Kalın bağırsağın duvarları bir bitkinin köklerine benzer şekilde, ağız yolu ile aldığımız gıdalar içerisinde bulunan ve hayatımızı sürdürebilmemiz için gerekli olan maddelerin bir kısmını özümseyerek kanımıza karışmasını sağlayan köklerle kaplıdır. Bu kökler, lazım olan faydalı besinleri alır, işe yaramayan sindirilmiş atıkları da boşaltır.
Ancak sindirilemeyen parçacıklar, bağırsak kıvrımlarında birikir. Bu birikintiler seneler boyunca, sürekli çoğalarak bağırsak yüzeyini kaplar. Bu atık maddeler, 36,5 derecelik vücut ısısı ile bozularak çürür ve sağlığımızı tehdit eden toksinler haline gelir. Ancak bağırsaklarda mikro gıda emilim işlemi hayatımız boyunca her şart altında devam eder.
Profesör Mikhail Tombak “150 yıl yaşayabiliriz” adlı kitabında; “Erişkin bir insanın hayatı boyunca kalın bağırsağında sekiz ila 15 kg katılaşmış dışkı malzemesi ile dolaşıp durduğu pek bilinmez. Genellikle 45 yaş civarında kalın bağırsağımız dışkı maddesiyle o kadar dolar ki diğer organlarımızı sıkıştırır ve karaciğerimizin, böbreklerimizin işlevlerine engel olur. Bu hastalıkların önemli nedenlerinden biridir” demektedir.
Eğer bağırsak yüzeyi, yapısı bozulmuş kanserojen pislik katmanlarına dönüşmüş atık maddelerle kaplı, çeperleri toksik atıklarla dolu ise, emilim sırasında faydalı olanlarla zararlı olanlar birlikte emilir.
Bu zehirler kanımıza karışarak, tüm hücrelere taşınır ve zaman içerisinde damarlarımızın çeperlerinde ve eklem yerlerimiz de birikintiler oluşturmak suretiyle yavaş yavaş sağlığımıza zarar vermeye başlar.
Yeni haftanın “kendi sağlığını kendi kontrolüne almayı düşünenlerin çoğalması için bir fırsat olması umuduyla…”
(Devam edecek)