Virüs salgını Türkiye’ye gelmeden alınan tedbirler sayesinde hem geç gelmiş hem de bulaşma oranı az gibi gözüküyor. Bu konuda Sağlık Bakanlığı yetkililerine Bakan beye teşekkürler. Sık sık bilgilendirme yapması da ayrıca diğer konulardaki gibi gizliliğin olmaması insanımızı rahatlatmış ve söylenenlere inanmış devletine güvenir hale gelmiştir. Hem sınır kapılarından geçişlerde hem de günlük hayatta yapılması gerekenlerin zamanında yapılması uyarıların vaktinde yapılması olumlu ve güzel sonuçları olan gelişmelerdir.
Bir insan hem kendi elini-yüzünü hem de çocuğunun elini-yüzünü günde beş defa yıkasa orada kir pislik kalır mı? Orada virüs kalır mı? Tuvaletten çıkışta elini yıkamada insanımız ilk sıralardadır. Medeni batı, ilerici batı çok gerilerdedir. Zaten küvette yıkanmak, kirlettiği su ile yıkanmaya devam etmek yine onlarda olan bir iştir. Şimdi de “elinizi parmaklarınızın arasını iyice yıkayınız. Kolonya ile dezenfekte ediniz” diyorlar. Zaten o yıkama işini günde beş defa yapıyoruz. Dezenfekte işini de her misafir geldiğinde, her otobüse bindiğimizde yapıyorduk. Güzel kokular içinde yolculuk etmek ve yolculukta olabilecek bir bulaşmadan uzak olmak için ne güzel adetler tedbir olarak uygulanmış. Hasta ziyaretlerinde, bir başka şehirden dönüşte ve hediye almak gerektiğinde kolonya ve şeker tercih edilir. Birisi ağız tadı diğeri güzel kokunun adı… Bu batıda yok. Elli yıl başına saçına su değmemiş Fransız kralını papaza götürüler. “Saçlarının neden döküldüğünü” öğrenecekler. Papaz da “senin saçlarının arasında şeytan var” diyerek şeytan kovma seansı yapar. Batılının temizlik anlayışı bu. Bu sapıklığı İslam adına dinimize sokan ahmaklara yazıklar olsun.
Bazı kötü niyetliler mutlaka karşı olduklarını aşikar edecekler ya bahane bulmaya çalışıyorlar. Sağlık Bakanına teşekkür ediyor çalışmalarında başarılar diliyor bu temponun düşürülmeden devamını diliyoruz. Ülkemizde virüs tehlikesi yoktur. Virüs ülkemizde tehlike olamayacaktır. Türk milletinin temizlik alışkanlığı her ne kadar çağdaşlaşma “uğruna feda edilmeye çalışılsa da özümüz doğru, sözümüz doğru, yolumuz dosdoğrudur.” Sağlıklı nice yıllar dilerim.
Çekirge istilası ile de karşı karşıya olduğumuz söylenmektedir. İran üzerinden gelen milyarlarca çekirge bitki koymayıp kemirmektedir. Bize ne zaman gelir tedbirler nelerdir bilmiyoruz. Sağlık Bakanlığı gibi vukuu olmadan tedbiri alınmalıdır. Bakınız Osmanlı dönemindeki çekirge istilasına nasıl çare bulunulmuştur.
Köylüler tarlalarını istila eden çekirgeler için defalarca dua seansı yapmışlar. Ancak gitmemiş bu bela başlarından. Son çare Şeyh-ül İslam efendiye dertlerini anlatmak kalmış. “Efendim tarlalarımızı işgal eden bu çekirge sürüsünden şikayetçiyiz. Ne tarlalarımızda ne de etrafta yeşil bir şey kalmadı. Her yeri kuruttular. Bir çare bulunuz. Biz defalarca toplu dua yaptık ancak kovamadık onları” derler. Şeyh-ül İslam efendi “tamam siz gidiniz ben çaresine bakacağım” der. Ancak onbeş gün bir ay geçer çekirgeler gitmez. Artık son yeşillikler de yok olmaktadır. Tekrar giderler Şeyh-ül İslam efendiye, “Efendim hala gitmedi bu baş belası çekirgeler” derler. Bu defa da Şeyh-ül İslam efendi “ben gereğini yaptım yine bir defa daha ilgileneceğim siz rahat olun” der. Köyüler gider ancak çekirgeler gitmez. Bir hafta sonra tekrar geldiklerinde şikayetlerini arzederler. Bu defa Şeyh-ül İslam efendi, “Ey çekirge denilen kuşlar (çekirgeyi kuş zannediyor) işittim ki köylünün malına tarlasına ekinine zarar veriyormuşsunuz. Ya hemen terk edip gidersiniz yoksa sizi Allah’a havale edeceğim” der. En kolay yol Allah’a havale temek. Çalışmadan netice beklemek.
Bakalım Tarım Bakanı çekirgeler için neler yapacak? Bu istila virüsten daha tehlikelidir. Bu iki beladan birincisini kolay atlatacağa benziyoruz. Ancak “çekirge denilen kuşlardan” nasıl kurtuluruz hesabının yapılması gerekir.