Dünyadayken insanın cehennemlik olacağı sure ile bildirilen Ümmü cemile ve eşi Ebu Leheb lakabıyla anılan, Abdüluzza, Hz. Peygamberin, anası ayrı, baba bir amcasıdır. Eşi de Ebu Süfyan’ın da kız kardeşidir. Peygamber Efendimiz iki Mekke’nin ileri gelenleri arasında yer alan Ebû Leheb İslâmiyet’ten önce peygamber efendimizin dostuydu ve iki oğlu Utbe ile Uteybe’yi kızları Rukiyye ve Ümmü Külsûm ile evlendirmişti.
Açıktan peygamberliğini ilan etmesiyle, tüm ailelerden birer ikişer Müslümanların safına geçmeye başlamasından dolayı müşrik-puta tapıcı inancından vazgeçmemek adına düşman olmuşlardı. Her fırsatta eşiyle birlikte Kâinatın Efendisine saldırmakta ve eziyet etmekten geri kalmadılar.
Bugünde bunların davranışına benzeyen yakınlarımız, akraba, komşu ve arkadaşlarımızdan insanlar olabilir. Defalarca hacca gitmiş, namazlarını kılan kibir ve ucuba düşen karı-koca kişinin halini çekemez, kaş göz işaretiyle engeller, cimriliğini, hasetliğini kendi aralarında dedikodusunu eder, karşıdakinin iyiye gitmesini istemez, arkasından çekiştirir, kusur arar, yapacağı hayrına engel olur, her türlü cehaletini küçük düşürücü, kaba ve haşin haliyle beğenmediğini kişinin iğneleyici sözleriyle gösterir. Etrafındaki tanıdığı insanları ve akraba yakınlarını yaptığı davranışlarıyla aptallaştırır, çalıştırdığı insanları küçük görür, cimrilik eder, herkesin kendisi gibi davranış içinde olmasını ister, mal para toplar, Allah yolunda sarf etmez, insanlardan para ihtiyacı olanlara TL’yi, dolar Euro’ya çevirir verir. Kira gelirinin vergisi ile gerçek zekâtını vermez, yılbaşı kutlar, sevgililer günü kutlar, İslam’ın yüce değerlerinden habersiz kazandığı mallar onu ölümsüz bırakacağı düşüncesiyle, hayatını sürdürerek ölüme kadar giden bir takım insanlar da bulunmaktadır.
Hz. Peygamber’in putlarla mücadelesinde onun aleyhinde en korkunç düşmanlarıyla iş birliği yapmaktan çekinmedi. Resûl-i Ekrem, ilâhî tebliğ görevinin ikinci devresinde, “Ey peygamberlik hil’ati giyen inzivaya çekilen Muhammed!Kalk, meydanlara çık, artık insanları ve cinleri uyar meâlindeki âyetin nazil olması üzerine akrabalarını davet edip peygamber olarak gönderildiğini söyledi. Bunun üzerine Ebû Leheb küstahça bir konuşma yaparak onu, kendilerini atalarının dininden döndürmeye çalışmakla suçladı. Bir başka gün de Hz. Peygamber’in Safâ tepesinde topladığı kavmini İslâmiyet’e davet etmesine sinirlenerek: “Yazıklar olsun! Bizi böyle boş sözler için mi buraya çağırdın” diye tepki gösterdi. Evi, Hz. Peygamber’in evine yakın olduğundan onun evini sık sık taşa tutar veya başkalarına taşlatır, kapısı önüne her çeşit pisliği atmaktan çekinmezdi. Kocasından geri kalmayan, Ümmü Cemil, Peygamber Efendimize hakaret ve eziyet için her yola başvurmaktaydı. Mekke’de, vahyin kesildiği bir dönemde Peygamber Efendimizin yanına giderek alay etmeye kalkıştı. “Sahibini görmüyorum, herhalde seni terk etti.” Küstahlığında bulundu. Bu hareketinden sonra Duha Sûresi nazil oldu. Her zaman düşmanlıkta aşırı giden; hakaret ve eziyet için her yola başvuran, küfründe, inkârında ve inadında kocasına yardımcı olan. Ve Komşusu olan Peygamber Efendimizin evinin çevresini dikenli ağaç dalları ve kaya parçalarıyla doldurarak, Peygamber Efendimizin ayağına batmasından dikenlerin kanatmasından mutluluk duyardı.
Ebû Leheb’in bu davranışı üzerine zor durumda kalan Hz. Peygamber kendisini himaye edecek birini aramak üzere Tâife gitti. Ebû Leheb Hz. Peygamber’i her yerde takip ederek sözlerini yalanlamaya, onun bir sihirbaz ve yalancı olduğunu, kavmini birbirine düşürdüğünü, sözlerine itibar edilmemesi gerektiğini söylemeye devam etti. Kendisinin ve karısının Resûl-i Ekrem’i rahatsız eden bu hareketleri üzerine Tebbet sûresi nazil oldu. Hayatta iken arı-kocanın cehennemlik olacağı ilan edilmekteydi.
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Kahrolsun Ebu Leheb! Zaten kahrolup gitti. Ne malı, ne de kazandıkları ona fayda vermedi. Yakında alevli bir ateşe girecek. Karısı da odun hamalı olarak beraber girecek. Boynunda da bükülmüş bir ip olacak.” (Tebbet Suresi)
Kendisi ve kocası hakkında sure nazil olduğunu duyan Ümmü Cemil eline bir taş alarak Peygamber Efendimizi aramaya başladı. O sırada Peygamber Efendimiz Kabe’nin yayına oturmuş Hazret-i Ebu Bekir (ra) ile sohbet etmekteydi. Ümmü Cemil’in hışım ve öfkeyle kendilerine doğru geldiğini gören Hz. Ebu Bekir; “Ya Resulallah! Ümmü Cemil pis ve ahlaksız bir kadındır. Onun gelişi hiç de hayra benzemiyor; Sana bir zararının dokunmasından endişe ediyorum. Ona muhatap olmadan buradan uzaklaşınız” dedi. Kainatın Efendisi ise; “Meraklanma, o beni göremez.” buyurdu.
Ümmü Cemil, oturup sohbet eden iki güzide arkadaşın yanına vardı. Sıddık-ı Ekber’e arkadaşının, yani Peygamber Efendimizin nerede olduğunu sordu. Oysaki, Peygamber Efendimiz onun karşısında durmakta idi. Peygamber Efendimizin nerede olduğunu soran Ümmü Cemil’e, Hazret-i Ebu Bekir, “Ne yapacaksın onu?” diye sordu. Ümmü Cemil ise; “Duyduğuma göre arkadaşın beni hicvetmiş. O şairse, biz de şairiz. O bizi hicvetmiş, biz de onu hicvediyoruz. Onun anlattıklarına isyan ediyoruz. Biz onun dininden hoşlanmıyoruz. Vallahi onu bulduğumda şu taşı kafasına vuracağım” şeklinde küstahça karşılık verdi. Hz. Ebu Bekir de; arkadaşının şair olmadığını, şiir söylemediğini ve kendisini hicvetmediğini söyledi. Bu cevaptan sonra oradan ayrılıp uzaklaştı. Ümmü Cemil’in ayrılışından sonra Peygamber Efendimize dönen Hazret-i Ebu Bekir, “Ya Resulallah! O seni görmedi.” deyince, Kainatın Efendisi, “Evet. Rabbim onunla benim arama bir perde çekti. Ben olanları gördüm, ama o beni görmedi.” diye buyurdu.
Bedir Savaşı’na, bulaşıcı hastalığından dolayı katılamayan Ebu Leheb, mağlubiyet haberinin ulaşması üzerine üzüntüsünden öldü. Bulaşıcı hastalığı sebebiyle kimse yanına yanaşmadığından ölüsü, parayla tuttukları adamlar vasıtasıyla ölüsünü defnedebildiler.
Hak yolda, mücadele edenlerin, Hz. Peygamber s.a.’in amca ve eşiyle mücadelesinde olduğu gibi, kıyamete kadar yakın akrabalarıyla mücadelelerin eksik olmayacağı, mukadder olduğuna açık olmakla beraber, düşmanlık edenlerin yakın akrabalardan olması, sebebiyle, maddi-manevi mücadeleye sosyal ve psikolojik bir mücadele de eklenmektedir. Bu sebeple, hakka davete, hakkı tebliğe çalışanların işleri daha da bu nedenle de zorlaşmaktadır. Selam ve duayla…