Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri, başta Cumhurbaşkanı, Sayın, İlham Aliyev’in bizzat yüksek başarısı ve düzgün siyaseti, deneyimli devlet adamı ve halkımızın sevgisini kazanması sayesinde ve 44 günlük Savaşın sonunda Ermenistan ordusunu yok etti ve ezeli Garabağ topraklarımız Vandal düşmanın esaretinden kurtarmış oldu. Öten yazımda bundan söz ettim.
Fakat, Rusya devleti, topraklarımızın geri almamıza kıskanclıkla yanaşıyor ve bu Vandal, zavallı Ermenistan’ı yeniden üzerimize saldırılarla destekliyor. Pek çok Avrupa ülkesi, özellikle Almanya, İngiltere, Fransa aşık aşkar Rusya’yı sevmeseler de, Ermenistan’ı gölgede destekliyorlar. Başta Fransa ve onun deneyimsiz Ermeni kanını taşıyan, Cumhurbaşkanı, Macron Efendi, Paris’te ve çevresindeki kamplarda (öten yazılarımda bu kamplardan söz etmişimdir), Ermeni militanlarını eğiterek Türkiye ve Türk devletlerine karşı propagandalarına devam etmektedir. Ayrıca, Parisin 250 kilometresindeki özel kamplarda PKK militanları eğitiliyor ve Ermeni Diasporasına militanlar eğitmeye devam ediyor. Öten yazılarımda Macron Efendi’nin Ermeni olduğunu kanıtladım ve bu deneyimsiz adam PKK militanlarını kendi topraklarında eğitiyor ve Türklere karşı aralıksız çalışmalarını sürdürmektedir.
Öte yandan Rusya açık-aşkar Ermenilere silah ve her türlü askeri malzemeleri temin ediyordur. Hala Sovyet dönemlerinde Tbilisi’de yerleşen Sovyetlerin “STAVKA”sı, Gürcüstan devletinin itirazları sonucu Ermenistan’a taşındığını da hepimiz biliyoruz. “STAVKA”nın terkibinde 50 binin üzerinde Ordu, 250 uçak, 500 tank ve daha nice-nice saldırıcı fuzeler ve daha neler…neler…vardır. İşte bu “STAVKA”dan dolayı da Rusya Ermenistan’ı her oturumlarda savunuyor ve askeri destek veriyordur.
ERMENİLER, “STAVKA”NIN SİLAHLARINI KULLANIYORLAR
Garabağ Savaşında Ermenistan Ordusu, Rusya’nın bu-“STAVKA”sının silahlarını kullandığı da bir gerçektir. Ekonomisi sıfırlanan ve hiçbir sanayı gücü olmayan Ermenistan’ın bu silahları nereden temin ediliyor, derseniz? Elbette ki, Rusya’nın bizzat yardımları ve “STAVKA”nın imkanlarını kullanıyordur, diye biliriz. Ermenistan ekonomi felaketlerle karşı-karşıyadır. Sanayisi çalışmıyor, geniş kuşak ülkesini terk ediyor. İş yok, aclık ve sefalet yaşanıyor: sağdan-soldan Garabağ’ın il ve ilçelerinden çaldıkları ve yurt dışı Disaporadan aldıkları yardımlarla sürünüyordur… Böyle bir sefalette iken bizim İl ve ilçelerimize saldırıyorlar. Demek ki, arkalarında “Ayı” vardır yani Rusya Ermenistan üzerinden Azerbaycan’a gözdağı vermek istiyor… Şanlı ordumuz karşı tarafa gereken dersi vermiştir, karşılığını aldılar. Fakat, Ermenistan tarafı sırtını Rusya’ya dayamış, yeniden illerimize saldırmaya devam etmektedir. 44 günlük savaştaki zaferimizden ders almamışlar ki, yeniden saldırıyorlar. Evet, belli ki, kaşınıyorlar ve arkalarında da Rusya duruyordur.
Rusya, hala 1827-28 yıllarında ezeli Azerbaycan topraklarında uydurma Ermeni devletini kurmuştur. Öten yazımda bunlar hakkında yazmışımdır ve tekrar etmek istemiyorum. Fakat bir daha vurgulamak ta yarar vardır: Rusya, Kafkas bölgesinde kendi hakimiyyetini dün de, bugün de sürdürmeye devam ediyor ve Azerbaycan Türklerinin yoğun yaşadıkları İrevan bölğesinden bütün Azerbaycan Türklerini Kazakistan ve Özbekistan topraklarına sürgün etmiştir. İrevan’ın il ve ilçelerinde o yıllarda 240 mescit mevcut idi. 1967 yılına dek Ermeniler bütün Mescitleri sökmüşler, tümünü dağıtılarak kendilerine evler inşa etmişler. Tanrının kutsal evlerine bile haince, düşmanca, sadistce saldırarak dağıtmışlar, kutsal evlerde domuz saklamışlardır. Ermeniler bana göre dinsiz yaratıklar, ünlü Rus bilim adamı Velişko’nun deyimiyle Çingenelerden töremeler ve sokaklarda sürünmüşlerdir. Bu yaramaz ve vandal keyfiyyetlerine göredir ki, onları topyekun Hindistan topraklarından kovmuşlardır.
İREVAN’DA 240 MESCİTLERİMİZİ YOK ETTİLER…
Yeri gelmişken önemli bir olayı da unutmayalım: diktatör Lenin, yakın silahdaşı, asi Türk düşmanı Stepan Şaumyanı 1917 yılında Bakü’ye gönderiyor ki, Bakü ve çevresinde bolşevik harekatını hızlandırsın. Şerevi ve namusu olmayan yaratık, Şaumyan, Lenin’e telegraf gönderiyor:
-“Akşam bütün Türkler evlere toplanıyorlar ve bolşevizme karşı toplantılar düzenliyorlar”. Aslında Aksakallar, gohum ve akrabalar Namazdan sonra toplu yemek yiyerler. Koy ve İlçelerde bu alışık anane bu gün de devam ediyor. Fakat, katil Lenin kesin bir cevap yazıyor:
-Akşam evlere girin ve toplantıya gelenlerin tümünü kurşuna dizin yazıyor. Bu mektup Azerbaycan Tarih Müzesinde korunuyordur. İşte fürsat ne fırsat. Katil Şaumyan ve bolşevik destesi il, köy ve kasabalarda evlere giriyorlar, kadın, çocuk, hasta, ihtiyar, hamile kadınlar bakmadan tüm köylüleri öldürüyorlar. Annemin babası dedem, köy muhtarıydı. Diyordu ki, gece haber geldi ki, insanlar evlerinde öldürülüyorlar. Annem 40 günlük iken Ali Dedem (Guliyev Ali Gulu oğlu) tüm ailesini, yakın akrabalarını at arabasına almış, un, pirinç ve şeker alarak, gece vakti Savalan Dağlarının eteğinde yerleşen Şüvi İlçesinin Kuzeyindeki sımsıkı dağlarla kapalı ormana taşınmışlar. Haftada bir kere haberler alıyormuş… 40 gün Orman’da yaşadık, dedem diyordu.
-Tanıdıklardan haber geliyormuş… Yaşadıkları Erçivan Köyünde genç, yaşlı kimse kalmamış, ölülerin cenazelerini köpekler, çakallar parçalamış, yemiştir… Sonra haber geldi ki, Memmed Emin Resulzade’nin adamları bu Ermeni cellatlarını esir almışlar. Bakü’de, çevre il ve kasabalarda evler cesetlerde dolup taşıyordu…
-Biz köye geldiğimizde manzara vahimdi, etraf pis kokuyordu… Evlerdeki cesetleri toplamaya kalktık… Bunlar adam değillerdi, hayvandılar. Yaşlı, hasta, kadın, ihtiyar ve çocukları bile öldürmüşlerdi… Böyle katliyamı hiç yaşamadık… O yılları babamda hatırlıyordu:
BOLŞEVİKLER GADDAR VE ACIMASIZ İDİLER
-Haber geldi ki Selyan Reyonunda, il ve kasabalarda katliyamlar başlamıştır… Gece vakti tüm ailemizi yanıma alıp, Aras Çayını geçip İran’a akrabalara gittik… Olaylar bitiğinde evimize döndüm. Evde, hayvanlara bakan uşağımızı ve tüm hayvanlarımızı öldürmüşlerdi… Onlar insan değillerdi, canavarlardı… Hayvanları suçu neydi? Ayrıca, camilerdeki kıymetli taşları almış tüm camilerimizi de ateşe vermişlerdi…
İşte size asi Türk düşmanı, Stepan Şaumyan ve cani arkadaşlarının katil ve düşman olduklarının kanıtı… Bu asi düşman Stepan Şaumyan ve Anastas Mikoyan, Bakü Komissarları olarak Rus bolşevikleri tarafından esir alındıklarında külli miktarda Bakü’de çaldıkları altın ve yüklü paraları rüşvet vererek, önce Haştarhan’a (şimdiki Astrahan’a), oradan da katil Lenin’in yanına sığınmışlardı. Asi Türk düşmanı, Şaumyan vefat ettiğinde yazmış olduğu ricası yerine yetirilmiş ve cenazesini, ana vatanı Hindistan’da bastırmışlar. İşte size ikinci kanıt Ermenilerin ana vatanları Hindistan olmuştur. Türk düşmanı Stepan Şaumyanın naşı Hindistan mezarlığındadır. Eğer bir Ermeni, kimin kapısında, yahutta evinde yattıysa oraya mutlaka sahip olacaktır ve “Burası benim evimdir” diyecektir. Bu Ermeni insanının hüsusiyyetlerinden önemli biridir.
Ermenistan adlanan eski Türk kenti-İrevan’da, il ve ilçelerde 240 mescitlerin tümü yakılmış, dağıtılmış ve sökülmüş, yok edilmiştir. En son İrevandaki mescidi de sökmüşler ve yerinde otogar inşa etmişler. İşte size vandallığın son kanıtı… Yani Azerbaycan’a ait bütün kutsal mekanlar yok edilmiş, son mescit ise 1967 yılında sökülmüştür… Pek çok mescidi ise restora ederek kilise yapmışlar. Ermeni ikiyüzlülüğü, Ermeni sahtekarlığı her olayda önümüze çıkıyor.
Bugün Azerbaycan topraklarında Alban dönemine ait kiliseler mevcuttur ve devletimiz tarafından tarihi abide olarak korunuyordur. Ayrıca, Bakü’de, şehrin tam merkezinde Ermeni kilisesi vardır ve devletimiz tarafından zamanında tadilatı yapılmış ve korunuyordur.
Ermenistan’da daha bir ilginç kural vardır… Yurt dışından gelmiş yabancıları kilise içerisine almıyorlar. Ucuz tülelerden inşa ettikleri kiliseleri bin yıllık kadim tarihi bina olarak not ediyorlar kitaplarda. Fakat yabançılar kiliseye içeriden baktıklarında yalan söyledikleri ortaya çıkacaktır, diye hiçbir yabancıyı kiliseye içeriye almıyorlar… Eee, yalanları aşkarlanacaktır, ona göre. Çok kurnaz, yalançı, ikiyüzlü ve satkın oldukları için A. Puşkin, Vl. Mayakovski, Veliçko gibi ünlü şair ve bilim adamları Ermeniler hakkında “Yalancı”, “İkiyüzlü”, “Sahtekar”, “Vandal” sözlerini yazmışlardır. Buna ek olarak “Hırsızlar”, “Onlara güven yoktur” diyebiliriz.
Bu sebepten de eski Rus Çarı, II. Nikolay bir karar imzalıyor ve tüm Rusya mamurlarına, idare müdürlerine, il, koy, kasabalara gönderiyor. Kararda aynen şöyle denir:
-Rusya’nın hiç bir idarelerinde Ermeniler memur olarak işe alınmamalıdır! Sebebi de “Yalançı, “İkiyüzlü”, “Sahtekar”, “Vandal” olmalarıdır. İşte size tüm kanıtlar ortadadır…
Elbette, bu günkü Rusya değişmiştir, Ermenilere büyük-büyük görevler veriliyor. Bakınız Rusya Dış İşleri Bakanının annesi Ermenidir, Rusya Başbakanının annesi Ermenidir daha da, daha da vardır…. Saymakla bitmiyor. Özellikle Rus İstihbaratı KGB’in içinde çuval çuval Ermeniler yerleşmişler …
VANDAL, İKİYÜZLÜ, GÜVENİLMEZ VE SAHTEKARLAR
Ben, Moskova Bolşoy Opera ve Balesi’nde çalıştığım yıllarda, Bakü Ermenileri beni buldular. KGB’de çalışan Bakü Ermenileri aralıklarla benden Bolşoy Opera temsillerine bilet istiyorlardı. Onlardan zar zor yakamı kurtarmış oldum, Yemen’e, Milli Tiyatro kurmam için Aden kentine görevlendirildim. Dünyanın her kentinde, köşelerde Ermeniler bulunurlar, diye bilirim. Örneğin, Yemen’in Başkenti Aden’de bile Kültür Grubu Başkanı, Pogosyan adında ikiyüzlü, sahtekarın biri vardı. Orada görev yapan Sovyet insanlarını sefire ihbar ediyordu. “Fazla Şarap içiyorlar”, “Sovyet insanına uymayan hareketler ediyorlar”, “Yerli insanlarla dostluk kuruyorlar”, gibi alçakca ihbarları sefir, Fedotov, bana da söylüyordu. “Biz ona böyle görev vermedik, bunların huyu böyledir… Ermeni ya? Ondan”. Çok iyi ve namuslu biriydi, Sefir, Fedotov ( Yıl 1980-84).
Ermeniler dünyanın neresinde oluyorsa olsunlar, rahat durmuyorlar. En azından, boşuna kimise ihbar etmek, satkınlık yapmak, sanki onların manevi görevleridir. Olur ya, horozlar sabah erkenden öterler, sanki insanlara “Hadi, kalkınız…”, derler ya! Ormanda çakallar da uluyorlar, ara sıra eşekler de arada bir: “O-Hoooo, O, Hooo…” uluyorlar… Bir de deli at kişnemesi vardır ya… İşte size Ermeniler…
Bolşoy Opera ve Balesi’nde, Orkestranın temsilcisi vardı. Soyadı Simonyan’dı. Korno çalıyordu. Elinde kağıt ve kalem ortalarda hep dolaşıyordu. Daha çok Müdür’ün ve Yardımcılarının kapılarında sürünerdi. Her müzisyenden aralıksız şikayetler yazardı: “Provalarda konuşuyorlar…”, “Şu adam beş dakika geç kaldı…”, “Keman yanlış çalıyordu…”, “Klarnet erken başladı…” gibi şikayetleri Müdürlüğe yazardı. Ve bir gün Genel Müzik Direktörü, Simonov toplantıda onu köşeye sıkıştırdı:
-Orkestradan sorumlu kişi benim, bana söyleye bilirsin, ama Müdürlüğe yazamazsın. Çünkü bir müzisyen olarak ben de sizden memnun değilim. Bu dedi koduları yazmak yerine enstrumanını al eline ve deşifreler yap, çalış… Çok zayıfsın, anla. Bıktık sizin bu dedi-goduları yazmaktan, yeter artık…
Adam sustu ve başını aşağıya salladı…Çünkü gerçekten de suçluydu…