Ülkemizde Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutladığımız bayramımız vardır. Çocukların dünyasında bu bayramın çok önemli bir yeri vardır. Bu gün veliler çocuklarını en güzel elbiselerini giydirir. Öğretmenleri çocukların yapacakları gösterileri için renk renk elbiseler giydirir. Okul yönetimleri ve öğretmenlerimiz kendilerini bu günün başarılı geçmesi için çalışır. Sınıflar süslenir. Çocuklar renkli kâğıtlar ile kâğıt zincirler yapar. Kâğıt bayraklar, kâğıt Atatürk posterli bayraklar, kapıları, pencereleri, yaptıkları kâğıt şekillerle süsler. Sınıfa girince çocuklar, yaptıkları süslemelerin gururunu yaşar. Okuldaki diğer sınıflarda yapılan süslemeleri görmeye çalışır. Kendi sınıfının daha iyi süslenmiş olduğunun sevincini yaşar.
Bu çalışmalar okulda bir hafta süresince devam eder. Nihayet 23 Nisan günü gelir. O gün sabahın erken satında okul bahçesi çocuklarla dolmuştur. Öğretmenleri gelir. Çocuklar tören alanına yerleştirilir. Hazırlanan program uygulanır. Veliler ve mahalle sakinleri zevk ve heyecan içinde çocuklarının şiirlerini, konuşmalarını, folklor gösterilerini, yaptıkları eğlenceli oyunlarını izler. Mutluluk içinde herkes evine gider.
Çocukların dünyasını anlamak ve bayram sevincini anlamak adına, bir anımı size anlatmak istiyorum. Öğrencilerin ilkokul üçüncü sınıf öğrencileri. Folklor gösterisi hazırladık. Oyunlarımız da pek bildik oyunlardan değil. Ama çocuklar oyunumuzu zevkle oynuyorlar. Hazırlıklarımız tamamlandı. Çocuklara giydirebileceğim folklor elbiseleri de yok. Bayrama üç gün kaldı. Beni de bir sancı sardı. Neyse çocuklara dedim ki herkes folklor elbisesini kendi bulacak. Yarın okula gelirken elbiselerinizle gelin. Göreceğim dedim.
Çocuklar evlerinde, komşularında bulduklarıyla geldiler. Yalnız çocuğun birisinin şalvarının bir bacağı bir renk. Diğer bacağı da bir renk. Aile şalvar bulamamış. Evde kumaş parçaları var. Fakat tek şalvar yapmaya yetmiyor. Çocuğun annesi de iki ayrı renkte çocuğa şalvarını dikmiş. Bu sefer bu şalvarla oyun oynamasına öğretmen izin vermezse! Böyle iki renkli şalvarla oynayamazsın derse. Yapılacak başka bir şey yok.
Ailenin gidip bir metre saten kumaş alması mümkün değil. Annenin de başka yapacağı bir şey yok. Böyle okula git. Öğretmen kabul etmezse, sen de oyun oynama demiş. O gün akşam olmuş. Herkes yatmış. Çocuk sabaha kadar uyuyamamış. Nasıl olacak? Öğretmen beni oyundan çıkaracak mı? Benim de oynamama izin verecek mi? Başka neler düşündü? Sabahı nasıl etti? Ben bilemem.
Sabah olmuş. Okula erkenden gelmiş. Çocuğun korkusu geçmemiş. Neyse ben gelmişim. Folklor oynayacak çocukları sıraya dizmişim. Elbiselerini kontrol etmişim. Sıra bu öğrenciye gelmiş. İki ayrı renkte bir şalvar. Şalvarını beğendiğimi söylemişim. Senin şalvarında güzel olmuş demişim. Başka ne demişim ben de bilmiyorum. Çocuk heyecanını ve korkusunu atlatmış. Eve sevinçle gitmiş. Kendisini folklordan çıkarmadığımı ailesine anlatmış. Bu defa o gün de sabaha kadar sevincinden uyuyamamış.
Tekrar hatırlatayım. Bu çocuk ilkokul üçüncü sınıf çocuğu. Çok doğru bulmadıysanız çocuk daha hayatta. Kendisini tekrar konuşturulabilir. İşte bayramların çocuk dünyasındaki yerini açık olarak ifade eder sanıyorum. Ben de zaten yıllar sonra, bu hikâyeyi çocuğun kendinden dinledim. Bir başsağlığı nedeniyle evlerine gitmiştim. Çocuk hatırası olarak bana anlattı. Sizi bilmem. Ne zaman bu konuyu hatırlasam, gözyaşlarımı tutamam.
Neden anlattım bu hatırayı? Şunun için? Günümüzde Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı artık önemsizleştiriliyor gibi. Söyleyin şimdi? KUTLU DOĞUM HAFTASININ VE TURİZM HAFTASININ bu hafta içinde yeri nedir? Turizm Haftası bir başta tarihte yapılamaz mıydı? Kutlu Doğum Haftasının, bu hafta içinde yeri nedir? Çocukların enerjisini bu yolda neden tüketilir? Bin beş yüz sene sonra, bu hafta kutlaması nereden çıktı? Kutlu Doğum Haftası olarak, böyle bir hafta kutlayan bir başka Müslüman ülke var mı?
Özgürlük, bağımsızlık her şeyin üstündedir. 23 Nisan Ulusal Egemenliğimizin temelidir. Dünyada çocuk bayramı olarak kutlayan tek ülkeyiz. İşte millî bilinç kutlanan bayramlar sayesinde pekiştirilir. Benim Ülkemin insanlarını giderek yaptığınız yanlışlarla hem dininden, hem milliyetinden uzaklaştırmayın.