Üstün zekaya sahip beşeri insan Haydar Aliyev
EFLATUN NEİMETZADE
Şu bir gerçek ki, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri İttifakını yöneten Politbüro Üyeleri de dahil, dünyanın dev ülkeleri ile iletişim yaratmak, dünya ülkeleri ile barışı, demokrasiyi, güveni saklamak, Doğu ile Batı arasındaki diyalogu barışcıl yollarla çözümüne ulaştırılmasında hiçbir devlet kurucusu, Haydar Aliyev’in fikir ve eylem gücüne sahip olmamıştır. Burada Atatürk, öteki yazılarımda da söylediğim gibi bir istisnadır, onun yeri bambaşkadır. Aliyev’in de fikir cephesi fevkalade üstündür. Çünkü o “Üstün Zekaya sahip (H. Aliyev hakkında “Üstün Zeka” kitabım 2007 yılında Ankara’da basılmıştır) beşeri bir insan olmuştur. Siyasette ve diplomaside mucizevi başarılara ulaşıyordu. İster düşünce ve teori yönü, yada fikirlerindeki zenginliği ve evrenselliği, çelik aklı sayesinde dünya liderlerini hayran bırakıyordu. İster Atatürk’ün, isterse de Aliyev’in felsefesi, devrim ve ilkelerindeki potansiyel güç – bu gün yer kıtamızın her köşesinde uygulama alanında bulunan rejimlere fikir vermiş olan bütün teorisyenlerin gücünü aşan bir devamlılığa sahiptir. Eğer, Atatürk’ün gücü onun çeşitli icraat, tutum ve davranışlarında, yazılarında, direktiflerinde, söylev ve demeçlerinde, Büyük Nutku’nda, devrim kanunlarında ve ilkelerinde görülüyor ise, aynı ilkeleri Aliyev’in de direktiflerinde, demeçlerinde, dünyaya şahin kutbundan bakarak Azerbaycan için gereken icraatlarında, demokrasiyi, barışı, güveni ülke sisteminin temeline yerleştirmesinde görmek mümkündür. Gerçek Atatürk hayranı olan Aliyev de Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyetini kurulmasında öngördüğü altı şartı kabul etmiştir. Bağımsız Azerbaycan devletinin temelinde Aliyev, Atatürk’ün fikirlerini aynen uyguluyor. Bunlar:
-Cumhuriyetçilik, -Milliyetçilik, -Halkçılık, -Laiklik, -Devletçilik ilkelerini birbirine takılı halkalar halinde yirmi bir ve yirmi ikinci yüzyıla götürüyor, böylece dünya devletleri arasına yepyeni bir kavram ve siyasi rejim modeli çıkarıyordu. Azerbaycan’da devletçilik modelini kurarken özlü ve köklü yeniliklerin temelinde yatan ilkeleri bir bütün olarak kabul ediyordu.
AZERBAYCAN’DA ALİYEV’CİLİK DEVRİMİ
Aliyev’cilik devriminin gerçek yapısını anlayabilmek için bu nokta daima akılda tutulmalıdır. Halkımız ve yetişen yeni kuşak, Aliyev zamanınkinden daha kuvvetli bir şekilde Aliyev devrimi ve ilkeleri vicdanına kök salmalı, yerleşmeli ve ileriye götürmelidir. Demokratik düzeni ve altı ilkeleri gözleri, kalpleri gibi korumalılar. Çünkü Atatürk’ün uyguladığı bu altı ilkenin her biri, kendinden başka diğer beş ilkenin anlamı ve amacı ile iç-içe düşünülüp devrimlerle birlikte uygulandığı taktirde gerçek yönünü muhafaza edebilir. Aliyev’in de uyguladığı bu ilkeleri, onun zamanınkinden daha kuvvetli bir şekilde bugün bir neslin, kuşağın dimağına kök salmış, yeşerip büyümektedir. Aliyev’in, temelini sağlam pekiştirmiş devletçilik politikası hiçbir zaman ütopyaya dayanmadığı için, zamanın gelişen şartları ve ihtiyaçları karşısında değerini kaybetmeyecektir. Aksine her geçen gün, ay, yıl daha mükemmel bir uygulama alanına sahip olarak genişleyip, gelişmeye devam yolunu tutmuştur. Onun devletçilik devrimi yüzeyde tutmadığı ve mayasını – ruhların, bilincin ve vicdanların derinliğine attığı için eski (“beyler”in türettikleri anarşi sistemi, temel mayası belli olmayan iktidar sistemi) düşünceyi temelinden değiştirmiş ve toprak altında kalan zararlı köklerin temizlenmesini ise yeni kuşak Aliyev’çilik Okulu’nun aydınlarına bırakmıştır.
Bugün Aliyev’çilik düşünce ve felsefesinin layıklı devamcısı, “Siyaset Semasında Parlayan Yıldız” sayılan, Azerbaycan Cumhurbaflkanı, Sayın, İlham Aliyev, demokrasinin bütün unsurları, hürriyetin her çeşidi ve cinsinin bulunduğu Azerbaycan’da ustaca ve rahatça ülkeyi ustaca idare ediyor. Çünkü Aliyev felsefesi, Aliyev ideası her tartışmanın üzerinde tutulmuş ve her kes onun gölgesinde sığınmakta fayda görmektedir. Buna göre diyoruz ki, Aliyev’in ikinci defa halk tarafından iktidara getirilmesi, demokratik, laik ve hukuk devletinin temelini sağlam şekilde zemine yerleştirmesi tarihi bir devrim olarak nitelik taşımaktadır.
Bu nedenle Haydar Aliyev’in devletçilik mefkuresi bütün devrimlerden ayrı bir özellik taşımaktadır ve kendisine has bir orijine sahiptir, diyorum. Haydar Aliyev böyle bir sistemi oturtmakla milletimiz, Uluslararası genel mücadele yaşantı sebebi ve kuvvet sebebi olarak bilim ve bilim aracının ancak çağdaş uygarlıkta bulunabileceğini bir değişmez gerçek olarak ilke kabul etmiştir. Onun yapmış olduğu inkılap, milletin egemenliği namına, halkın iyi yaşamak hakkını elde etmesi namına yapılmıştır. Aliyev’in bütün yaptıklarının amacı ise Azerbaycan halkını tamamen, modern ve bütün anlam ve şekilleriyle, Atatürk’ün de ifade ettiği gibi, uygar bir sosyal toplum yapısına ulaştırmak olmuştur. Ele bu bakımdan Aliyev felsefesi ve ideası tarihi bir ehemmiyet taşıyor. Bütün devrimlerin asil ilkesi bu olmalıdır, diyorum.
MUHALEFETİN ZEKA HASTALARI
Bu bir gerçek ki her ulusun uygarlığa yetişebilmesi için kullanacağı bütün vasıtaların itici gücünü oluşturan laik düşünüşü günlük hayatta uygulamadığımız sürece uygarlıktan söz etmek veya uygarlığa yetişebilmek mümkün değildir. Bu düşünceleri kabul etmeyen zihniyeti, düşünce adamlarını kamu görevlerinden, iktidara gelmek hırsından, hülyasından uzak tutmak, hatta darmadağın etmek gerekiyor. Uzun zaman milletin beynini zehirleyen, uyuşturan düşünce adamları olmuştur ve halkımız onlardan zor-bela yakasını kurtarmış oldu. Toplum ve halk bu zihniyetten, kendilerini “Bağımsız Devlet kurmak” için ellerini sıvayan ve gerezli Batı Devletlerinin kuklası sayılan bazı “Zeka Hastaları”, fikir ve düşünceleri zehirli virüs gibi halkımız için tehlikeli olmuştur. Bu nedenle de halkı bu tehlikeli virüsten uzak tutmalıyız, çünkü çağın ve uygarlığın gerçek ışıklarını bazı “Beylerin” beyinlerine sokmak imkansızdır.
Azerbaycan halkı müdrik halktır ve bu kişilerin husumetli yüzünü 1991-1993 yıllarında iktidardayken görmüştür. Bilinen bir hikaye vardır… Cehennemde bir sürü dev kazanda günahkârlar cezalarını çekiyorlarmış. Fokur-fokur kaynayan kazanlardan dışarı çıkmak için çabalayanları engellemek için zebaniler nöbet tutuyormuş. Çıkmak için uğraşanların başlarına ellerindeki sopalarla vurup onları yeniden kazanın içine atıyorlarmış. Ancak bir kazanın başında hiç nöbetçi yokmuş. Merak edip sormuşlar: “Bu kazandakiler hiç dışarı çıkmak istemiyorlar mı ki başlarında zebaniler beklemiyor?” Zebani başı gayet sakin: “O kazanda Türkler vardır. Onlaın başlarına nöbetçi dikmeye gerek bulmadık. Çünkü onlar zaten bir-birlerini içeri çekiyorlar.”
Biz Türkler yer kıtamızın her köşesinde ne yazık ki, bir-birleriyle uyum içinde değiliz. Her biri ötekini kıskanıyor, gerçek yolundan saptırmak için bin türlü dolaplar çeviriyoruz. Bu bizim zaafımız, eksiğimiz, kara lekemiz sayılıyor…
HALKIMIZ, HAYDAR ALİYEV’İ TAM ZAMANINDA ÜLKE BAŞÇISI SEÇMİŞTİR
Çürümüş zihniyeti ile Halk Cephesi, Müsavat Partisi, 1992-93 yıllarındaki uğursuzluklarını unutarak iktidara gelmek hırslarını, kinlerini, husumetini hâlâ da göstermeye devam ediyorlardı. Ben Azerbaycan’da sağlam ruha, aydın iradeye, demokratik akla sahip Muhalefetin olmasından yanayım. Fakat etik ve estetik anlayışı, saf, temiz ruhu, gerçek felsefesi mevcut olmayan “Bey” ve bazı zavallılara şunu ifade etmek isterim. Aklınızı ve manevi ruhunuzu arındırın ve XXII. yy. dünyada gelişmekte olan hur ve demokrasi anlayışını idrak edin. Almanya’da bir zaman Şrayder iktidardan gittiğinde Hanım Merkel’e isyan etmedi, ailesi hakkında olumsuz sözler ifade etmedi. Hanım Merkel görevden gittiğinde de sonraki iktidara bühtan yapmadı… Tam tersi, dünyada emsali bulunmayan jestler yaptılar, demokrasi anlayışının ne olduğunu uygar dünyaya göstermiş oldular ve siyasetten uzak durmaya karar verdiler. İngiltere’de de aynen, demokrasi gereği el verdiler, öpüştüler, görevi devir-teslim aldılar. Almanya ve İngiltere iktidarı devir-teslim anını demokrasinin yüksek zaferi olarak bütün dünyaya gösterdiler.
Azerbaycan muhalefetinin davranışları ise eski Mezopotamya döneminde Sümer’lerde Krallar, özellikle Sümerler’le Guti’ler arasında aralıksız devam eden, bakırlı, baltalı, dengesiz savaşları hatırlatır. Böyle paslanmş, husumet dolu zihniyetle iktidar hırsında olmak, Türkiye’de zaman-zaman kendilerini Mesih adlandıran, dengesi bozuk zavallıları yada salıyor. Türkiye’de bir ara kendini Mesih adlandıran böyle kişilerle bu gün de karşılaşıyoruz, ama onlar hiç de iktidar meraklısı değillerdi. Çünkü toplum böyle kişilerin psikolojik hasta olduklarını iyi biliyordur. Böyle kafasşzlara Ulu Atatürk’ün dehasal nutkundan bazı satırları hatırlatmak yerinde olur:
“Memleket mütesait (gelişen, yükselen) bir birliğe muhtaçtır. Alelade politikacılıkla milleti parçalamak hiyanettir” (1925) “Türk Milleti, kendinin ve memleketinin yüksek menfaatleri aleyhine çalışmak isteyen bozguncu alçak, vatans›z, milliyetsiz, beyinsizlerin saçmalamalarındaki gizli ve kirli emelleri anlamayacak ve onlara müsamaha edecek bir heyet değildir. Türk Milletinin sosyal düzenini bozmaya yönelen didinmeler boğulmaya mahkumdur.”(1929).
Bir zaman Haydar Aliyev iktidarına muhalefet olan kişiler en azından onun siyasi tecrübesi, devletçilik ekolünden, dünyada tayı- beraberi olmayan yüksek devlet adamı olma yeteneğinden haberdar olmaları gerekmez mi? Onun deneyimli oğlu, dev siyaset adamları arasında pekişmiş, tecrübe edinmiş, dünyanın gelişmiş dev ülke başkanlarının da değer verdiği ve halkın çoğunlukla Cumhurbaşkanı seçmiş olduğu, Sayın, İlham Aliyev’in nasıl siyaset yürüttüğünü unuttular mı? Kimin karşısında muhalefet yaptıklarını anlamakta neden zorlanıyorlar? Haydar Aliyev gibi deha şahsiyet bir zaman Azerbaycan’da çolum-çocuğun iktidara gelme merakı karşısında sadece gülüyor ve susuyordu. Onlar hakında konuşmayı bile lüzum bulmuyordu. Çünkü dünya siyasetinin piri sayılan Haydar Aliyev karşısında Gorbaçov’lar, Çernenko’lar, Tihonov’lar, Gromıko’lar tüm Politbüro Üyeleri aciz kalmışlardı, evine, ayağına kadar gelip, ona “lütfen istifa edin” diyor, önünde tir-tir esiyorlardı...
Sayın, İlham Aliyev akıllı, mantıklı, gerçek muhalefetin olmasının taraftarıdır.
YÜZSÜZ, KİRLİ SİYASETİN FARELERİ
Azerbaycan’ın Halk kahramanı Babek hâlâ IX. yy. yirmi beş yıl bağımsızlık savaşı vermiştir. Sonunda yakın çevresindeki şerefsizler onu ele vermediler mi? Aliyev’in Politbüro’dan ayrılmasının başka sebepleri de vardır. Bir zamanlar güvenerek göreve getirmiş olduğu tırnak arası kadroların, kendilerini Bey, erkek sayan çürük zihniyete malik kişilerin payı vardır. Azerbaycan’ın eski Parti Sekreterleri Mutalibov ve Vezirov’un yakınları, Bakü’den Politbüroya çuval-çuval yalan dolu imzasız şikayetler, uydurmalar, riyakarca bühtanlar yazmışlardır. Bu çirkin mektupları yazanların başlarında bir zaman Haydar Aliyev’in üst göreve yükselttiği kadroları - Gambay Memmedov, Ayaz Mutalibov ve çevresindeki çürük, hasta kafalar duruyordu. Sonraki yıllarda onların insanlığa uyuşmayan pis, rezil emelleri ifşa edilmiş, şahitler vasıtasıyla sübuta yetirilmiştir.
Devamı vardır…
Azerbaycan Devletinin Kurucusu, Ulu Önder: HAYDAR ALİYEV