Ölüm var ey zalimler unutmayın yaşınız yüzde olsa dönüşü olan bir yolda niye bu kadar zalimsiniz.
Eski ABD dışişleri bakanı ve Beyaz Saray ulusal güvenlik danışmanı Henry Kissinger, önceki gün yüz yaşında ateşe doğru savruldu.
Kissinger 1938’de Nazi Almanya’sından mülteci olarak gelen bir Yahudi ailenin çocuğuydu.
Bir zamanlar ben güçlüyüm dünyayı ben yönetiyorum diyen pislik çuvalı şimdi ne yapacak.
Din günü ona acı bir hatıra ocak cehennemin dibine konacak.
Allah zalimin ömrü uzatıyor, günahını artırıyor ki azabı hak etsin diye.
Bu Yahudi bozuntusu dünyadaki mazlumların kanları ve gözyaşları üzerine kurulan kapitalist düzenin ağababalarındandı.
ABD’nin en karanlık en katil en acımasız zalim pisliğiydi.
Bu adam dünyayı kana buladı ve cehenneme çevirdi gitti.
Cehennemdeki yerini bu dünyada garantiledi.
Amerika’nın dünya üzerinde bu kadar güçlü hegemonya kurmasının sırrını şöyle açıklıyordu: “Biz içimizdeki hainleri temizleriz.
Dışımızdaki hainleri ise kullanılışlı elemanlarımız olarak iyi besleriz.”
ABD’nin ilk Yahudi dışişleri bakanıydı Latin Amerika’da, Afrika’da, Asya’da Türkiye’de İslam coğrafyasında pek çok darbenin planlayıcısı, katliamın kurulayıcısı.
Bu Yahudi Amerika katiliyle yazılacak çok zulmü var.
İsrail Yahudi kavmi bugün Gazze’de aynı zulmü işliyor.
Yahudiler Ağa balarında aldığı güçle katliamlarına devam ediyor.
Yahudi toplumun dini sömürü, ameli katliam, ibadetleri kan, gözyaşı.
Ne kadar Müslüman çocuklara katliamlarını yapsalar da Allah o sarayda bir Musa büyütecek ve onların sonu da Musa’yla olacak.
Faysal bin Abdülaziz’in Kissinger’e verdiği tarihi sözü.
Kral Faysal bin Abdülaziz, Kudüs ve Filistin toprakları üzerindeki İsrail işgaline karşı, Müslüman halkları cihada çağırdığında takvimler 1969’u gösteriyordu.
Suriye ve Mısır bu çağrıya cevap vererek 1973’de Kudüs’ün işgalden kurtarılması için İsrail’e savaş açar.
Suudi Arabistan, batıya akan petrol vanalarını kapatır ve tüm dünyada “petrol krizi” baş gösterir.
Krizi görüşmek ve çözüme kavuşturmak üzere ABD Dışişleri bakanı Henry Kissinger, Suudi Kralı Faysal’ı ziyarete gider.
Görüşme, kralın sarayında değil, sahranın ortasında bir çöl çadırında gerçekleşir.
Misafirine karşı pek de konuksever davranmayan Kral Faysal’ın sofrasında hurma ve deve sütü vardır.
Kissinger ’in “Eğer ambargoyu kaldırmazsanız biz de petrol kuyularını vururuz!” tehdidine karşı Kral Faysal, tarihe geçen şu cevabı verir:
“Tabii ki petrol kuyularımızı bombalayabilirsiniz.
Fakat unutmayınız ki, biz ve atalarımız hurma ve deve sütüyle yaşıyorduk, yine öyle yaşayabiliriz; ancak artık siz petrolsüz yaşayamazsınız.”
Bu olaydan kısa bir süre sonra Kral, kendisiyle aynı ismi taşıyan yeğeni tarafından hem de kendi sarayında, kafasına sıkılan iki kurşunla öldürüldü. Katil yeğen Faysal bin Musaid, Amerika’da kolej ve üniversite eğitimi görmüştü.
Önce akli dengesinin yerinde olmadığı söylendi ise de sonrasında idam edildi.
Kral Faysal’ın öldürülmesinden sonra petrol vanaları açıldı ve petrol krizi sona erdi.
İsrail, Amerika’nın da yardımı ile Suriye ve Mısır’a karşı yürüttüğü savaşı kazandı.
Kudüs işgalden kurtarılamadığı gibi Filistin toprakları da peyderpey eriyip gitti.
Gerçekleşen bu suikasttan sonra hiçbir Suudi kralı, sarayından çıkıp da çölde yaşamayı göze alamadı.
Hurma ve deve sütü ise mükellef saray sofralarının nostaljik birer katığı olarak kaldı.
Batıya akan petrolün vanası ise hiç kapanmadı.
İslam coğrafyasının liderleriyle top gibi oynayan oyun kurucularına itaat etikçe İslam topraklarında ne kan biter, ne gözyaşı diner.
Zalimlerin yaşadığı çağ değişir fakat zulümleri hep aynı.
Dün zalim Yahudi Kissinger vardı, bugün Binyamin Netenyahu var.
Neden İslam ülkelerinde bir Faysal Bin Abdülaziz çıkmıyor dersiniz.