Utanma duygusu

Abdullatif Acar

Utanma duygusu, insana has bir özelliktir. Çünkü hayvanlar için bu kelimeyi kullanmayız, onları bu hususta kimse kınama gereği de duymaz. Ahlaksız, iffetsiz ve namussuz hayvanlardan söz edildiğine de rastlamamışsınızdır. Çünkü onların yaratılış özelliklerinde bu kınamayı gerektirecek bir durum söz konusu değildir. İnsan ise eşrefi mahluk olarak yaratılmış, akılla donatılmış, hayatı anlamlı hale getirecek, dünyayı imar ve inşa edecek bir kabiliyette ve vicdanla yaratılmıştır. Onu hayvanlardan aşağı duruma düşürecek olan ise nefis sahibi olmasıdır. Aklını nefsin esaretine verdimi, istek ve heveslerinin kulu ve kölesi durumuna düşüp, vicdanını devre dışı bıraktı mı aşağıların da aşağısına düşecek bir yapıdadır insan.

Mevlâna der ki:

Eğer ademoğlunun edepten nasibi yoksa âdem değildir.

Çünkü insanla hayvan arasındaki fark edeptir.

Gözünü açta bak cümle kelamüllah’a ayet ayet bütün kuranın manası edepten ibarettir.”

İslam, ahlak, edep, iffet ve hayadan ibarettir. Bütün bu hasletlerin sahibi bir insanda utanma duygusu vardır doğal olarak.  Utanma duygusunu yitirenler, iffet, haya ve edebini de yitirmiş olurlar.  Böyle insanlar sadece kendilerine zarar vermekle kalmaz, bütün topluma da zarar vermiş olurlar.  Utanmak imandan olduğu gibi, utanma duygusunu kayıp edenler de imanlarını tehlikeye atmış olurlar.

Allah’ın kendisini her an görüp gözettiğine inanan insan, O’na kulluk hususunda gevşek davrana bilir mi?  Böyle insanlar işlediği günahlar nedeniyle utanır, yüzleri kızarır; Allah’a karşı saygısızlık ve muhalefet etmenin ezikliğini yaşarlar. Dolayısıyla utanma duygusu mümin için otokontrol sistemi gibi görev yapar.  Bu hissiyat onu günahlara girmemesi hususunda adeta teyakkuz halinde olmaya yönlendirir. Utanma duygusu, amel ve fiillerde hak ve hukuka riayeti, Allah’a karşı kullukta kusurlu olmamayı telkin ederken, suretinde zarafet ve nezaketi temin eder insanın. Nazik ve anlayışlı olan, saygıda ve sevgide kusur etmeyenler utanma duygusuna sahip erdemli insanlardır.  Bütün bunların asıl kaynağı Allah’a olan imandır.  Bu nedenle peygamberimiz: “Utanma duygusu / haya imandandır” (Buhari) buyurmuştur.

İmanı zayıf insanların Allah’tan korkuları olmayacağından kuldan da utanmazlar. Kuldan utanmayan hayasız insanların yapmayacağı hiçbir şey yoktur. Ar perdeleri yırtılmış, iffetlerini kayıp etmiş insanlar elbisesi olmayan insanlar gibidir. Vücudumuzu örten nasıl ki bir elbise var ise iffet ve namusumuzu koruyanda bir elbise vardır. Oda haya, edep ve utanma duygusudur.  Peygamberimiz “Utanmazsan dilediğini yap” derken buna işaret etmişlerdir.

Vicdan, akıl, izan sahibi insan, insani melekelerini kullanır, iradesinin hakkını verir, vicdani muhasebe yapar, inanç ve değerlerine kıymet verirse bütün davranışlarında; oturuşunda kalkışında konuşmasında, dinlemesinde, insanlara karşı ilişkilerinde hatta duygu ve düşüncelerinde dahi zarafet ve nezafet sahibi olur. Aksi taktirde sözleri zehir, davranışları yıkım, yaşamı bataklığı andırır. Utanma duygusunu yitirenlerin ibadetleri bile fayda vermez. Çünkü edep her şeyde lazımdır. Edeple edilen dua icabet görür, haddi aşmadan yapılan zekâttan fayda umulur, edeple kılınan namaz o insanı bütün kötülüklerden korur. Edep ve haya ile bakan insan ilk önce kendi kusurunu görür; başkalarının hatasını diline dolamaz.  Edep ve haya sahibi bir insanın gözü zahiri alemin ayetlerini okumakta,  gönlü Rabbinin hikmetini seyretmektedir. Dolayısıyla böyle insanların bakışı helal, duyuşu faydalı olan şeylere açıktır, zararlı şeylere kapalıdır.  Edep ve hayanın zevkine ve güzelliğini tatmış insanların gönlünde kin, nefret, öfke ve kötülük olmaz.

Peygamberimiz(s.a.v.) bir gün ashabına Allah’tan hakkıyla haya ediniz buyurdular.

Sahabeler:

“Ya resülüllah! Biz zaten Allah’tan hakkıyla haya ediyoruz” diye karşılık verdiler.

Bunun üzerine Peygamberimiz(s.a.v.):

“Haya sadece sizin anladığınız manada değildir.  Allah’tan hakkıyla haya etmek bütün organları her türlü günah ve haramdan korumaktır. Dünyanın geçici nimetlerine aldanmamaktır. Ölümü ve ölümden sonra ki hayatı asla unutmamaktır.” (Tirmizi) Buyurdular.

Peygamberimiz(s.a.v.) başka bir hadisi şerifinde şöyle buyuruyor:

“Allah, bir kulunu helak etmek isterse ondan haya/ utanma duygusunu alır. Utanma duygusunu alınca onu hep uğursuz bulursun. Onu hep böyle bulduğunda emanet duygusunu da yitirir. Yitirince onu hep hain olarak görürsün. Onu bu halde görünce merhamet duygusunu da kayıp eder.  O, bu hale düşünce onu terk edilmiş ve kovulmuş bir halde bulursun. En son onu öyle bir halde görürsün ki İslam halkası artık boynundan alınmıştır.”

Evet, bugün insanın kayıp ettiği her şeyin altında iffetsizlik, hayasızlık ve yitirilen utanma duygusu vardır.   Bu nedenledir ki, çok değer verdiğimiz şeyler anlamsız, utandığımız şeyler erdemlilik ve ilericilik olarak gördü. Allah’ın rızasını hedef haline getirmeyince Allah, bizi değersiz şeylere hayran ederek kıymetsiz hale getirdi.   Edebi bir taç gibi başımızda taşımayınca nefsimizin ve şehvetimizin karanlığına mahkûm olduk.  İmanımızın gereğini hayatımıza yansıtamayınca nefsimizin kölesi ve kuklası durumuna düştük. Özgürlüğümüzü Rabbimizin emrine uymakta bulamayınca sonu gelmeyen ihtiraslarımızın lağım çukurunda, batıl olan şeylerin karanlığında özürlüğü arar olduk.  İbadetlerle ruhumuzu doyurmayınca haramın ateşinde yanıverdik.  Kısaca insan gibi olamayınca Allah bizi, her imkana rağmen, mutsuz ve huzursuz bir hayatla cezalandırıverdi.   

Selam ve dua ile…