Doç. Dr. Karadağ, organ bağışının önemine değinerek, "Beyin ölümü gerçekleşmiş bir hastaya organ bağışı yapılabilmesi için, beyin ölümü kararının 5 kişilik bir heyet tarafından onaylanması gerekiyor. Ardından hastanın ailesine organ bağışı teklif ediliyor. Beyin ölümü kabul edilirse, kadavradan organ bağışı süreci başlatılıyor." diye belirtti.
Türkiye'de canlı vericili böbrek nakli konusunda iyi bir durumda olduklarını ancak asıl önem arz edenin kadavradan organ nakli olduğunu vurgulayan Karadağ, şöyle konuştu:
"Dünyada en yaygın kabul gören ve en uygun olan organ bağışı modeli, kadavradan organ naklini artırmaktır. Bu gerçekten çok büyük bir fark yaratır. Bir kadavra, 7 kişiye hayat verebilir. Sadece böbrek değil, aynı zamanda karaciğer, pankreas, akciğer, bağırsak ve kalp de bağışlanabilir. O yüzden bu konuda toplumsal olarak daha fazla bilinçlenmemiz gerekiyor. Çünkü canlı vericiler, sağlıklı bir bireyken böbreğini bağışlar ve tek böbrek ile yaşamına devam edebilir. Ancak kadavradan organ bağışı yapılabilmesi için daha fazla bilinçlenme ve daha fazla bağış yapılması şart. Bir kişi 7 insana hayat verebilirken, organları toprak altında kalıyor. O yüzden organ bağışına desteğimizi artırmalıyız. Hepimiz bir gün organ nakli adayı olabiliriz. Karaciğer veya böbrek yetmezliği gibi sorunlar yaşayabiliriz. Bu yüzden organ bağışında bulunmak, herkesin sorumluluğudur. Bugün ihtiyaç duymuyor olabiliriz ama yarın ne olacağı belirsizdir."
Böbrek nakli bekleyen hastaların zor bir süreçten geçtiğini belirten Doç. Dr. Karadağ, şunları kaydetti:
"Nakil bekleyen hastalar, haftada 4 kez, toplamda 20 saatlik diyaliz tedavisi almak zorunda kalıyor. Bu, hem zaman kaybına yol açıyor hem de hastaların sağlık durumunu zorlaştırıyor. Nakil sonrası ise hastalar ilaçlarını düzenli kullandıkları sürece sağlıklı bir yaşam sürdürebiliyor. Organ nakli, diyaliz tedavisinden çok daha üstün bir seçenektir, hem fizyolojik hem de psikolojik açıdan büyük bir fark yaratır"