Üzeyir Hacıbeyli’nin Leyla ile Mecnun Operasının Türkiye prömiyeri üzerine (1)

Eflatun Neimetzade

… Altmış yıl tanıdığım aziz dostum, fikir kardeşim, dünyanın en zarif, saf, insanlık mücessemesi, Estetika, edebiyat ve felsefe üzerine onlarca kitapların ve makalelerin yazarı; filozof-yazar, merhum Prof. Dr. Babek Kurbanov - uzun yıllar Erzurum Atatürk Üniversitesinde ve Gaziantep Üniversitesi Devlet Konservatuarında Müzikoloji, müziğin estetik yorumu, piyano, felsefe alanlarında Hocalık yaptı ve aniden Konser hastalığına yakalandı, Bakü’de vefat etti.

Bütün sanat yaratıcılığımı –Bakü, Rusya, Tataristan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Gürcistan, Yemen, Moskova Bolşoy Operası ve son 30 yıl Türkiye Operaları –Ankara, Mersin, Samsun, İstanbul Opera sahnelerinde sergilemiş olduğum temsiller hakkında derin felsefi-analitik araştırmalarını yaparak, temsiller hakkında uygar ve yüksek felsefi amaçlı makaleler, eleştiriler yazmış deha filozof ve büyük araştırmacı bilim adamıydı. Usta kalemi - sanatın tüm alanlarında füze gibi yüksek ses-seda uyandırıyordu. Arşivimde ender bilim adamının yayınlanmamış bir makalesini buldum ve siz değerli okurlara takdim etmekten onur duyarım…

ÖNCE OPERANIN YARATILIŞI HAKKINDA

1908 yılında sahne yüzü görmüş ünlü Azerbaycan bestecisi Üzeyir Hacıbeyli’nin “Leyla ve Mecnun” operası bu güne gibi kendi sahne tecessümünü sürdürmektedir. Yaklaşık yüz sekiz senedir ki, M. F. Ahundov adına Azerbaycan Devlet Opera ve Bale Tiyatrosu’nda 600-den fazla sahnede yer almış bu eser bu gün de seyirci-dinleyicilere estetik haz getirir, opera tiyatrosunun salonunu her zaman ağzına kadar dolu oluyor. İnsanlarımız tarafında esere olan böyle bir sevgi ve rağbet hisleri hiçte tesadüfî değil. Bunun sebebini her şeyden ünce eserin yazarı Fuzuli’nin ayni adlı poemasının yüksek bedii-estetik içeriği ve onu tamamlayan Üzeyir Beyin derin emosyonel musikisinde aramak gerekir, diye düşünüyoruz. Üzeyir Bey tesadüfî değil ki, bu ilk operası için doğrudan doğruya bu konuya müracaat etmiştir. Besteci genelde Doğu dünyasında ölmez sevgi destanı gibi geniş coğrafi arazide bilinen, sevilen bir konuya müracaat etmesiyle ve doğu insanları için yeni bir bedii hadise olan opera vasıtasıyla geniş seyirci-dinleyici kitlesinin ilgisini çekmeğe çalışmıştır. Ayni zamanda o bu maksatlarla geniş seyirci-dinleyici kitlesinin halk musikisine, özellikle de klasik muğam (makam) yaratıcılığına derinden bağlılığını dikkate alarak Doğu dünyasında geniş vüsat bulmuş ve spesifik bir yol çizmiş bu musiki türünden üretkenlikle istifade etmeği de gerekli bilmiştir.

Operada Üzeyir Bey genelde sentetik bir janr olan operaya özgü demek olur ki, bütün musiki türlerinden maksada uygun bir şekilden ve mantıksal olarak kullanabilmiştir. Türk dünyasında ilk opera olarak tarihe geçen bu eserin bir önemi de ondadır ki, bu eser artık Türk dünyasında da çoksesli müziğin meydana gelmesinin yüz yıldan fazla bir tarihi olduğunu kanıtlayabilmektedir. Hatırlatalım ki, operada koro parçaları, gelişmiş orkestra seslenmeleri, bu sırada ariya, düet gibi çoksesli müzik, özellikle de opera sanatı için son derece önemli olan türlerden de üretkenlikle istifade eden besteci ilk defa olarak orkestrada klasik muğamlarımızın canlı olarak seslenmesini de gerçekleştire bilir. Operanın ilk prömyerasında bu görevi ünlü tarizan (tar icracısı) Kurban Pirimov üstlenmiştir. Bestecinin eserde operanın esas kahramanları olan Leyla ve Mecnunun suretlerini de ilk defa olarak klasik muğamlarımızın usta icracılarına havale etmesi,  klasik opera solistlerine değil, halk musikicilerine, özel eğitim görmüş muğam sanatçılarına(Azerbaycan’da bu tür icracılara müğennilerde denilir)havale etmesi gibi yaratıcılık yöntemleri Üzeyir Beyin kendi bu ilk operası üzerinde ne kadar üretkenlikle ve derinden çalıştığını, klasik Batı musiki yöntemleri ile Doğu musiki tefekkürünün yaratıcı sentezini oluşturmak yolundaki yorulmaz çabalarını kanıtlamaktadır.

TÜRKİYE’DE İLK DEFA SERGİLENİYOR

Meraklıdır ki, Üzeyir Beyin bu operasında gerçekleştirdiği böyle bir uzlaştırma, entegrasyon yöntemi günümüze kadar devam etmektedir ve eserin Ankara Devlet Opera ve Bale Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen son prömyerası, orijinal reji anlayışı çerçevesinde bu operanın tarihinde bir ilktir. Ve bestecinin düşünce ve âmâlına en uygun, doğru biçimde orijinalliği ile seçilen en mümtaz bir temsildir. (14 Mayıs 2016)

Cesaretle söylemek gerekiyor ki, yazıldığı ilk günden XXI-XXII. YY. de besteci el yazısının sahneye aktarılması bakımından en profesyonel ve mucize bir sahne tecessümüdür. Ankara temsilinde ilk defa bestecinin yazmış olduğu Prolog ve Epilog temsile eklenerek, Üzeyir Bey’in yazmış olduğu “İlahi Aşk’ın tecessümü sahnede gerçekleşmiş oldu ve temsilin finalinde Leyla ile Mecnun el-ele tutmuş semanın zirvelerine doğru yükseliyor. Salondakiler bu sahneyi ayakta alkışlayarak gözyaşı akıttılar… Her iki seven gençlerin aşkları Ankara temsilinde gerçekleşmiş oldu.

                                          

                          Rejisör, Prof. Dr. Eflatun Neimetzade sahne provalarında. Leyla rolünde Selva Erdener. Ankara Operası, 2016.

Sovyet ideolojisi, uzun yıllar Epilogun operadan çıkarmış, İlahi-Aşkın finalde gerçekleşmesini uygun bulmuyordu. Kısaca ideolojik yönden yasaklanmıştı. Finalde Mecnun, Leyla’nın mezar taşı önünde yere düşüyor, opera primitif olarak bitiyordu…

Fakat usta rejisör Eflatun Bey, daha önce de Rus besteci Aleksandr Borodin’in şahsi Arşivinden “Prens İgor” Operasının Epilogunu bulmuş ve Sovyet Operalarında sergilenen temsillerden farklı olarak, Bakü Opera sahnesinde ilk defa besteci orijinali Epilogu finale ekleyerek bir ilke imza atmıştır (1975). Bu temsil Sain-Petersburg ve Moskova turnelerinde olay yaratmış, Sovyet bestecileri, rejisörleri, araştırmacıları, şefleri makalelerinde Eflatun Bey’in orijinal-monumental temsilini bir ilk olarak yüksek kıymetlendirmiş oldular.

Ankara temsili için Bakü’den özel olarak Mecnun rolüne tanınmış müğenni, Azerbaycan Cumhuriyetinin Halk sanatçısı, Profesör, Mensum İbrahimov, İlkin Ahmedov, Leyla rolüne ise tanınmış müğenni Arzu Aliyeva’nın yüksek performanslarına tanık olabildik. Ankara seyircileri Leyla rolünde genç bir Türk sanatçı Selva Erdener’in harika oyununu da alkışlamış oldular. Selva Hanım, zarif, ince vücut hareketleriyle rolünün saf, temiz amale sahip olduğunu vurguladı ve büyük alkış topladı…

Ayni zamanda devlet sanatçıları Elçin Haşımov’un (tar) ve Elnur Ahmedov’un (kemence) özel olarak Ankara’ya davet olunmaları ve operanın orkestrasında yer almaları da hiç kuşkusuz, operanın emosyonelliğine ve estetik etki gücünün artırılmasına hizmet edebilmiştir. Hatırlatmak gerekir ki, bu halk sanatçıları Bakü’de operanın seslendirilmesinde defalarca iştirak etmiş ve tabiidir ki, Ankara’da da operanın profesyonel bir seviyeye ulaşmasında tecrübelerini başarıyla ifade edebilmişlerdi. Operanın bir müzikal-sahne eseri olarak millientonasyonlara dayanan orijinal musikisini Azerbaycan’ın tanınmış orkestra yönetmeni, Devlet sanatçısı, Fahrettin Kerimov yönetmekte idi. Eserin icrası zamanı Fahrettin Bey, diğer Azerbaycanlı müzisyenler gibi yeni sanatsal yorumla rastlaşmalarına rağmen, tanınmış dünya rejisörü, Prof. Dr Eflatun Neimetzade’nin esere verdiyi yeni-reji anlayışına, profesyonel yoruma ait prensipler karşısında kendi maharetlerini sergileyebilmişlerdi.

                                       

                                            Rejisör, Prof. Dr. Eflatun Neimetzade sahne provalarında. Ankara Operası. 2016.

Unutmamak gerekir ki, tanınmış rejisör Prof. Dr. Eflatun Beyin esere verdiyi yeni yoruma göre operada önceleri yer almış müzik parçalarının, mizanların vs. yerlerinin bazen değiştirilmesi hallerinin mevcut olmasını söylemek mümkün oluyor. Ve tabiidir ki, böyle bir durum esere yeni bir gözle bakmağı talep ediyor ve müzikal karakterler üzerinde bir kadar yeni pozisyondan çalışmaların yapılması gerektiriyor. Onur verici haldır haldır ki, genelde Ankara’nın çalışkan opera kolektifi bu yaratıcılık faaliyetinin üstesinden başarıyla gelebilmiştir. Burada Azerbaycan sanatçıları ile birlikte Türkiyeli sanatlılarının birlikteki faaliyetleri kendi meyvesini verebilmiştir.

DEVAMI VARDIR!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.