Yakın Doğu’ya retrospektif bakış - 4 (Sykes - Pıcot Antlaşması)

İrfan Paksoy

GİRİŞ…

“Yakın Doğu’ya Retrospektif Bakış” yazı dizisi kapsamında Kasım ayında okuyucularla paylaştığım üç makalenin ilkinde Hâşimi Arap İsyanı’nın elebaşı Şerif Hüseyin’den, ikincisinde İngiltere’nin bölgesel çıkarlarından ve Şerif Hüseyin’in isyan için fırsat kolladığından, Çanakkale Cephesinde kazanılan zafer nedeniyle Şerif Hüseyin’in çıkarmayı planladığı isyanı bir süreliğine ertelediğinden, üçüncüsünde de Şerif Hüseyin-McMahon Mektuplaşmalarından bahsetmiştim. Bugünkü yazımda da modern Orta Doğu’nun sınırlarının çizilmesinde başat bir işlev görev Sykes-Picot Antlaşması’ndan bahsedeceğim.

İNGİLTERE’NİN ORTA DOĞU’YA İLİŞKİN NİYET VE HEDEFLERİ...

Devam eden I. Dünya Savaşı’nda İngiltere, Hindistan yolu üzerindeki önemli bir suyolunu coğrafyasında bulunduran Mısır’ın bekâsı için, bu coğrafyanın doğusunda İngiltere’ye müzâhir ve/veya kontrolünde olan tampon bölge ve devlet(çik)ler kurmak istiyordu. İngiltere’nin bu stratejik güvenlik ihtiyacı da Osmanlı Devleti’nin Orta Doğu topraklarının, İngiltere çıkarlarına göre yeniden düzenlenmesini gerektiriyordu. İngilizler gerek Orta Doğu’yu yeniden şekillendirmek gerekse de Orta Doğu’da Osmanlı Devleti’ne karşı dengede devam etmekte olan savaşı kendi lehine döndürmek için tüm ümidini Şerif Hüseyin kanalıyla Osmanlı Devleti’ne karşı çıkarılacak bir Arap İsyanına bağlamıştı.

İngiltere’nin Savaş Bakanı Lord Kitchener de bu düşüncede olup, İngiliz savaş kabinesinin bu amacının gerçekleşmesi için İngiliz diplomat Mark Sykes, Kitchener’ın isteği üzerine İngiltere’nin Orta Doğu politikasından sorumlu kılınır. 1915 yılında Orta Doğu’da yeniden inceleme gezisine çıkan Mark Sykes de Orta Doğu’da sonuç almadan İngiltere’nin savaşı kazanamayacağı kanaatine sahip olur.

İNGİLİZLERİN ŞERİF HÜSEYİN İLE İRTİBAT KURMASI...

Orta Doğu’yu dört bir yandan kuşatacak bir politika yürüten İngiltere 1912 yılından itibaren Şerif Hüseyin ile de temas kurmuştu. Bu irtibat I. Dünya Savaşının başlamasından sonra daha bir önem arz etmeye başlamıştı. Zira, Hindistan’daki Müslümanların Osmanlı’ya destek vermesinden endişe eden İngiltere bölgede Osmanlı’ya karşı çıkarılacak bir Arap İsyanının bölgenin İngiltere çıkarlarına uygun olarak şekillendirilmesini kolaylaştıracağı gibi, Osmanlı Devleti tarafından daha önce ilan edilen Cihad-ı Mukaddes’in de etkisinin kırılması mümkün olabilecekti.

Orta Doğu’da Hicaz [1] merkezli (Arap Yarımadası’nın tamamı ile Irak ve Suriye'nin tamamını da içine alacak) geniş bir Arap İmparatorluğu kurmayı hedefleyen Şerif Hüseyin tebaası olduğu Osmanlı İmparatorluğuna karşı çıkarmayı planladığı isyan öncesinde 1915 yılının ikinci yarısında (1916 yılı başına dek) İngiltere’nin Mısır Yüksek Komiseri [2] Henry McMahon’la [3] yazışacaktır.

MARK SYKES VE GEORGE PICOT ARASINDAKİ GÖRÜŞMELER…

Fransa, Şerif Hüseyin-McMahon görüşmelerinden -ancak 21 Ekim 1915 tarihinde haberdar olur. Bu gelişme üzerine Lübnan, Suriye ve Kilikya [4] bölgesine yönelik ilgi, çıkar ve hevesleri olan Fransa Orta Doğu’nun da paylaşılması için İngiltere nezdinde girişimde bulunur. Bu çerçevede bölgenin yeniden şekillendirilmesine yönelik İngiltere ve Fransa arasında (İngiltere’nin Orta Doğu uzmanı) Mark Sykes ile (Fransa’nın eski Beyrut Başkonsolosu) Georges Picot tarafından 1915 yılı sonunda başlayan görüşmeler 1916 yılının ilk aylarında da devam eder. Taraflar arasında devam eden müzâkereler döneminde İngiltere, Orta Doğu’da Osmanlı kuvvetlerini geriletecek bir başarıyı sağlayamamışlardı. Orta Doğu’nun İngiltere ve Fransa çıkarlarına göre nüfuz ve kontrol bölgelerine ayrılarak paylaşımına yönelik Mark Sykes ile Georges Picot arasında yürütülen bu görüşmeler kapsamında her iki ülke arasında antlaşma sağlandıktan sonra hem Müttefikler arasında yer alan hem de Osmanlı’nın Kuzey Doğu Anadolu’daki topraklarında istek ve hevesleri olan Rusya’nın taleplerinin İngiltere ve Fransa tarafından kabul görmesi üzerine Rusya ile de antlaşma sağlandı. Sonunda İngiltere ve Fransa arasında 9 ve 16 Mayıs 1916 tarihleri arasında karşılıklı olarak verilen mektuplarla gizli bir antlaşma yapıldı.

SYKES – PICOT ANTLAŞMASI...

Harita: Sykes-Picot Anlaşması

A bölgesinin kuzeydoğusunda kalan Rus işgâlindeki bölge Rusya’ya; A bölgesi Fransızlara (bu bölgenin kuzeyi ve batısındaki koyu bölgede doğrudan Fransız yönetimi, güneydoğusundaki bölgede Fransız kontrolünde Arap devleti), B bölgesi İngilizlere (bu bölgenin doğusundaki koyu bölgede doğrudan İngiliz yönetimi, kuzey, batı ve güneyindeki bölgede ise İngiliz kontrolünde bağımsız Arap devleti), Filistin bölgesinde ise uluslararası yönetim.

16 Mayıs 1916 tarihinde İngiltere ve Fransa arasında imzalanan, müzâkereleri yürüten diplomatların soy isimleriyle anılan, Rusya’nın da onayı alınarak İngiltere ve Fransa arasında 23 Ekim’de son şekli verilen Sykes-Picot Antlaşması olarak tarihe geçen bu gizli antlaşmaya göre;

- Erzurum, Van, Bitlis vilâyetleri ile Van’ın güneyinde Fırat Nehri ile Muş ve Siirt arasında kalan topraklar ve Trabzon’un batısında sonradan tespit edilecek bir noktaya kadar Karadeniz kıyıları Rusya’ya,

- Akka’dan kuzeye doğru Beyrut da dâhil olmak üzere tüm (Suriye) kıyı bölgesi, Akdeniz, Suriye Kıyıları, Kilikya Bölgesi, Adana, Sivas, Zara (sivas), Eğin/Kemâliye (Erzincan), Harput, Maraş, Antep, Urfa, Diyarbakır ve Musul Fransa’ya,

- Hayfa ve Akka Limanları ile Bağdat, Basra ve Güney Mezopotamya İngiltere’ye bırakılacak,

- Fransa ile İngiltere'nin Osmanlı Devleti’nden ele geçirdiği elde geçirdiği topraklarda Arap Devletleri Konfederasyonu veya Fransız ve İngiliz denetiminde tek bir Arap devleti kurulacak,

- İskenderun serbest liman olacak,

- Filistin’de, kutsal yerleşim yeri olması nedeniyle, bir uluslararası yönetim kurulacaktır.

ANTLAŞMANIN ÖNEMİ...

Bu antlaşmayla, Osmanlı Devleti’nden kopartılacak topraklarda ne şekilde ve hangi aktörler denetiminde nüfuz bölgeleri oluşturulacağı belirleniyordu.

İngiltere ve Fransa arasında üzerinde uzlaşı sağlanamayan yegâne bölge Filistin’di. İngilizler her hâlükârda bu bölgeyi bir başka aktöre kaptırmak istemiyordu. Taraflar arasında devam eden müzâkerelerde, İngiltere bu bölgenin kendisine bırakılmasını mümkün kılamayınca, bölgede uluslararası yönetim kurulması konusunda uzlaşma sağlayarak kendisi dışında bir başka aktöre bırakılmamasını sağladı.

İngiltere, Fransa ve Rusya’nın İtilaf Devletleri’nin tamamını tatmin edecek bu antlaşma I. Dünya Savaşı’nda Orta Doğu’da devam eden çarpışmaların ve gelişmelerin yarattığı bir sonuçtu.

Bu paylaşım antlaşmasında İtalya’nın hesaba katılmamasının sebebi İtalya’nın Müttefikler safında savaşa girdiği 20 Mayıs 1915 tarihinden beri hiçbir başarı gösterememesiydi. 15 Mayıs 1916 tarihinde başlayan ve on gün süren Avusturya taarruzu, 30.000 İtalyan askerinin esir düşmesine ve 300 topun da kaybına sebep olmuş, neredeyse İtalya’yı devam eden savaşta saf dışı olma noktasına getirmişti. Ancak Haziran 1916 ayında General Brusilov komutasındaki Rus kuvvetlerinin Bukovina [5] ve Galiçya [6] bölgesinde Avusturya’ya karşı başlattıkları taarruz, Avusturyalıların, İtalya Cephesi’ndeki taarruzlarını durdurarak Ruslara karşı kuvvet göndermelerine sebep olmuştur.

Bu gelişmelere paralel olarak İngiltere, Basra Körfezi kıyısından toprak taahhüdünde bulunarak ve maddî yardım sağlayarak Necid [7] Emiri İbni Suud ile anlaşmış ve böylece Şerif Hüseyin’i, İbni Suud’un muhtemel taarruzundan kurtardığı gibi İbn-i Suud’u da kendisine müzâhir kılmış ve Şerif Hüseyin’e karşı bir denge unsuru olarak Orta Doğu’ya ilişkin kurmakta olduğu denkleme dâhil etmiştir.

Rusya’da Ekim Devrimi ile Bolşeviklerin yönetimi ele geçirmeleri sonrasında yeni yönetimin Çarlık Rusya’sı döneminde Rusya’nın da tarafı olduğu gizli antlaşmaları açıklaması sonucu Müttefikler arasında, Osmanlı Devleti’nin Asya’daki topraklarını paylaşmaya yönelik yapılmış olan diğer gizli antlaşmalar gibi Sykes-Picot Antlaşması da dünya kamuoyu tarafından öğrenilecektir.

SONUÇ...

Sykes-Picot Antlaşması’nın maddelerinden de görüleceği üzere Hicaz ve daha genel olarak Arabistan Yarımadası dışında (Şerif Hüseyin - McMahon Mutâbakatının aksine) Araplar için gerçekten bağımsız hiçbir devlet tanınmamıştı. Bu antlaşma, Şerif Hüseyin’in istediklerinden ve umduklarından büsbütün başka bir şeydi. İngilizler tarafından aldatıldığının farkında olmayan Şerif Hüseyin, Ekim Devrimi (1917) sonrasında haberdar olacağı bu anlaşmadan 20 gün sonra (05.06.1916) Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanacaktır.

Not: Devam edecek

SONNOT

[1] Hicaz: Arap Yarımadası’nda Suudî Arabistan coğrafyasının batısında yer alan bir bölge olan Hicaz, Kızıldeniz boyunca kuzeydeki Ürdün'den güneydeki Asir bölgesine doğru uzanır. Hicaz bölgesi, kutsal şehirleri (Mekke ve Medîne'yi) kapsadığı için İslâm âleminde önemli bir yere sahiptir. 1517 yılında Osmanlı yönetimine giren bölge, merkezi Mekke olan Medîne ve Cidde yanında Hicaz'la beraber üç sancaklı bir eyalet yapıldı. Eyaletin yönetimi, sözde Mekke şeriflerinin elindeydi. Ama 19. yüzyıl başlarındaki dinî ayaklanmalarla bu durum değişti; kutsal kentler Mek-ke ve Medîne, Vahhâbîler'in saldırısına uğradı. Osmanlı Devleti 1845 yılından sonra Hicaz'ı doğrudan yönetmeye başladı ve topraklarını birleştirmek amacıyla 1900-1908 arasında ŞamMedîne'ye bağlayan Hicaz Demiryolunu inşa ettirdi. I. Dünya Savaşı sırasında 1916 yılında, Şerif Hüseyin, Osmanlı yönetimine başkaldırarak demiryolunun bir kısmını imha etti ve kendini de Hicaz Kralı ilân etti. Şerif Hüseyin, Vehhabîlerin Hicaz’a saldırması üzerine 1924 yılında tahttan çekildi. Yerine geçen oğlu Ali de 1925 yılında aynı nedenle tahtı bırakarak ülkeden ay-rıldı. İlk Suudî Devleti, Hicaz bölgesine de hükmediyordu. Necid Sultanı II. (Suud bin) Abdülaziz 1926 yılında Hicaz Kralı unvânını aldı. 1932 yılında da Hicaz, Necd ve onun denetimi altındaki diğer bölgeleri birleştirerek Suudî Arabistan Krallığını kurdu.

[2] Yüksek Komiser: Diplomaside kullanılan ve statü belirten büyükelçi muadili bir ünvandır.

[3] Henry McMahon (1862-1949). İngiliz diplomat ve 1914-1917 döneminde Mısır Yüksek Komiseri olarak görev yapmış bir İngiliz Hindistanı Ordusu subayıydı. McMahon, Tibet ve en biri de I. Dünya Savaşı’nda, Osmanlı Devleti’ne karşı başlatılan Arap İsyanında Lawrence’ın oynadığı role olan desteğiydi

[4] Kilikya; Anadolu'da Alanya'dan başlayıp, doğuda (İskenderun'un 30 km kuzeyinde, Dörtyol ilçesinin kuzeybatısında, İskenderun Körfezi kıyısından 500 metre içeride bulunan bir höyük olan) Kinet Höyük'te son bulan, kuzeyden de Toros dağlarıyla çevrili alanı kapsayan antik bölgedir.

[5] Bokovina: I. Dünya Savaşı esnasında Avusturya-Macaristan’a ait olan bu bölgenin günümüzde bir kısmı Romanya’da, bir kısmı da Ukrayna’da bulunmaktadır.

[6] I. Dünya Savaşı’nda Avusturya-Macaristan’ın kuzeydoğusunda yer alan Galiçya’nın, günümüzde, bir kısmı Polonya'nın güneyinde, diğer kısmı da Ukrayna'nın batısında yer almaktadır

[7] Necid: Arabistan Yarımadasının ortasında yer alan coğrafî bölgedir.

KAYNAKLAR

ARI, Kemâl; I. Dünya Savaşı Kronolojisi, Gnkur.Bsmv., Ankara 1997.

ARMAOĞLU, Fahir; 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi (1914-1990), C. I (1914-1980), 8. Baskı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1992.

BAYUR, Yusuf Hikmet; Türk İnkılâbı Tarihi, C. III, Kısım III, TTK Bsmv., Ankara 1991.

BELEN, Fahri; 20 nci Yüzyılda Osmanlı Devleti, Remzi Kitabevi, İstanbul 1973.

CLEVLAND, William; Modern Ortadoğu Tarihi, (Çevirir: Mehmet Harmancı), 1. Baskı, Agora Kitaplığı, İstanbul 2008.

EARLE, Edward Mead, Bağdat Demiryolu Savaşı, (Türkçesi: Kasım Yargıcı), Milliyet Yay., Birinci Baskı, İstanbul 1972.

NEIBERG, Michael S.; The World War I, New York University Press, New York-USA 2007.

PAKSOY, İrfan; Cihan Harbi’nde Osmanlı Devleti, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2018.

ŞAHİN, Enis; Türkiye ve Maverâ-yı Kafkasya İlişkileri İçerisinde Trabzon ve Batum Konferansları ve Antlaşmaları (1917-1918), TTK Bsmv., Ankara 2002

TUCKER, Spencer C.; “Husayn İbn Ali, King (1856-1931)”, The Encyclopedia of World War I, Vol. II, (Ed. Spencer Tucker), ABC-CLIO Inc., California - USA 2005.

WESTWELL; I. Dünya Savaşı, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., Ankara 2012.

WILSON, Marry C.; “Abdullah Ibn Hussein”, Political Leaders of the Contemporary Middle East and North Africa: A Biographical Dictionary, (Ed. Bernard Reich), 1st edition, Greenwood Press, New York - USA 1990.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.