Malumunuz son zamanlarda sosyal medyada bir haber yer aldı; Beyoğlu’nun gecekondu mahallesindeki fakirlere gizemli bir hayırsever tarafından yardım edilmesi olayı... Bu adam kimsenin görmediği bir zamanda fakirlerin kapısına, ihtiyacını gidereceği miktarda para dolu zarfı bırakıyor ya da birisine bıraktırıyor, kayıplara karışıyor.
Orada oturanlar kendilerinin bu parayı Hızır getirdiğini zannediyor. Birisi “ben 60 yıldır bu mahalledeyim, şu anda kadar öyle bir şeye rastlamadım” diyor hayretini ifade ediyor. Başka birisi “bu adam kimse bana da yardım etsin. Benimde üç yetimim var” diye talepte bulunuyor…
Gizli ve gizemli bir el…
Kimsenin takdirine ihtiyacı olmayan bir el
Karanlıkla güzelliğini örten bir el
İnsanlara yaptığının karşılığını sadece Allahtan bekleyen bir el...
Bu hayırsever belli ki ihlasını bulandırmak istemiyor herkes onu tanımayı çok isterken o tanınmaktan korkuyor…
Halbuki çıksa meydana veya bir şekilde kendini ifşa etse ülkenin gündemine oturacak, iyi niyetli ve samimiyetiyle herkes onu takdir edecek. İş sahibiyse de bundan dünyevi birçok menfaat elde edecek. Ancak bu menfaatler gerçek anlamda insanı tatmin etmez. Ölümle beraber bunlarda yok olur gider. İşte bu hayırseverin asıl gayesi bu olsa gerek…
Ameller niyetlere göredir. Lakin niyetin iyiliği kadar onu muhafaza etmekte önemlidir. Çoğu zaman baştaki iyi niyet, insanların takdir parmaklarını uzattığı an kayıp olabilir. Bunu bilirsiniz; sadece rıza i ilahi için bir işi yaparken, istikametiniz ona dönmüşken insanların övgüsü kalbinizi yerinden oynatabilir, yönünüzü ve niyetinizi değiştirebiliyor. İhlasınız zedelendi mi, yaptığınız yardımlardan fayda elde etmeniz mümkün olmaz.
Bu yardım eden tarafından böyle kısaca. Birde yardım edilenler var. Onların rencide edilmemesi de söz konusu. Belki illerde başa kakma olur. Buda bertaraf edilmiş oluyor yapılan yardımlar gizlenerek. Yardımın ahlakı tek yönlü değildir, her yönüyle ele alınmalı…
Gizlenmek değil ayrıca gizlemektir asıl olan
Başka bir haber de tartışıldı. O da şu: Bir simitçiye bir iş adamı kendini göstermeden, simitlerinin tamamını alarak, yardım ediyor ancak videoya çekmesi tepkiyle karşılandı. İyide sen kendini gizliyorsun da yardım ettiğini ifşa ederek onu rencide ediyorsun. Ne anladık bu işten.
Osmanlı zamanında sadaka taşları vardı. Yardım etmek isteyen götürüp parasını oraya koyuyordu. İhtiyaçlı olan gidip oradan alıyordu ihtiyacı kadarını. Ne alan belliydi ne veren. Kimse rencide olmuyor, kimse kimsenin başına kakmıyordu yaptığı iyiliği.
Zenginin hayrı kadar fakirin onurunun korunması da önemli. Yardım eden kendini farklı görebilir, yaptığı iyilikten beklentiye girip kayıp edebilir. Yardıma muhtaç olan rencide olup eziklik hissedebilir. Halbuki yardımlar ezmek için değil, faydalı olmak için yapılmalı. Görünmek ve göstermek için değil, ihtiyaçları gidermek için olmalı.
Eski sanatkârlar tablolarının altına imzalarını atmaktan bile haya ederlerdi. Yazılarını yazarken altına farklı bir isim eklerlerdi. Allah’ın sanatı karşısında kendi yaptıklarını sadece asıl sanatın bir aynası görürlerdi. Yardım edenlerde Allah’ın, kendi elleriyle fakir kullarına yardım ettiğini düşünür, bir aracı olarak bilirlerdi kendilerini. İnsan nefsini araya soktu mu kendini görünür kılmaya çalıştı mı işte o zaman problem baş gösteriyor. Bu her şeyde böyle. Biz buna bencillikte diyebiliriz. Sadece kendini düşünmede diyeceğimiz bu davranış şekli insanların huzurunu bozmakla kalmıyor birçok insanı da rencide ediyor. Bir insan bazen cimri davranarak bencilce davranmış olur bezende verdiğini başa kakarak, pek fark eden bir şey yok.
Karnı aç olup sabretmek karnı tok olup rencide olmaktan, insanlar arasında ezik bir yaşam sürmekten daha iyidir. Kur’an bu hususta diyor ki “güzel söz ve bağışlama arkasından incitme gelen sadakadan daha iyidir” Allah insanlara yardım etmeyi emrederken fakir insanların onurunu düşünür onların toplum içerisindeki eksikliğini telafi etmek ister. Buda başa kakmamakla mümkündür.
İnsan şöyle bir düşünsün! Diyelim ki yıllarca fakir bir talebenin okumasına yardımcı oldunuz. Okudu, belli bir makam mevki sahibi oldu. Yıllar sonra karşılaştınız. Acaba kendinizi alacaklı Onu da borçlu olarak mı görüyorsunuz? Ebetteki yardım ettiğiniz insan vefa örneği göstermeli bu başka. Lakin siz beklentiye girmemelisiniz.
Ya da çok zenginsiniz, fakir bir insana düzenli olarak yardım ediyorsunuz. O insan sizin sayenizde belli bir zenginliğe ve variyete ulaşıyor. Bu sefer işler tersine dönüyor, siz muhtaç duruma düşüyorsunuz. Bu durumda o insandan bu yardımların karşılığını hemen verilmesini bekleyerek beklentiye mi girersiniz? Böyle düşünürseniz yaptıklarınızın mükafatını göremezseniz.
Bu nedenle yapılan iyilikler gizlenmekle beraber hemen unutulmalı. ilgili insanla, bu yönüyle, bir ilişki ve emare bulunmamalı. Böyle olursa o hayrın mükafatını görür, ahrette faydasına nail olursunuz.
Selam ve dua ile...