Yakın Doğu’ya retrospektif bakış - 1 (Şerif Hüseyin)

İrfan Paksoy

Bazı şeyleri anlayabilmek o konu ile yahut öncesi ile ilgili asgari şeyleri bilmek gereklidir. Filistin - İsrail özelinde Ortadoğu’da yahut daha net bir ifade ile Yakın Doğu’da [1] tansiyon tekrar yükselmişken konu hakkında kafa yoracak ve laf etmek isteyecekler için bugünlere nasıl gelindiğine dair bazı temel bilgileri bu ve sonraki yazılarımda paylaşacağım. Bugünkü paylaşımımın konusu ise hâlihazırdaki Ürdün Kralı Abdullah’ın dedesinin babası ve meşhur Hâşimî Arap İsyanının faili olan Şerif Hüseyin hakkında...

Makalenin başlığındaki “retrospektif” kelimesi ise olay ve incelemeleri olay ya da gelişmeleri, geçmişe bakarak ya da geçmişteki olay ve gelişmeler ışığında değerlendirmek ya da çıkarım yapmak anlamlarına gelmektedir. Geçmişin olaylarını ya da geçmişle irtibatlı bugünkü olayları pek tabii ki geçmişi de içeren arka planı(nı) dikkate alarak değerlendirmek gerekir.

YAŞAMI…

1854 yılında İstanbul'da doğmuş olan Şerif [2] Hüseyin, Hz. Muhammed'in büyük torunu Hz. Hasan’ın soyundan geldiği kabul edilen Mekke Şerifleri Ailesindendir.

1908 yılında II. Meşrutiyet’in İlanı’ndan sonra Mekke Şerifi olarak, Arabistan'a gönderilmiştir. Arapların Osmanlı Devleti'nden ayrılmaları yönünde çalışmalar yapmaya başlamıştır.

I. Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra oğlu Abdullah aracılığı ile Mısır'daki İngiliz yönetimi (İngiltere’nin Mısır Yüksek Komiseri [3] Henry McMahon [4]) ile ilişki kurmuş, bu çerçevede 1915-1916 yıllarında Arapların, Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanmaları durumunda İngilizlerin kendi krallığını tanımasını istemiş, [5] oğullarından Faysal ise Suriye'de bulunan 4. Ordu Komutanı ve Suriye Askerî Valisi Cemâl Paşa ile anlaşmaya çalışmıştır.

Cemâl Paşa'nın 1916 baharında Beyrut ve Şam'da devlete ihanetle suçladığı bazı Arap milliyetçilerini astırmasının ve Osmanlı birliklerinin Hicaz [6] Demiryolunu denetimi altına almasının ardından 5 Haziran 1916 tarihinde Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanmış, kendini Hicaz Kralı ilan etmiş, asi Arap birlikleri Hicaz Demiryoluna saldırılar düzenlemeye ve Osmanlı birliklerine kayıplar verdirmeye başlamıştır. [7]

Bir yandan İngilizlerle çarpışan Osmanlı Ordusu, Şerif Hüseyin'in oğulları liderliğindeki Arap isyancılara karşı da savaşmak zorunda kalmıştır. İngilizlerin, Filistin'de bir İsrail devleti kurmaya çalışması, [8] Şerif Hüseyin’in tepkisine neden olmuştur.

BAĞDAT’IN KAYBINA OLAN SEVİNCİ…

Irak Cephesindeki 6. Orduya bağlı iki kolordudan biri olan Albay Ali İhsan (Sabis) Bey komutasındaki 13. Kolordu’nun Alman taleplerine istinaden Rus tehdidi gerekçesiyle Kuzey iran’a gönderilmesi üzerinde Irak Cephesi’nde ciddî bir kuvvet zâafiyeti meydana gelmiş, hazırlıklarını arttıran ve bu durumu da fırsat bilen Irak’taki İngiliz Sefer Kuvveti Komutanlığı 12-13 Aralık 1916 tarihinde ileri harekât başlatmış, İngiliz kuvvetleri hızla ilerleyerek ve peş peşe zaferler kazanarak 11 Mart 1917 sabahı Bağdat'ı ele geçirmişlerdi.

Bağdat’ın işgâli üzerine orgeneralliğe terfi ettirilen Irak’taki İngiliz Sefer Kuvveti Komutanı General Stanley Maude, Müttefiklerden, Şerif Hüseyin’den, başta İngiltere Kralı olmak üzere ileri gelen zâtlardan, Şerif Hüseyin’den ve halktan birçok tebrik telgrafı aldı.

“Bağdat şehri, kendisini Turanîlerden (Türklerden) kurtardığınız için Cenab-ı Kâdir-i Mutlak’a (her şeye gücü yeten Allah’a) teşekkür edecektir. İnşallah Garp (Batı Avrupa) Cephesi’nden de böyle müjdeler işiteceğiz. Ben hürriyetleri ihlâl edilen milletleri, adalet ve meziyetleri ile müdafaa edenlerin muzaffer olmasını dilerim.”

İHÂNETİN BEDELİ YA DA HAZİN SON…

İngiltere'nin, 1921 yılında, oğlu Abdullah'ı Ürdün Emiri, diğer oğlu Faysal'ı da Irak Kralı yapması Şerif Hüseyin’in Arap dünyasındaki otoritesini iyice sarsmıştır. Mart 1924 ayında, Türkiye'de hâlifeliğin kaldırılmasından sonra kendisini hâlife ilan ettiyse de Filistin’deki Yahudi çıkarları konusunda İngiltere ile ihtilafa düşünce ihtilaf içinde olduğu Necid Emiri II. (Suud bin) Abdülaziz [9] karşısında İngilizler Necid Emirine destek vermiş, 1924 yılında Hicaz’a saldıran Necid kuvvetleri karşısında makamını oğlu Ali’ye bırakarak Hicaz’ı terk etmek ve Kıbrıs’a sürgüne gitmek zorunda kalmış, böylece hâlifelik iddialarına da son verilmiş, ertesi yıl da Necid kuvvetleri tarafından Hicaz Krallığına son verilmiş, 1930 yılına dek İngiltere sömürgesi Kıbrıs'ta sürgün hayatı yaşamış, tâkiben Ürdün Emiri olan oğlu (halihazırdaki Ürdün Kralı Abdullah’ın dedesi olan) Abdullah'ın yanına gitmiş, bir yıl sonra da Amman’da ölmüştür.

Not: Devam edecek

SONNOTLAR

[1] Yakın Doğu, arkeologlar ve eski tarihçilerce Güneybatı Asya bölgesi (özellikle Akdeniz, Karadeniz, Hazar Denizi, Kızıldeniz) ve Basra Körfezi'nin çevrelediği alanı kapsayan bölge olarak kabul edilmektedir. Günümüzde bu bölge Filistin, Lübnan, Suriye, Türkiye, Ürdün, Irak ve batı İran ülkelerini kapsamaktadır. Mısır, Yakın Doğu antik tarihi açısından şüphesiz kilit oyuncu olsa da genellikle Yakın Doğu'nun bilinen klasik tanımlarının dışında tutulur. Modern siyaset bilimciler ve gazeteciler için "Orta Doğu" terimi aynı coğrafi bölgeye atıfta bulunmak için kullanılır.

[2] Şerif: Hz. Muhammed’in büyük torunu Hz. Hasan soyundan gelenlere verilen ünvandır. Hz. Hüseyin’in soyundan gelenlere verilen unvan ise “seyit” şeklindedir.

[3] Yüksek Komiser: Diplomaside kullanılan ve statü belirten büyükelçi muadili bir ünvandır.

[4] Henry McMahon (1862-1949). İngiliz diplomat ve 1914-1917 döneminde Mısır Yüksek Komiseri olarak görev yapmış bir İngiliz Hindistanı Ordusu subayıydı. McMahon, Tibet ve Hindistan arasında “McMahon Hattı” kadar “McMahon-Şerif Hüseyin Mektuplaşması” ile de iyi bilinir. Onun bâriz özelliklerinden biri de I. Dünya Savaşı’nda, Osmanlı Devleti’ne karşı başlatılan Arap İsyanında Lawrence’ın oynadığı role olan desteğiydi

[5] Şerif Hüseyin’in, oğlu Faysal aracılığı ile 1882 yılından beri İngiltere işgâlindeki (Osmanlı Devleti’ne ait bir toprak olan) Mısır’daki İngiliz yönetiminin başı Henry McMahon ile iletişimi “Şerif Hüseyin- McMahon Mektuplaşmaları” olarak bilinir. Bu mektuplaşmalarda Şerif Hüseyin, McMahon’a bugünkü anlamada Hicaz, Filistin, Ürdün, Lübnan, Suriye ve Irak’tan, Toros dağlarına kadar uzanan bir coğrafyanın başında kendisinin olduğu Arap Krallığına verilmesi hâlinde devam eden I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ne isyan etmeyi ve bölgedeki çarpışmalara da İngiltere lehine müdâhil olmayı taahhüt etmiş, bu tekliflerden toprak istekleri McMahon tarafından açıkça kabul edilmemiş ama red de edilmemiştir. Şerif Hüseyin ise bu durumu tekliflerinin kabul edildiği şeklinde algılamıştır.

[6] Arabistan Yarımadası’nda Suudî Arabistan coğrafyasının batısında yer alan bir bölge olan Hicaz, Kızıldeniz boyunca kuzeydeki Ürdün'den güneydeki Asir bölgesine doğru uzanır. Hicaz bölgesi, kutsal şehirleri (Mekke ve Medîne'yi) kapsadığı için İslâm âleminde önemli bir yere sahiptir. 1517 yılında Osmanlı yönetimine giren bölge, merkezi Mekke olan Medîne ve Cidde yanında Hicaz'la beraber üç sancaklı bir eyalet yapılmıştır. Eyaletin yönetimi, sözde Mekke şeriflerinin elindeydi. Ama 19. yüzyıl başlarındaki dinî ayaklanmalarla bu durum değişmiş; kutsal kentler Mekke ve Medîne, Vahhâbîler'in saldırısına uğramıştır. Osmanlı Devleti 1845 yılından sonra Hicaz'ı doğrudan yönetmeye başlamış ve topraklarını birleştirmek amacıyla 1900-1908 arasında Şam'ı Medîne'ye bağlayan Hicaz Demiryolunu inşa ettirmiştir.

[7] Şerif Hüseyin liderliğindeki Haşimî Arap Ayaklanmasının başlangıç bölgesi Hicaz ise de daha sonra genişlemiş ve Hicaz bölgesinin dışına taşmıştır.

[8] İngilizlerin, Filistin'de bir İsrail devleti kurmaya çalışmasının ilk somut ifadesi Balfour Deklerasyonu’dur.1902-1906 döneminde Muhafazakâr Parti Hükûmetinin başında olan ve I. Dünya Savaşı döneminde de koalisyon hükûmetlerinde dışişleri bakanlığı yapan Lord Arthur James Balfour, 1906 yılında İngiliz Siyonizminin lideri Dr. Haim Weizmann ile tanıştığından beri Yahudî millî hareketine ilgi duymaktaydı. Balfour 2 Kasım 1917 tarihli kendi adını taşıyan bildiriyi (Balfour Deklarasyonunu) politik yaşamının en değerli hizmeti sayıyordu. Bu bildiride Balfour, İngiltere Siyonist Federasyonu Başkanı ve uluslararası Siyonist hareketin liderlerinden olan Lord Rothschild’ın 18 Temmuz 1917 tarihli mektubuna bir mektupla cevap vermişti. Bu mektup, İngiltere Hükûmetinin, Filistin’de Yahudi olmayan topluluklarının haklarının güvence altına alınması şartıyla Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulmasını destekleyen bir doküman olan Balfour Deklarasyonu’nun nihaî metnine katkı sağladı. Bu bildiri, I. Dünya Savaşı sonrasında kurulan Milletler Cemiyeti tarafından Filistin’e uygulanan Manda’nın da dayanağını oluşturmuştur. Devam eden savaşta Yahudilerin, İngiltere hükûmetindeki baskı ve teşvikleri, İngilizleri Filistin’e saldırmaya iten önemli sebeplerden biri olmuştur.

[9] Kurulduğu Haziran 1916 ayından beri başında Şerif Hüseyin’in bulunduğu Hicaz Krallığı, 1924 yılında Orta Arabistan (Necid) bölgesinin hâkimi olan Suudların öncülüğündeki Vahhâbîlerin saldırısına uğramış, bunun üzerine Şerif Hüseyin oğlu Ali lehine tahttan çekilerek Kıbrıs’a sürgüne gitmiş, devam eden Vehhabî saldırıları nedeniyle Hicaz Kralı Ali de tahtı bırakarak Hicaz’dan ayrılmıştır. Necid Sultanı II. (Suud bin) Abdülaziz (1876-1953), 1926 yılında Hicaz Kralı unvânını almış, 1932 yılında da Hicaz, Necid ve onun denetimi altındaki diğer bölgeleri birleştirerek Suudî Arabistan Krallığını kurmuştur.

KAYNAKLAR

Anderson, Betty; A History of the Modern Middle East: Rulers, Rebels, and Rogues, Stanford University Press, California - USA 2106.
Erdoğan, Tuba; “Modern Suudi Arabistan Devleti’nin Doğuşu (1914-1932)”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Elazığ 2006.
Lewis, Bernard; Lewis, Orta Doğu, (Türkçesi: Mehmet Harmancı), Sabah Kitapları, İstanbul 1996.
Mark, Joshua; Yakın Doğu (Orta Doğu), Çev. Murat Özkan, https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-16/yakn-dogu-orta-dogu/, Erişim Tarihi: 13.10.2023
Neiberg, Michael S.; The World War I, New York University Press, New York-USA 2007.
Paksoy, İrfan; Cihan Harbi’nde Osmanlı Devleti, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2018.
Toker, Hülya; “Birinci Dünya Savaşı’nda Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in İsyanı”, Beşinci Askerî Tarih Semineri Bildirileri I, Gnkur.Bsmv., Ankara 1996.
Tucker, Spencer C. Tucker; “Husayn İbn Ali, King (1856-1931)”, The Encyclopedia of World War I, Vol. II, (Ed. Spencer Tucker), ABC-CLIO Inc., California - USA 2005.
Wilson, Marry C.; “Abdullah Ibn Hussein”, Political Leaders of the Contemporary Middle East and North Africa: A Biographical Dictionary, (Ed. Bernard Reich), 1st edition, Greenwood Press, New York - USA 1990.
Yavuz, Celalettin; Geçmişten Geleceğe Suriye-Türkiye İlişkileri, ATO Yay., Ankara 2005

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.