Yanlış ekonomik tercihlerin faturası halka mal olmaktadır

Selami Mutlu

Yaşanan ekonomik sıkıntının temeldeki sorumlusu salgından önce de var olan yanlış ekonomik politikaların uygulanmasının sonucudur. Bahanelerin arkasına saklanarak yapılan yanlış uygulamaların yarattığı sonucu salgına bağlamak doğru değildir. Salgın sadece var olan ekonomik krizin tamamlayıcısı olmuştur. Hukukun üstünlüğünü, yargı bağımsızlığını, Hak ve özgürlükleri hayata geçiremeyen toplumların varacağı sonuç budur. Bir yandan benden olsun da kim olursa olsun diyerek liyakate ve hukuka uygun düşmeyen atamalar yapacaksın sonrada her şeyin günlük gülistanlık olmasını bekleyeceksin. Olacak şey mi? Yaşadığımız sorunlar liyakatsiz atamaların ve hukuksuz infazların yarattığı sonuçtur.

Döviz varlığı eksilere dayanmış bir ülkenin her şeyini ithalata dayaması beraberinde artan fiyatları ve Enflasyonu getirir. Siz istediğiniz kadar döviz değerlerinde ki artışı düşürün Enflasyon ve piyasada ki mal değerlerinde ki artışı engelleyemezsiniz. Bu da enflasyonun artışına neden oluşturur. Sadece ithalata dayalı bir üretim ekonomisinde ki anlayış enflasyonun artışına neden oluşturur. Ülke ekonomisi asıl bu yanlış ekonomik tercihlerin liyakatsiz ve hukuksuz uygulamaların sonucunda çıkmaza girmiştir. Bu nedenle marketlerde ve pazarlarda satılan meyve ve sebzelerin diğer satın alınması güçleşen malların artışında yaşanan zorluklar unun sonucudur. Üretim girdileri ithal olunca ve artışla üreticinin eline ulaşınca, maliyetler yükselmekte ve üretici üretim alanlarından çekilerek üretmemektedir.

Siyasi ve bizden biri kararlarıyla bu günlerin olumsuz tablosunu yaratanlar yine sizlersiniz. Bütün üreten Cumhuriyet varlıklarını sattık. Kalan görünür varlıklarımızı da varlık fonuna devrettik bunun da ne hesabı sorulabiliyor ne de denetimi yapılabiliyor. Merkez Bankasının rezervleri eksi değerlere düşünce de bir takım karanlık eller marifetiyle bu değerlerde teminat olarak gösterilmeye ve el değiştirmeye başladı. Varlık fonunda ki değerlerimizi karanlık ellere bırakınca da, varlık fonu kavram yitirerek borç ödeme fonuna dönüşmüş oldu. Zaten varlık fonunun yarattığı gelir artışından ziyade giderlerinde bir artış görülür olmuştu.

Ekonominin düştüğü duruma, yok PANDEMİYDİ, yok dış güçlerdi diye yalana başvurmak belki sizlere inananları siyaseten sağlar ama ekonominin düze çıkmasını sağlamaz. Ne yapılan konunun uzmanlarının sözlerine kulak asıyorsunuz, ne muhalefetten yükselen seslere, ne de akademisyenlerin uyarılarını değere alıyorsunuz. Varsa yoksa benim doğrularım benim tercihlerim diyerek kendi bildiğiniz yanlış yolda ilerlemekte inat ediyorsunuz. Bildiğiniz tek şey var o da kendi doğrularınız. Sizin doğrularınız dışında gelen sesleri doğru da olsa reddediyorsunuz. Neden derseniz hep benim doğrularım var, her şeyi ben bilirim ben yaparım, ben karar veririm egosu ağır basıyor. Oysa siyasal karşıtlığı bir düşmanlığa kutuplaşmaya, ayrışmaya dönüştürmek ilkelliği yaşamsal sakıncaları da beraberinde getiren bir kötülükten başka bir şey değildir.

İnsanlığı, yurttaşlığı, dayanışmayı, paylaşmayı anlamsızlaştıran gereksiz bırakan toplumu kamplaştıran tek şey eleştirilere açık olmamanın bilime değer vermemenin, doğruya itibar etmemenin sonuçlarıdır bunlar. Siyasal ve toplumsal sorumluluk, uygar, çağdaş olmanın duygu ve düşüncelerini taşır. Bu toplumsal dayanışma doğru siyasi ve ekonomik tercihleri de beraberinde getirir. Ekonomik ilerleyişi de tetikler. Marangozlar ve terziler bile bir kumaşı bir tahtayı keserken “İki kere ölç bir kerede kes” derken bizim siyasete layık gördüklerimiz “Tek doğru benim doğrumdur” diyerek yola çıkarlarsa ne ekonomi gelişir ne toplumsal refah düzeyine ulaşılabilir.

Zora girmiş bir ekonominin, işsizliğin, durmadan yükselen enflasyonun, acımasızca uygulanan vergilerin ezdiği toplumumuzda oluşabilecek tepkilerin bile üstünü örtmek için yalana başvuruyoruz. Dikkatleri başka yöne çekerek her gün başka bir ucube teklifi ülke gündemine taşıyoruz. Ülkenin bam teline dokunacak kurnazca ancak bu günkü siyasal tabloyla oluşmayacak balonlar uçuruyoruz. Toplum artık bu yalanlara itibar etmiyor. İtibar görmeyen öneriler beraberinde zoru getiriyor ve siyasileri gazetecileri akademisyenleri dövmeye başlıyoruz. Ama hiç aklımıza planlı bir üretim yapmak gayreti gelmiyor. Hiç acaba benim doğru bildiklerimin yanlış tarafı var mı diye düşünmüyoruz.

Böylesi acınacak bir ortamda yükselen enflasyon değerlerini ve piyasa fiyatlarını zora dayalı polisiye önlemlerle tehdit ve şantajla korkutarak değiştiremezsiniz. Çağın ve uygar dünyanın gereklerine dayalı bir değiştirme ancak uzlaşma ve bilimsel değerlerin kabulü ile sağlanır. Ucuz ve ucube önerilerle toplumu uyutarak zora giren ekonomiyi işsizliği yoksulluğu düze çıkaramazsınız.

Salgın döneminde bile inatla uygulanan ekonomik politikalar kırılganlıkları daha da artıracaktır. Bunun günahı da toplumumuza zam, vergi yükü olarak yansıyacaktır.