ÖZEL HABER: ESRA SARI
İklim krizi ve küresel ısınmanın etkileri Türkiye'de de hissedilmeye devam ediyor. Artan yaz sıcaklıkları ve buharlaşma oranları, yaz aylarındaki yağış miktarını olumsuz etkiliyor. Bu nedenle, yaz döneminde suyun önemi her zamankinden daha fazla artıyor.
Suyun artık her damlası ile çok değerli. Türkiye’de 2024’te kişi başına düşen su tüketimi 1300 metreküp civarında. Orta Doğu’daki kurak ülkelerde ise bu rakam yaklaşık 950 metreküp.
TÜRKİYE SU ZENGİNİ BİR ÜLKE DEĞİL!
Türkiye'nin su zengini bir ülke olmadığını vurgulayan uzmanlar, toplumun bu konuda bilinçlendirilmesinin kritik olduğunu söylüyor.
Son yıllarda beklenen yağışların gerçekleşmemesi nedeniyle Türkiye’nin birçok bölgesinde dönemsel kuraklık yaşanıyor. Özellikle Karadeniz kıyı kuşağı, her mevsim yağış almasıyla bilinse de bu yıl yaz aylarında yeterli yağışı alamadı. Uzmanlar, bu durumu değerlendirirken, yaz yağışlarının genellikle kısa süreli ve yoğun bir şekilde gerçekleştiğini, bu nedenle sel ve taşkınların kaçınılmaz hale geldiğine işaret ediyor.
Karadeniz bölgesinde yaz yağışlarının azalmış olması, suyun depolanması konusunda yeni yaklaşımların benimsenmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Uzmanlar, ani yağışların nasıl denize ulaştırılacağı yerine, bu suyun nasıl depolanabileceğine odaklanılması gerektiğini belirtiyor. Bu sayede, suyun daha verimli bir şekilde kullanılabileceği ve yaz aylarında yaşanacak kuraklık sorunlarının hafifletilebileceği ifade ediliyor.
Küçük barajlar ve doğal ortamı fazla bozmadan suyun depolanması gerekiyor. Şehir altı depoları ve yeşil alanlar altında su rezervuarları oluşturulabilir. Bu sayede alternatif su kaynakları oluşturulması gerekiyor.
Ayrıca, tarımda kuraklığa dayanıklı ürünlerin seçilmesi ve su yönetiminde daha bilinçli yöntemlerin benimsenmesi gerekiyor. Damlama sulama ve fıskiye sistemleri gibi modern sulama yöntemlerine geçiş yapılması gerekiyor.
Sonuç olarak, uzmanlar, su kaynaklarının verimli kullanımı için toplumsal bilinçlenmenin yanı sıra, yerel yönetimlerin de su yönetimi konusunda daha proaktif adımlar atması gerektiğinin altını çiziyor. Bu şekilde, Türkiye’nin su krizinin önüne geçilebileceği ve gelecekteki kuraklık sorunlarının etkilerinin azaltılabileceği düşünülüyor.