Epey zamandır çeşitli sosyal şebekelerden postama farklı konularla ilgili videolar geliyor. Bu yazıları dikkatle okuyor, konuşanları dinliyor, bu şahısların mantıklarını anlamağa çalışıyorum. Zamanım kısıtlı olsa bile, okumak, dinlemek mecburiyetindeyim, Konuşanların hemen-hemen tümü vatanıma ihanet ediyorlar ve buna üzülüyorum. Genelde Can Azerbaycan iktidarına karşılar, hedefte Cumhurbaşkanı, Sayın İlham Aliyev ve ailesi, yardımcıları olur. Ahlaktan, terbiyeden yoksun bu kişiler çeşit-çeşit yalanlar ve gerçeği yansıtmayan iftiralar yağdırırlar devlet Başkanına.
Bu iftiralardan bir tanesi de benim azmış olduğum “Siyaset Semasında Parlayan Yıldız – İlham Aliyev” kitabının tanıtımı ile bağlıdır. Burada öyle bir yalan ve bühtan vardır ki, bu hakta sonda anlatacağım.
VATANINI SEVMEYEN VATANSIZLAR KONUŞUYOR
Aslinde ben, bu cahil, nadan, vatan hainleri ve sahte züppelere cevap vermek niyetinde değilim. Adabıma, terbiyeme uymaz. Çünkü vatansız cahillerin konuşmaları terbiyeye, ahlaka ve imana uymuyor. Ele aldıkları konular tümüyle yalan ve kin, gazapla, nefretle dolu bühtandan öteye hiçbir kaynakçaya dayanmaksızın, gerçeklere uymuyor. Konudan konuya geçiyorlar ve bu işi para karşılığında yaptıkları belli oluyor. Ve bu kişiler benim muattabım değiller. Onları tanımıyorum bile. Fakat gerçek şu ki bu cahiller vatanlarına bir gramlık manevi hizmetleri olmayan, işsiz paralı “askerlerdir”. Alaycı yüzlerinden uzmanlıkları, çalışma yerleri olmayan genç, fakat aklı dengeleri yerinde olmayan psikopatlar gibi acele-acele, bazen de duraklamalar yaparak narkotik kullananlar gibi kekele-kekele konuşurlar ve kaç kere dikkatle izledim. İsimleri bile sahte ve ne işle meşgul oldukları belli değildir. Belli şu ki, yabancı şirketler, ajandalar bu kişileri para karşılığında konuştururlar.
PARALI “ASKERLER”, BATI’NIN BORAZANLARILAR
Ellerinde mikrofon Almanya, Fransa, Hollanda, İngiltere, İsviçre sokaklarından, zaman-zaman da araba koltuklarında oturup ekrana konuşuyorlar. Ağızlarından sular akıyor, korkarak, aralıklarla sağa-sola bakıyorlar. Acaba onları izleyen, peşlerine düşen var mı diye. Bu vatansızlar devamlı korku altında oldukları da mümkündür. Fakat ağızlarında tek bir terbiyeli laf bile işitemezsiniz. Hep argo, küfür, söğüş, bozuk kelimeler, sahte yüzler – bu kişiler çeşitli ülkelerin ajanlarından öteye kişilikten de yoksun züppelerdir, bu kesin. Yani memleket, vatan, millet, Can Azerbaycan’ın kururu, şerefi, güzelleşen Azerbaycan’ın yükselişi bu kişiler için hiç ne ifade etmiyor. Yirmi beş yıldır Garabağ topraklarımız işgal altında, bir milyondan fazla soydaşlarımız evlerinden, Oğuz yurtlarından zor kullanarak kovulmuşlar, öldürülmüşler, yaralı, şikest kalmışlar, onların hiç umurunda değil. Fakat arada bir “gittik, iş vermediler, kabul etmediler, inşaat projelerimiz masada kaldı”, bu kelimelerden aydın oluyor ki, bazı devlet adamlarının kabulüne düşemediklerinden şikâyetçiler. Onlar iş alamadıklarından şikâyet ediyorlar. Umurlarında değil, belki söyledikleri devlet adamları o anda cidden dolu olmuşlar, kabul etmeye imkânları olmamıştır, ya toplantı halinde olmuşlar. Diyorlar ki, “gittik Ali Hasanov’la görüşmek istedik, zamanım yok, kabul etmedi”, diyor adam ekranda. Ve peşinen küfürler yağmur gibi akıyor ağzından bu cahilin. Peki, neden küfür ediyorsan, dengesiz adam? Mektup yaz, bir de dene… İlla küfür mü gerekiyor? Senin annen, ailen yok mudur? Hadi sana aynı küfürleri birisi etmiş olsa, ne yapacaksın, söyler misin? Ali Hasanov’un görev yeri bellidir. Ciddi bir devlet alanına başçılık ediyor ve sen geldiğin anda doğal olarak meşgul ola bilir. Bu tabiidir. O zaman yardımcısını aradın mı? Arasaydın keşki… Ama yok. Kasıtlı bir şikâyet olduğu belli oluyor. Şunu eklemek isterim ki, ben Ali Hasanov’u yirmi yıla yakındır şahsen tanıyorum. Defalarca telefon etmiştir bana ve Ulu Önderin taleplerini iletmiştir. Onunla çok buluşmuşumdur, aramızda samimiyet vardır. Fakat öten yıl aradım, görüşmek istedim kendisiyle, çok meşgul olduğunu ilettiler ve buluşamadım. Şimdi şikâyet mi edeceğim kendisini? Sen, genç adam, çok cahilsin, vatan hainliği yapıyorsun. İngiltere, Almanya, ABD ve Fransa, Hollanda ve başka ülkelerin ajandaları yüklü para dağıtıyorlar sizin gibi vatan düşmanlarına. Evet, dış ülkelerinden para alıyorsun, bu bellidir. Sana para verip kullanıyorlar, casus gibi, vatan haini gibi. Gah Hasanov’un ismini kullanıyorsun, peşinen Cumhurbaşkanımızın ismini zikir ediyorsun.
AHLAKSIZ, TERBİYESİZ, EĞİTİMSİZ VATANSIZLAR…
Sayın İlham Aliyev, dünya siyasetiyle meşgul olan Cumhurbaşkanımızdır. Gece-gündüz yollardadır; Garabağ sorunu, kaçkın ve göçkünlerin durumu. Ayrıca Bağımsızlığımızı elde ettik, fakat ülke sorunları bitmiyor; yeni yollar, binalar, Hastaneler, Çocuk Esirgeme Yurtları, Okullar, parklar ve daha neler, neler vardır.
Ayrıca Azerbaycan’ın dünya devletleri ile ikili görüşmeleri, dünyada vatanımızın edebiyatını, kültürünü, geçmiş tarihini, geleneklerimizi, örf adetlerimizi, yükselen ekonomisini tanıtmak, dünya devleti olmak çabaları vardır. Sayın İlham Aliyev bunlarla meşgul iken sizi nasıl kabul ede bilir, anlamıyorum? Bir kere siz kimsiniz? Belli ki Batı’nın, Avrupa ülkelerinin, belki de ABD borazanısınız, bu kesindir. Sayın İlham Aliyev ile ne gibi düşmanlık bağlarınız vardır? Siz sokaklardan konuşuyorsunuz ve ailesine neden küfür ediyorsun cahil adam? Sayın Mehriban Hanım yüksek eğitimli, soylu aileden gelmiş, olağanüstü eğitimli ve yazar, şair bir aileden olduğu aşikârdır. Azerbaycan kültürünü, sanatını, tarihini dünyada üst düzeyde tanıtıyor. Örneğin, dünya şirinin Piri büyük Nizami Gencevi’nin heykelini Paris’de ve başka ülkelerde göklere yüceltmiş kadın-kahramandır. Sen ise yüz dolara vatanını, şerefini satıyorsun. Sizler vatanımızın ayıbısınız, Sizler, çeşitli ülkelerin ajanı olarak vatanımızı yüz dolara satan hainler siziniz. Sokak kenarlarında, orman kıyılarında, araba koltuklarında oturup ışıktan korkan yarasalar gibi vatana, devlet adamlarımıza, Cumhurbaşkanımıza küfürler etmekle ikiyüzlü, şerefsiz ve vatan haini olduğunuzu gösteriyorsunuz. Ben inanıyorum ki, sizler Azerbaycanlı değilsiniz. Çünkü hakiki Azerbaycanlı olmak, örf adetlerimize sadakat demektir, geçmişten günümüze gelen geleneklere bağlı olmak, vatanı sevmek, onun şerefini, kudretini yüksek tutmak demektir. Biz Azerbaycanlılar Oğuz Türkleriyiz. Büyük Oğuz Hakan’ın bir duasını hatırlatmak isterim. Oğuz Hakan, Tanrı’ya dua ederken şöyle der: “Ulu Tanrım, bir şerefsiz, bir namussuz Türk’ü yaratmak yerine Dünyayı yık, yeniden kur”. Evet, sizler şerefinizi, namusunuzu yitirmiş satmışlarsınız. Yüz dolar için vatanınızı şerefinizi satıyorsunuz ve siz nasıl Azerbaycanlı oluyorsunuz? Bize dış güçler bir şey yapamaz, eğer içimizdeki hainler olmasa…
SİZLER VATAN NAMINA NELER YAPTINIZ?
Azerbaycan’da iş alamadınız diye devletin tepesindeki kişileri hedef alıyor, küfürler yağdırıyorsunuz. Bakü’de dünya iş adamları oturmuş, iş yapıyorlar, Sanayi kuruyorlar, fabrika inşa ediyorlar. Binlerce soydaşlarımıza ekmek yerleri açıyorlar. Sovyet rejimi insanlarımızı tembel yaptı, kuru maaş verdi, başka iş yapamazsın denildi bizlere. Bizler yetenekli insanlarız, fakat yetenekleri yok oldu, tembelleştik. Şimdi yeni düzen vardır, demokratik ortamda her kes istediği işleri yapa bilir. Eğer yeteneğiniz var ise vatana dönün, bir işin kuyruğundan yapışın, çalışın. Vatana hizmet verin. Bizler gibi, benim gibi… 1961 yılından günümüze dek kalemimle vatanımın güzelliklerini, geçmiş tarihini, kültürümüzü, edebiyatımızı güzel sanatları; resim, heykel, mimarimizi; müziğimizi, operamızı, tiyatromuzu, şairlerimizi, yazarlarımızı, sanat dünyamızı dünyada tanıtıyorum. İki binin üzerinde sayfa yazılarımda ülkemin bütün güzelliklerini, yükselen Azerbaycan’ın yıldızlara doğru yükselişini yazıyorum. “Ankara İl” ve “ANADOLU” gazeteleri dünya ülkelerine dağıtılır. Demektir ki her iki gazeteler Azerbaycan’ın canlı penceresidir. Sızın hatırladığınız ve şikâyet ettiğiniz Sayın Prof. Dr. Ali Hasanov, ünlü şair, rahmetlik Zalimhan Yagub’la kendisini ziyaret ettiğimizde şöyle dedi: “Eflatun’un yazdıklarını hiç kimse yazamaz. Vatanımızı yüksek seviyede tanıtır ve tebliğ ediyor”.
Başka bir bilim adamı, Prof. Dr. İlham Rahimli ise şöyle yazıyor: “Eflatun bir Enstitüsü’nün çalışanların yaptıklarını tek başına yapıyor, insanı mat koyuyor”. Bilim adamı olarak dünya ülkelerinde yüzün üzerinde ilmi makalelerim basılmıştır. YÖK’ün talebi üzerine ve Bilkent Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı, rahmetlik, Prof. Dr. İhsan Doğramacı’nın talebiyle üç ders kitabı yazmışımdır: “Opera Rejisörü” (Tıp Teknik, 2000, 183 Sayfa), “Opera Sanatı” (Seçkin Yayın Evi, 2002, 392 Sayfa), “Aktörlük Sanatı Eğitimi” (Seçkin Yayın Evi, 2006, 413 Sayfa). Bunlar Üniversitelerin Opera ve Tiyatro Bölümleri için Türkiye’de yazılan ilk ders kitaplarıdır. Bunları bilmeyenler için yazıyorum. Çünkü “Azatlık” Gazetesinin bazı cahil yazarlarına hitaben şunu söylemeliyim ki vatanımı, ülkemi, doğma Azerbaycan’ı dünyalarca seviyorum. Bazı ikiyüzlü, vatan hainlerine, vatanını yüz dolara satanlara diyorum – utanmalısınız., toprak sizi yutmalıdır, buharlanmalısınız, çünkü vatanın tanınmış evlatlarına da taş atıyorsunuz. “Azatlık” adı altında gazetede yazan hain eller kırılmalıdır, çünkü doğruları değil, yanlışları yazıyorsunuz.
KİRA FALAN ÖDENMEMİŞTİR, İĞRENÇ YALANDIR
Evet, öten yıl 23 Aralık 2017 tarihinde, Ankara Gazeteciler Cemiyetinde benim “Siyaset Semasında Parlaya Yıldız – İlham Aliyev” kitabımın tanıtımı olmuştur. Ben de bu Cemiyetin Üyesiyimdir. Ve yıllardır dostum olan Başkan, Sayın Nazmi Bilgin bana “Bu kitabın Tanıtımını ben yapacağım. Olağanüstü eserdir”, dedi. Böylece kendi evim gibi sevdiğim ortamda dostlarım, Azerbaycan’ın Ankara Büyükelçisi, Sayın İbrahim Hazar da kitabın tanıtımında iştirak etmiştir. Yazarlar, gazeteciler kitabı ellerinde gezdirdiler. Yirmi sekiz yıldır Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin pekişmesine çaba gösteriyorum. Hizmetlerimi her iki devlet Başkanları bile biliyordur. Ne para, ne kira? Bu da nereden çıktı? “Azatlık” Gazetesi yazarlarına bunu af etmem. Olmayan bir olayı nasıl yazıyorsunuz ey rezil adam? Gazeteci etiğine, ahlakına, terbiyesine uymayan yalandır. Güya devletimiz 25 bin dolar kira ödenmiştir. Bunu kim ödemiştir, bilmek isterim? Bu yalanı yazan, dile getiren adam yalancı, şerefi olmayan ikiyüzlü pisliktir, vatan hainidir. Çünkü böyle bir ödeme neden ve kime yapılacaktır ki? Burası üye olduğum bir kurumdur, bu bir. Artı kim ödemiştir parayı? Çıkarın, gösterin faturasını. Bunu ispat etmeyen şerefsizdir, namussuzdur. Bu kadar iddialı konuşuyorum. Ben Oğuz Türküyüm ve yukarıda Oğuz Hakanı’nın Duasını hatırlattım okurlarıma. Hadi, hobi meydan diyorum…
İÇİMİZDE DE VATAN HAİNLERİ ÇOKTUR
Ben hayatımı alın terimle kazanan bir sanat adamı, rejisör-yazarım. Bilmeyenler için diyorum, en azından “Zirvelerden Zirvelere” kitabımı okusunlar (Büyük Medya Grup, Ankara, 2014, 473 sayfa) ve benim dünyadaki sahne yaşamımı iyi bilsinler. İnternete girsinler, orada dünya sahnelerindeki faaliyetimi okusunlar ve kendileri “ünlü” mü”, değimliyim, bilsinler, sonra özür dilesinler. Moskova Bolşoy Operasına Konkurla giren tek Azerbaycanlı rejisör benim; oradan Yemen Halk Cumhuriyetine gönderildim ve başkent Aden’de Devlet Milli Musikili Tiyatrosu’nu kurmuş ve Ü. Hacıbeyli’nin “Meşedi İbad” opereti ile açmışımdır. “Köroğlu” Operamızı ilk defa Avrupa sahnelerinde sergileyen tanınmış rejisör de benim. Bu muhteşem operamızı Bişkek, Almatı, Ankara, Bakı, Astana ve İstanbul’da sahneye koyan sanat adamı da benim. Dünya Basını böyle yazıyor, siz ey “Azatlık” Gazetesi’nin ikiyüzlü, hain yazarları. Uyanın, okuyun dünya basınını, siz ey eğitimsiz insanlar, okuyun İnternette, utanın ve özür dileyin benden. Ayrıca kendinizi eğitin barı kitap ve romanımdan. Siz kiminle konuştuğunuzu unutmayın. Evet, ben yazarım ve dünyada tanınan sanat adamıyım. Dünya beni böyle biliyor ve böyle tanıyor. Okuyun TÜRKSOY’un basmış olduğu “Orta Çağın İncisi – “Köroğlu” kitabımı (Ankara, 2011); okuyun “Birjan ve Sara” kitabımı (TÜRKSOY Yayınları, 2015, Ankara). Türkiye Cumhuriyeti için onlarca Doktora ve Yüksek Lisans Öğrencileri yetiştirmişim. Ellinin üzerinde opera ve dram piyeslerini dünya sahnelerinde sahneye koymuşumdur. İki binin üzerinde ilmi publisistik makale, hikâye ve çevirilerim basılmıştır.
Her değerli vatan evlatlarına kirli taş atmayı bırakın. Ne tayımsınız, ne de seviyemde olan kişilersiniz. On sekiz kitabım basılmıştır.
Avrupa ülkelerinde yaşayan bazı sahtekârlar, ikiyüzlü vatan hainleri, ajanlar vardır ki devletimize, devlet adamlarımıza dil uzatıyorlar, tahkir ediyorlar, bühtan atıyorlar. Paralı ajanlara tavsiyem şudur; tenkit ede bilirsiniz, eleştire de bilirsiniz, fakat ailelerine küfür etmek, argo diliyle sövmek ne ahlakımıza, ne terbiyemize, ne de örf adetlerimize uymuyor. Bunu yapanlar Azerbaycan Türkü olamazlar. Bunu yapanlar vatan hainleri, vatanı satanlardır. Ermeni cellâtlarından farkı bile yoktur.
Ne yazık ki Batı ülkelerinde vatan hainleri gece ve gündüz demeden yükselen Can Azerbaycan’ın güzelliklerini değil, ülkemize riyakârca bühtanlar atıyorlar, devletimizin nüfuzlu insanlarına küfürler, sövüşler yağdırıyorlar. Bu kişi ve şahıslar cezalanmalılar, çünkü vatanımızın yükselişine, gücüne, onurlu devlet adamlarına aralıksız saldırıyorlar…