Azerbaycan’ın tanınmış sanat adamları-besteci, müzikolog, rejisör, bilim adamı, mühendis, fizikçi, şair, yazar, aktör, müzisyen, şan ustaları, ressam, heykeltıraş ve başka alanlarda kendi branşlarında üst düzeyde usta adamlar Türkiye’nin çeşitli Üniversitelerinde ve çeşitli kurumlarda hizmet ediyorlar. Kardeş Azerbaycan’ın sanat adamları güzelim Türkiye’nin çeşitli sanat dallarında yüksek seviyede hizmetlerine devam ediyor, yeni kuşak genç neslin eğitimde katkıları büyüktür. Azerbaycan’ın Bağımsızlığına kavuştuğu ilk yıllardan başlayarak sanat ustalarımız Türkiye Kültür Bakanlığının resmi daveti üzerine Türkiye Cumhuriyetinin bütün sanat kurumlarında, Üniversitelerde, orkestra ve Opera Tiyatrolarında olağanüstü hizmetlerde bulunmuşlar ve görevlerine büyük özveri ve coşkuyla hala da devam etmekteler.
Örneğin Mersin Devlet Opera ve Balesi’nin yaratılışı Azerbaycanlı sanat ustalarının üstün gayretleri ve olağanüstü çalışmaları sonucunda faaliyetine başlamıştır. Opera 1992-93 yılarında perdelerini “Boş Beşik” balesi, opera ise Ü. Hacıbeyli’nin “Arşın Mal Alan” opereti ile açmıştır. Türkiye’nin ilk profesyonel Balesinin müziğini Azerbaycanlı besteci Prof. Firengiz Alizade yazmıştır. Mersin Operasının kurucu, Baş şefi, rahmetlik Prof. Nazim Rzabey, Başrejisörü Prof. Dr. Eflatun Neimetzade, Baş Koro şefi Prof. Frangiz Alizade, Baş Körepetitörü Ahad Askerov olmuştur. Zaman-zaman 15-18 saat, gece-gündüz demeden provalar yaptık, çalıştık, Mersin operasının temelini sağlam şekilde, profesyonel düzeyde yaratmaya nail olduk. Mersin Operası Azerbaycanlı usta sanat adamlarının Türkiye’ye hediyesi olduğunu kıvançla söylemeliyiz.
AZERBAYCANLILAR YETENEKLİ İNSANLARDIR
Azimle çalışanlar arasında Prof. Sarvar Ganiyev Bilkent Orkestrasının yaratılışına vesile oldu. Yetenekli aktör Cihangir Zeynalov Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro bölümünde oyuncular hazırlıyor. Tanınmış bilim adamı, Prof. Dr. Babek Gurbanov önce Erzurum Atatürk Üniversitesinde, sonralar Gaziantep Üniversitesi Türk Müziği Konservatuarında kompozisyon, müziğin Estetik özellikleri, etik, estetik dersleri vermiş, daha nice ve Yüksek Lisans Doktora öğrencileri eğitmiştir. Bu satırların yazarı ise Bilkent Üniversitesinde aktörlük bölümünün pekişmesinde, Türkiye’de ilk defa rejisörlük bölümünün açılmasında, operalar için librettolar, YÖK’ün talebi üzerine ders kitapları yazmıştır, operalar yönetmiştir ve saire… TRT Ankara Radyosu Koro Şefi Elnara Kerimova, OTDU’da dünya ünlü fizik adamları, Prof. Dr Hamdulla Mehrabov, Prof. Dr. Tahmasip Aliyev, Prof. Dr. Nizami Aliyev; TOBB Üniversitesinde ünlü fizik adamıProf. Dr. Saleh Sultansoy, Prof. Dr. Tahir Haniyev; Ankara Üniversitesinde bilgisayar mühendisi, Prof. Dr Refik Samet, Prof. Dr. İman Askeroğlu Türkiye’nin pek çok Üniversitelerinde nice-nice yetenekli bilim adamlarımız, orkestralarda kaliteli müzisyenlerimiz ve ressamlarımız yeni kuşak yetenekli Türk gençlerini eğitiyorlar. Bunlar arasında Gaziantep Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümünde çalışan ünlü ressam Muhammed Aliyev’!in hizmetleri büyüktür. Değerli dotum, Prof. Dr. Babek Gurbanov, ressam Aliyev’in son eserlerin sertgisinde iştirak etmiş, ressam hakkında düşüncelerini gazetemize göndermiştir. Şimdi onun makalesini siz kıymetli okurlarıma iletiyorum.
Ressam Muhammed Aliyev sanatının sanatsal-estetik özelliği oldukça kıymetlidir.
Sanat tarihi-zamanının nabzını tutan, yeni-yeni sanatsal hadiselerden haberdar olan, aralıksız olarak çalışan, daima kendi profesyonel bilgi dairesini genişleten, geçmişin manevi-estetik değerlerinden üretkenlikle faydalana bilen, ayni zamanda hiçbir zaman sosyal sorumluluk hissini kaybetmeyen sanatçıların yüce zirvelere ulaşabilmelerini kanıtlamaktadır. Son zamanlar ressamlık muhitinde kendisine haklı bir yer bulmuş Azerbaycan uyruklu ressam Muhammed Aliyev sanatı üzerine yukarıda söylediğimiz kriterler bakımından yaklaştığımız zaman bir daha bu kanuna uygunluğun ne kadar hayati olduğuna inanmalı oluyoruz.
HOCALARIMIZ DÜNYADA TANINAN İSİMLERDİR
Sankt-Petersburg’da yüksek profesyonel eğitim görmüş, ünlü ressam-pedagogların yönetmenliğinde sanat yollarında inamla ilerlemiş, zengin tecrübe birikmiş Muhammed Aliyev sanatına göz gezdirdiğimiz zaman onun ne kadar çok yönlü, idea-içerik ve form (biçim) açıdan ne kadar rengârenk olduğunu, aslında ressamın kendi sanatına, doğma halkına, çağdaş insanların istek-arzularını ifade etmek isteğine sonsuza kadar bağlı olduğunu duymamak olmuyor.
Aliyev”in yaratıcılık faaliyetinde onun daima yenilikçi fikirlere, yeni-yeni sanatsal ve modernizm tezahürlerine olan canlı ilgisini göre biliriz. Yaratıcılığının ilk aşamalarında esasen realizm (gerçekçilik) prensiplerine üstünlük veren ressam, ileride özellikle de Batı resim sanatında sık-sık kendisini göstermeye başlayan birçok bedii (sanatsal) akımlara olan ilgisini his etmiş oluyoruz. Özellikle de Bey’in son resim sergilerinde (örneğin, bu yakınlarda Sanko Resim Salonu’nda sergilenen eserlerinde) bu yaratıcılık eğilimini açık bir şekilde görebiliriz. Biz bu eserlerinde ressamın empresyonizm, abstrakt-ekspresyonizm, avangardizm vs. bedii akımların üslup tarzından istifade etmesine tanık olabiliriz. Fakat bu durumlarda bile Muhammed Bey bazıları gibi haddinden ziyada teknik-estetik unsurlara yer vermiyor, onun bu eserlerinde her zaman reallik (gerçekçilik) prensibi ağır basıyor, daha doğrusu ressamın tefekkür tarzı, dünya görüşü sanatta gerçekçi olmak (burada sohbet hiçte realizm prensibinden gitmiyor) prensibine daima sadık kalınmasının sanat ve sanatçı için hayati önem taşıması fikrine dayanmaktadır. Aslında ressamın sanata olan böyle bir pozisyonu sanat tarihinde önemli prensiplerden sayılan gerçekçilik prensibinin günümüzde de savunulması, devam ettirilmesi, geliştirilmesi isteğini ifade etmektedir. Bu bakımdan ressamın geçmiş manevi-estetik değerlere, öğretmenleri olmuş birçok tanınmış ressamlara, genelde bir sanatçı gibi yetişmesinde önemli role sahip sanatsal muhite olan mirasçılık mevkii kendisini ifade etmektedir. Muhammed Bey hangi bir konuyu ele alıyorsa alsın daima bu prensibe sadık kalıyor, bazıları gibi soyut gözüke bilen tablolarında bile aşkını, olumlu ruh-hallerini, hayata olan sevgisini yüksek profesyonellik ve emosyonellikle ifade ede biliyor.
MODERNİM RESSAMLARDAN DAHA ÜSTÜNDÜR
Onun bu eserlerinde bazı modernim ressamlara özgü kuramsallıktan, çirkin yaşam olaylarının, çürümüş insan cesetlerinin, iskeletlerin vs. bu gibi hadiselerin sanat objesi gibi kullanılmasını, daha doğrusu sanata getirilmesini görmek olmuyor. Belki de onun eserlerinde istifade olunan renkler her zaman el-elvan, açık, insana hoş emosyonel tesir bağışlaya bilen renklerdir. Bazen onlar hazin enstrümantal müzik assosiasiyaları (çağrışımları) oluşturabilir. Bu eserlerde ressamın renk çalarlarından (nüanslarından) üretkenlikle istifade etmesine tanık oluyoruz. Onun bir renkten diğerine modulyasyonu (geçilmesi) zamanı ne kadar ustalıkla fırçasını kullandığını da söylemek gerekir; yani ressam bazıları gibi hiçbir zaman bu ameliyatı yaptığı zaman renk tonları arasındaki önceden hazırlanmış tedrici geçit prensibini esas tutuyor. Uyumluluğa, mütenasipliğe, renklerin bir birilerine olan doğal münasebetlerine ciddi fikir veriyor. Ayni zamanda bu prensipleri gerçekleştirdiği süreçte o renk tonlarını bir amaç olarak görmüyor, aksine onları eserin esas idea-konusunun açıklanması yolunda bir araç, şart olarak anlaşılmasını önemli kılıyor. Ressamın soyut gözüke bilen eserlerinde bile real hayat hadiseleri ve eşyalarının unsurlarını açık bir şekilde his etmek mümkün oluyor. Ressam bu kabilden olan eserlerinde bile dinine, toprağına, halkına, onun ışıklı ideallerine ayrılmaz bağlarla bağlı olması ideasını ifade etmeye çalışıyor. Tesadüfî değil ki, biz bu eserlerde bile halkımızın bin yıllardan gelen dekoratif-tatbiki sanatlarının, halı-kilim kültürünün, maddi-manevi değerlerimize özgü sayısız-hesapsız unsurlarının, süslemelerinin, desenlerinin vs. sanatsal ifadesini de görebiliyoruz.
Düşünüyoruz ki, ressamın öz eserlerine imza yerine balık amblemi çekmesi de doğrudan doğruya onun dünyaya geldiği, boya-başa ulaştığı ve Türkiye topraklarından Azerbaycan’a geçen Kura ile Aras nehirlerinin kavuştukları ve balıkların bol olduğu Azerbaycan’ın güzel sefalı bölgelerinden olan Neftçala’nı sembolize etmekle birlikte, ebedi olarak bu toprağa bağlılığını bir da simgelemektedir.”
Prof. Dr. Babek Gurbanov ve ressam Muhammed Aliyev.