Yakın Doğu’ya retrospektif bakış - 5 (Hâşimî Arap ya da Şerif Hüseyin isyanı)

İrfan Paksoy

Giriş…

“Yakın Doğu’ya Retrospektif Bakış” başlıklı yazı dizisi kapsamında Kasım ayından itibaren okuyucularla paylaşmaya başladığım makalelerin ilkinde Hâşimi Arap İsyanı’nın elebaşı Şerif Hüseyin’den, ikincisinde İngiltere’nin bölgesel çıkarlarından ve Şerif Hüseyin’in isyan için fırsat kolladığından, Çanakkale Cephesinde kazanılan zafer nedeniyle Şerif Hüseyin’in çıkarmayı planladığı isyanı bir süreliğine ertelediğinden, üçüncüsünde de Şerif Hüseyin-McMahon Mektuplaşmalarından, dördüncü makalede de modern Orta Doğu’nun sınırlarının çizilmesinde başat bir işlev görev Sykes-Picot Antlaşması’ndan bahsetmiştim. Bugünkü yazımda da Şerif Hüseyin liderliğinde başlatılan Haşimî Arap İsyanı’ndan bahsedilecektir.

İNGİLTERE’NİN DİKKATLERİNİN ORTA DOĞU’YA YOĞUNLAŞMASI…

Devam eden I. Dünya Savaşı’nda Müttefiklerin 1915 yılında Çanakkale Cephesi’nde yaşadıkları hezimet sonrasında İngiltere’de Herbert Asquith kâbinesi devrilmiş, yerine ise Türk düşmanı ve Yahudi müzâhiri bir siyâsetçi olan David Lloyd George kâbinesi işbaşına gelmişti (06.12.1915). Çanakkale’de alınan büyük yenilgi ve Irak’taki Kûtü’l-Amâre (29.04.1916) yenilgisi, yeni İngiliz Hükûmetinin dikkatlerini Orta Doğu’ya yoğunlaştırmasına sebep olmuş, Batı Avrupa Cephesinde statik hâlde devam eden savaşın kilidini Orta Doğu’da Türklere karşı kazanılacak bir zafer sonucu açılacağına yöneltmiş, İngiltere’nin Orta Doğu’daki stratejik çıkarlarını sürdürebilmesinin yegâne yolu olarak Arap İsyanı daha bir önem kazanmış, Filistin’in de İngiltere’nin Orta Doğu’daki stratejik çıkarları açısından çok önemli olduğunu görülerek İngiltere’nin bölgeye yönelik politikaları bu huşulara göre ayarlanmıştır.

İSYANIN BAŞLAMASI…

İngilizlerin muğlak ifadelerle kendisine vermiş olduğu, tebaası olduğu Osmanlı Devlet’ine karşı İngilizler ile iş birliği yaparak isyan etmesi karşılığında Şerif Hüseyin liderliğinde geniş bir Arap İmparatorluğu kurulmasını tanıyacağına ilişkin sözlere kanan, gerçekte aldatılan ve İngilizler tarafından kullanılacak olan Şerif Hüseyin ve liderliğindeki Haşimî Araplar, 5 Haziran 1916 tarihinde Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanma başlatmış, Şerif Hüseyin’in oğlu Emir Faysal’ın komuta ettiği asiler, 14 Temmuz’da Mekke'deki küçük Türk garnizonunu esir etmiştir.

İSYANA DESTEK SAĞLAMAK ÜZERE YAYIMLANAN BEYANNAMELER…

Şerif Hüseyin, dinî ve siyasî bir mâhiyet taşıyan bu isyanına halkın desteğini sağlamak üzere yayımlamış olduğu iki beyannâmesinde, sebep olarak “İttihat ve Terakkî Cemiyetinin devlet işlerindeki kötü idaresini; Osmanlı saltanatı ile bütün Müslümanların arasında yegâne bağı oluşturan Allah'ın Kitabı ve Rasulullah'ın Sünnetini ihlâle cüret etmelerini; Rasulullah'ın hayatını İçtihad Gazetesinde ağza alınmayacak tabirlerle tahkirde bulunmalarını ve mirasta kadın - erkek arasında eşitliği desteklemek gibi Kur'an ayetlerini yürürlükten kaldırmaktan çekinmemelerini; bunlara ilave olarak Ramazan'da askerlerin oruç tutmalarını yasaklayarak İslamiyet'in beş esasından birini yıkmaya kalkışmalarını; Hâlifenin bütün haklarını gasp etmelerini; Suriye’de Araplardan ileri gelen kimseleri asmalarını ve mukaddes yerlere hürmet ve saygı yerine alayla mukabelede bulunmalarını” göstermiş ve Arap halkından kendisine destek vermelerini istemiştir.

LAWRENCE VE STORRS…

İsyanın ardından Ekim 1916 ayında Yüzbaşı Lawrence, [2] İngiliz diplomatı Sir Ronald Storrs ile [3] birlikte, deniz yoluyla Arabistan'a gitmiş, orada, Şerif Hüseyin'in ikinci oğlu Emir Abdullah [4] ile ilk oğlu Emir Ali [5] ve onun genç üvey kardeşi Zeyd'Ie, daha sonra da onların Medine yakınlarında bulunan kardeşi Emir Faysal [6] ile görüşmüştür. Bu sürece paralel Orta Doğu da sancılı bir geleceğin eşiğindeydi.

İSYANIN İLK YILINDAKİ DURUM…

Araplar arasında nüfuz kavgalarının yoğun olması nedeniyle Hicaz’daki [1] Arap aşiretleri arasında tam bir birlik sağlanamamış, bu nedenle de Hâşimi Arap İsyanına başlangıçta çok az Arap aşireti destek vermişti. Bu bağlamda Arap isyanına katılan kuvvetin mevcudunun Haziran 1916 ayı sonu itibâriyle 50.000 kişi olduğu tahmin edilmektedir. Bu kuvvetlerin çoğunda tüfek dahi yoktu. İsyancılar eğitimsiz ve disiplinsizdi. İsyan başlangıçta oldukça cılız olduğundan kayda değer sonuç da alamamıştır. İngiliz desteği ve Mısır’daki İngiliz kuvvetlerinin bu isyana verdiği destek Arap İsyanı’nın süratle gelişmesine yetmemiştir.

KUTSAL BELDELER…

İsyanın ardından Şerif Hüseyin, Müslümanların tepkisini çekebileceği düşüncesiyle İngiliz kuvvetlerinin kutsal beldelere (Mekke ve Medine’ye) girmesine izin vermiştir.

BERNARD LEWİS’İN DEĞERLENDİRMESİ…

Bernard Lewis, nasıl ki İngilizlerin, Arapları, Osmanlı aleyhine isyan ettirme çabası içinde olmuşsa, Osmanlı Devleti’nin de Hindistan Müslümanlarını İngiltere aleyhine isyan ettirme çabası içinde olduğunu, her iki ülkenin de bu oyunu karşılıklı olarak oynadıklarını, Osmanlı Devleti’nin bu konuda başarılı olamadığını, İngilizlerin ise bu konuda başarılı olduğunu belirtmektedir.

İSYANIN SEYRİ…

İngilizler, başlayan Arap İsyanına ve Kızıldeniz’e hâkim olmalarına rağmen Hicaz bölgesindeki Osmanlı etkisini geriletememiştir. Bunun üzerine İngilizler, Arap aşiretlerin isyana katılımını artırmak ve böylece isyanı büyütmek için aşiretlere cömertçe altın dağıtmış ve aşiretlere de çölde savaşacak uzman desteği sağlamış, Lawrence kanalıyla da Arap aşiretleri gerilla savaşlarına yönlendirerek Hicaz Demiryolunun sabote edilmesini, telgraf hatlarına sabotajlar yapılmasını ve ikmâl hatlarına saldırılar yapılmasını sağlamıştır. Haziran 1916 ayında başlayan Arap İsyanı, İngilizlerin de tüm destek ve gayretlerine rağmen, 1916 yılı sonu itibariyle de hâlâ cılızdı ve asiler kayda değer bir başarı da elde edememişlerdi.

Emir Faysal komutasında asi Arap milisler, 22 Ocak 1917 tarihinde Akdeniz sâhili üzerindeki El Vech Köyü’nü ele geçirmiş, bu durum Medine’ye kadar gelen Türk demiryolu ve diğer ulaşım yollarını tehdit altına sokmuştur. Sina ve Filistin Cephelerinde 1916 yılı sonlarından savaşın sonunda dek itibaren taarruz eden taraf olan İngiliz kuvvetlerine karşı savunma muharebeleri yapmak durumunda kalan Türk kuvvetleri diğer yandan da Türk kuvvetlerine, yerleşim merkezlerine ve altyapı tesislerine saldıran Arap isyancılara karşı da mücadele etmek zorunda kalmıştır. İngilizlerce sağlanan altın ve lojistik destekle ilerlemeye devam eden isyancılar 6 Temmuz’da da Akabe’yi ele geçirmiştir. 1918 yılı ortalarında Filistin Cephesi’nde önemli bir çatışma olmamakla birlikte, Emir Faysal’ın komutasındaki asî Arap kuvvetlerinin Doğu Şeria topraklarındaki faaliyeti sürekli olarak artmış, sayıca ve silahça üstün İngilizler kuvvetlerinin taarruzuyla 19 Eylül 1918 tarihinde başlatılan Nablus Muharebesi esnasında asi Arap kuvvetleri, İngiliz kuvvetlerinin sağ cenahındaki kuvvetlerle birlikte Ürdün cenahındaki Türk kuvvetlerine saldırmış, Yıldırım Orduları Grubu birliklerinin Mondros Mütârekesi’ne kadar geri çekilişleri esnasında da Arap asi kuvvetleri yine İngilizler ile birlikte takip harekatına katılmış, Emir Faysal komutasındaki kuvvetler Şam’a ilk giren kuvvetler olmuş, 23 Ekim’de Halep’ başlayan İngiliz taarruzları öncesindeki günlerde de kentteki Türk kuvvetleri asi Arap kuvvetlerine karşı şehir içinde “kent savaşı” vermek zorunda kalmıştır.

İSYANA İLİŞKİN CEMAL PAŞA BAHANESİ VE ARKA PLAN…

Kimi yazarların iddia ettiği gibi Cemâl Paşa’nın bölgedeki bağımsızlık yanlısı Arap ayrılıkçılara ve aydınlara yönelik (otuz dört Arap ayrılıkçının Beyrut ve Şam’da idamı dâhil olmak üzere) kararlı uygulamaları ile Arap İsyanı arasında birebir ilişkilendirme yapılması abartılı bir değerlendirmedir. Zira Arap aydınlar nezdindeki bağımsızlık düşünceleri ve bağımsızlık yanlısı örgütler 1865 yılından itibaren artarak devam etmiş olup, Şerif Hüseyin önderliğinde çıkan (05.06.1916) ve 1917 sonlarından itibaren katılım ve kapsam itibâriyle ivme kazanan Arap İsyanı uzun bir tarihî birikimin sonucudur. Bu itibarla Cemâl Paşa’nın bağımsızlık yanlısı faaliyetlere yönelik kararlı tavrı ile Arap İsyanı arasında bir sebep - sonuç ilişkisi söz konusu olmayıp, bu uygulamalar olsa olsa er geç çıkacak olan bir Arap isyanında, isyanın önderleri ve buna destek veren aydınların argümanlarını kuvvetlendirecek bir bahâne olabilir.

SONUÇ...

Sykes-Picot Antlaşması’nın maddelerinden de anlaşılacağı üzere Hicaz ve daha genel olarak Arabistan Yarımadası dışında Araplar için gerçekten bağımsız hiçbir devlet tanınmamıştı. İngilizler tarafından aldatıldığının farkında olmayan Şerif Hüseyin her ne kadar Rusya’daki Ekim Devrimi (1917) sonrasında kısmen aldatıldığının farkına varsa da İngilizlerin zorlama yorumları ile aldanmaya devam etmiş, I. Dünya Savaşı sonrasında galip devletlerin mağlup devletlere dayatacağı barış antlaşmalarının şartlarını belirlemek üzere toplanan Paris Barış Konferansı’na (18.01-1919-21.01.1920) katılan oğlu Emir Faysal’ın gözlemleri sonucu ise tamamen aldatıldığının ve ancak Hicaz’la yetinmek zorunda olacağının farkına varmış, İngiltere'nin, kendi himayesinde, 1921 yılında oğlu Abdullah'ı (himâyesinde) Ürdün Emiri, diğer oğlu Faysal'ı da (himâyesinde) Irak Kralı yapması Arap dünyasındaki otoritesini iyice sarsmıştır. Mart 1924 ayında Türkiye'de hâlifeliğin kaldırılmasından sonra kendisini hâlife ilan ettiyse de Mekke'yi kuşatan İbni Suud Abdülaziz tarafından krallığına ve hâlifelik iddialarına son verilmiştir. 1930 yılına kadar Kıbrıs'ta sürgün hayatı yaşamış, tâkiben Ürdün Emiri olan oğlu Abdullah'ın yanına gitmiş, bir yıl sonra da ölmüştür.

Not: Devam edecek

SONNOTLAR

[1] Hicaz: Arap Yarımadası’nda Suudî Arabistan coğrafyasının batısında yer alan bir bölge olan Hicaz, Kızıldeniz boyunca kuzeydeki Ürdün'den güneydeki Asir bölgesine doğru uzanır. Hicaz bölgesi, kutsal şehirleri (Mekke ve Medîne'yi) kapsadığı için İslâm âleminde önemli bir yere sahiptir.

[2] Thomas Edward Lawrence (1888-1935). İngiliz arkeolog, askerî stratejist, casus ve yazardır. Şerif Hüseyin’in oğlu Emir Faysal komutasındaki düzensiz birlikler ile birlikte Osmanlı Ordusuna karşı gayrı nizamî harp yapmıştır. Akabe ve Şam'ın işgâlinde de önemli rol almıştır. I. Dünya Savaşı’nın sonlarında İngiliz Hükûmetini, Arapların bağımsızlığının İngilizlerin yararına olduğuna iknâ etme konusunda oldukça başarılı olmuştur. Arapların birçoğu, Osmanlı ve Avrupalı devletlerin hâkimiyetine karşı verdikleri özgürlük mücâdelesine önderlik etmesinden dolayı onu, Arap millî uyanışının öncüsü ve halk kahramanı olarak kabul ederler. Anılan dönemi 1926 tarihli "Bilgeliğin Yedi Sütunu" adlı otobiyografik eserinde anlatmıştır.

[3] Sir Ronald Henry Amherst Storrs (1881-1955) İngiltere Dışişleri Bakanlığı emrinde bir diplomattı. I. Dünya Savaşı’ndan itibaren Kahire’de Doğu İstihbarat Bürosu Şefi, Kudüs Askeri Valisi , Kıbrıs Valisi ve Kuzey Rodezya Valisi olarak görev yapmıştır.

[4] Emir Abdullah (1882-1951) Şerif Hüseyin’in büyük oğludur. İngiltere’nin himayesinde 1921 yılında kurulan Ürdün Emirliği manda idaresinin ilk emiri olmuştur. Bu emirlikteki İngiliz mandasının 1945 yılında sona ermesi üzerine bağımsızlığını ilan etmiş ve Ürdün Hâşimi Krallığı adını almıştır. Abdullah bu krallığını kurucusu ve ilk kralıdır. Torunu da mevcut Ürdün Kralıdır.

[5] Emir Ali (1879-1935) Şerif Hüseyin’in büyük oğludur. Ekim 1924 ile Kasım 1925 arasında tarihleri arasında Hicaz Kralı olup Suud kuvvetlerin Hicazı işgâli üzerine kendisi ülke dışına kaçmış, Hicaz krallığı da sona ermiştir.

[6] Emir Faysal (1885-1933) Şerif Hüseyin’in üçüncü oğludur. Haşimi Arap İsyanında asi Arap birliklerine komuta etmiştir. 1920 yılında kurulan kısa ömürlü Suriye Krallığı (08.03-24.07.1920) ve ardından 1921 yılında İngiltere’nin mandasında kurulan Irak Krallığının ilk kralıdır.

KAYNAKLAR

ARI, Kemâl; I. Dünya Savaşı Kronolojisi, Gnkur.Bsmv., Ankara 1997.

HOPKIRK, Peter; Hopkirk, İstanbul’un Doğusunda Bitmeyen Oyun, (Çev.: Mehmet HARMANCI), Birinci Baskı, Bilgin Yay., İstanbul 1995.

KILINÇKAYA, Derviş; Osmanlı Yönetimindeki Topraklarda Arap Milliyetçiliğinin Doğuşu ve Suriye, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara 2004.

KÜRKÇÜOĞLU, Ömer; Osmanlı Devleti’ne Karşı Arap Bağımsızlık Hareketi 1908-1918, Ankara Üniversitesi SBF Yay., Ankara 1982.

PAKSOY, İrfan: Cihan Harbi’nde OsmanlI Devleti, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2018.

SONYEL, Salahi R.; “Albay T.E. Lawrence, Haşimi Araplarını Osmanlı İmparatorluğuna Karşı Ayaklanmaları İçin Nasıl Aldattı. İngiliz Gizli Belgelerine Göre (7 belge ile birlikte),” Belleten, 199, C. LI, S. 199, Ankara 1987.

SHAW, Stanford J.Shaw ve SHAW, Ezel Kural; Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, C. 2, Üçüncü Baskı, İstanbul 2000.

TOKER, Hülya; “Birinci Dünya Savaşı’nda Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in İsyanı”, Beşinci Askerî Tarih Semineri Bildirileri I, Gnkur.Bsmv., Ankara 1996.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.