ortalığı sarmadan yasaklamaların-önlemlerin altyapı hazırlıklarının tamamı birlikte yapılmalı daha doğru olurdu. Bütün tedbirler birlikte alınarak uygulamaya konur ve denetlenme yoluna gidilebilirdi. Bütün bunları sağlamanın yolu da ortak akıl ve Bilimin oluşturduğu Kurullar ile sağlanabilirdi. Bunları sağlaya bilmenin en temel yollarından biri Güçlü bir ekonomi- Güçlü bir sanayi-Güçlü bir tarım ve teknoloji ile elde edilebilir.
Daha salgın baş göstermeden “Ekonomimiz uçuyor” G20 ülkeleri arasındayız diyerek milleti uyutanlar bu gün ekonomimizi 17. sıraya kadar geriletmişlerdir. Bunda sonraki söylemlerine ne itibar edilir ne de güven duyulur. Güçlü devlet toplumuna “Ev de Kal” derken günü birlik çalışarak evinin geçimini sağlayan küçük esnafın geçimini temin etmek zorundadır. Güçlüyüz diyen devletler bunu yapar. Daha sonra “Evde Kal” diyerek denetler yasak koyar. Polisini-jandarmasını-zabıtasını bakkal çırağı yerine koyup git 65 yaş üstü ve evde yalnızların siparişlerini al demez. Bunu sağlayacak KIZILAY-AFAD gibi sivil toplum yardım kuruluşlarının oluşturacağı hijyeni ve altyapısı sağlanmış ekipler oluşturarak organize olmanın yoluna gider.
Dünyamızı ve ulusumuzu çok yakından yaralayan salgın hastalık iyileşme sonrası beraberinde siyasal-ekonomik ve toplumsal değişimleri de beraberinde getirecektir. Seçmen tavırları-ve Tercihleri-İş tanımları-siyaset değişime uğrayacaktır. Can alan salgının ve geçim zorluklarının pençesine düşen halk mücadele verirken bunu fırsat bilerek ihale İstanbul Kanalı Ata’mızın milletimize emanet ettiği AOÇ ne düğün salonu gibi rant getirici hukuksuz ve zamansız işlemlere girmeleri doğrulanacak bir davranış şekli olamaz. Bir ülke elbette ki salgınla karşılaştı diye üretimini-sanayisini-tüketim merkezlerini-tarımını durduracak değil. Ancak burada çalışanların sağlık koşullarını-ulaşımlarını-beslenmelerini-sağlıklı koşullarda barınmalarını sağlamak la mükelleftir. Sosyal devlet budur.
Salgında yaşanan yanlışlar iyileşme sonrası kendini tarımda-sanayi de-eğitim de- siyasette oluşacaklarla gösterecektir. Şeker fabrikalarını kapatma yanlış yapanlar bu gün alkol-kolonya ithal etmek zorunda kalmışlardır. Refik Saydam gibi bir kuruluşu kapatanlar bu gün aşı ithal etme arayışındadırlar. Toplumlar da oluşan salgın hastalıklara çözüm getirmek için aklın ve Bilimin gözüyle bakmak gerekir. Siyasi bağnazlıkla sağlanan çözümler sonunda acı getirir. Sosyal devlet toplumun geleceğini planlayarak halkını güvenceye kavuşturur. Halkına dünya da itibar kazandırır. Kendi itibarı için saraylar-uçaklar-milyar dolarlık arabalar edinerek itibar kazanılmaz. İtibar liderlerin toplumlarına kazandırdığı değerler ile ölçülür.