Allah’ın rızasını arayan bir kimse, cüzi iradesi içinde ahrette en fazla faydayı elde etme amacıyla karar vermeye gayret edecektir. Yaşamında nefsin arzuları haramlar ve şüpheliler ile yol kesici düşmanı olan şeytan imanını çalmak için ölüm anına kadar mücadele edeceği ayetlerle bildirilmektedir. Her yenilen yiyecek ve içecekte kişinin helalı tercih etmesi bizlerin düzelmesi ve kul olmamız için yeryüzüne tekrar gönderilmenin lütfu ve keremini yaşıyoruz.
Şeytanında en büyük başarısını oluşturan ve nefsin arzularında biri olan kibirden çok sakınmalı. Topraktan yaratılıp, yine toprağa dönecek olan, ahreti kazanmak adına Peygamber ve kitap göndererek karşılık beklemeden organları, aklı veren, yaratıcıya karşı bizlerin kibirlenmesi, kendini beğenmesi ne kadar anlamsızdır.Bir takım din adamları “bu fakir” (Bu günahkâr, bu fakir) diyerek kendinin tevazu ehli olduğunu göstermeye çalışır. Fakat bunlar böyle sözlerinde samimi olup olmadığı yaptığı davranış söz ve beddualarıyla, programlarının arasında reklamında fitne fesad, faiz, dansöz ve cinsel içerikli dizi ve film ile ayıplı mal satmaları, boş ve faydasız zaman geçirmelerini sağlamaları bir başkasının anlayışını veya bahsetmediği günahı söyleyince hemen kızması, nasihat kabul etmemesi, İlmiyle gururlanması başka ilim sahibine haset etmesi, şeytanın vesvesesi olan Allah’ın affediciliği ile aldatması sonucu günahlarının affı için gözyaşı dökmez, amel etmez ve korku ile ümit arasında da olmaz. Kibirden kurtulmak için tevazu sahibi olmaya, ucubtan kurtulmak için de minnet ehli olmaya çalışmalıdır!
Her halinin cenab-ı Hakkın bir lütfu olduğunu düşünen, bunun için şükür eden kendini beğenemez. Kibirliye karşı, kibirli görünmek sadaka vermek gibi sevaptır. Cüneyd-i Bağdadi hazretleri, “Tevazu göstermeye çalışmak da kibirdir. Çünkü kendinde bir varlık hisseden tevazu göstermeye çalışır. Gerçek tevazu ehli, kendinde bir varlık yapmaz” buyuruyor. Hastalarla birlikte oturmamak, fakirlerin davetine gitmek istemeyip zenginlerinkini tercih etmek, akrabasının ve çocuklarının ihtiyaçlarını temin etmemek, doğru sözü ve haklı tenkitleri kabul etmeyip münakaşa etmek, oradakilerin ayağa kalkmaları hoşuna gitmesi gibi davranışlar kibir alametidir. Kibir, insanı, Allahü teâlânın bütün emirlerine muhalefete sevk eder. Çünkü kibirli insan, başka birinden hak ve hakikati duysa, onu kabul etmek istemez, hemen karşısına çıkar. Dini konularda münazara da, hemen karşı görüşe ve gerçeği duysa hemen çeşitli yollardan, doğru olduğunu bile bile onu çürütmeye uğraşır.
Bazıları benim kalbim temiz Allah c.c. kalplere bakar, Allah c.c. affeder diyerek haccı, zikiri, ibadeti, namaz kılmayı gericilik sayar veya Her türlü nefsi kötülükleriyle insanlara tepeden bakar, küçük görür, namaz kılar, hacca gider, kurban keser, yetime, öksüze darda kalana yardım etmez, cimrileşir, kibr ve ucuba ve varlığın getirdiği şımarıklığın içine düşer.
Ayetlerde; Lokman suresi 33-Ey insanlar! Rabbinizden sakının ve bir günden korkun ki, baba çocuğuna hiçbir fayda veremez. Çocuk da babasına hiçbir şeyle fayda sağlayacak değildir. Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. O halde dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o çok aldatıcı şeytan sizi Allah'ın affına güvendirerek aldatmasın.
"Bana yalvarın, dua edin ki size karşılık vereyim. Çünkü bana ibadet etmekten kibirlenip yüz çevirenler yarın horlanmış olarak cehenneme gireceklerdir.” buyurdu.” İbadet dua ile talep eden kibirliler benden uzak kalarak mahrumiyet cehenneminde zelil ve hakir olacaklardır. Buyrulmaktadır. Bir takım kişiler, Peygamberleri kendileri gibi bir insan gördükleri için, Kuran yeter diyerek sözleri, güvenilir vasfını, yaşamını ve ahlakını yok sayarak Peygamberler uymayı kabul etmeyenler ile ilim, ibadet, soy, güzellik, kuvvet, servet, mevki, yakınların çokluğu v.b. ile övünme kibir alametidir. Soyu ile övünmek ahmaklıktır. Güzellik yüzünden kibre düşmek başkalarını ayıplamaya, küçük düşürmeye ve gıybete vesile olur.
Makam, para, mal servet, oğulları akraba ve gücü, kuvveti ile kibir etmek de, cahilliktir.
İlim düşmanın elinde güç ve zülüm aracı, olur.
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: “En şerliniz, katı kalbli ve kibirli olandır.” İ. Ahmed, “Kibirli, ahirette Allahü teâlâyı gazaplı bulur.” Buhari, “Allahü teâlâ, kibirliyi alçaltır, tevazu sahibini yükseltir.” Taberani, “Kibir, hakka, razı olmamak ve insanları küçük görmektir.” “Müslim, “Allahü teâlânın buğzettiği üç kimse: Zâni ihtiyar, kibirli fakir ve zalim lider.
Tirmizi, Nesai, “Allah’tan kork diyene, sen önce kendine bak diyeni Allahü teâlâ sevmez.” Beyheki, “Cehennem, kibirsiz olan Müslüman’a haram olur.” Beyheki buyurmaktadır. Kötü huylu olmayı sağlayan, yaratıcıyı unutturan, salih insan olmaktan da uzaklaştıran, Kibirden kurtulmak için, dinin her emrine uymak ve yasak ettiği her şeyden kaçmak mutlaka nefsi kırmaya riyazet ve mücahede denir. Mücahede, nefsin istemediği ibadetleri amelleri seve seve yapmak demektir.
İnsanlar vardır, fiziğine ve gençliğine duyduğu güveni bilgi ve zekanın fiziksel gücü daima alt edeceğini bilemez. İnşaat alanındaki genç adam güçlü kuvvetli olduğu kadar kendini beğenmişin biriydi. Etrafındakilere; “Burada benim taşıyama cağım hiç bir ağırlık yoktur, aranızda en güçlü benim!” diyerek devamlı kendi yaptıklarıyla övünür ve kibirli biriydi.
Yaşlı ihtiyar işçilerden biri dayanamayarak genç adama döndü ve şöyle dedi; “Dediğimi yap da görelim!”Kibirli güçlü kuvvetli kendini beğenmiş genç, yaşlı ihtiyar adama tepeden bakarak:– Elbette yaparım, sen söyle bakalım ne yapmamı istediğini. Yaşlı ihtiyar adam bir süre durdu ve az ötede duran el arabasını çekerek;– Bu el arabasıyla karşıdaki binaya götüreceğim şeye ancak benim gücüm yeter. Sen onu geri getiremezsin. Bir daha kendinle böyle övünemeyeceksin!
Ardından yaşlı ihtiyar adam çevrelerinde toplanan işçilere dönerek:– Aksi halde bir haftalık yevmi yemi sana vereceğime buradaki herkes tanıktır. Fakat başaramazsan da ben senin bir haftalık yevmi yeni alırım. Razı mısın? Kibirli genç, karşısında duran yaşlı ihtiyar işçiyi küçümseyerek;– Tamam ihtiyar, bakalım benim taşıyamayacağım ne taşıyacakmışsın görelim.
Yaşlı ihtiyar adam ağır hareketlerle gencin yanına geldi ve:– O halde işimize başlayalım evladım. Bin bakalım şu arabaya!“ Balta değmedik ağaç olmaz, ava gelmedik kuş olmaz, başa gelmedik iş olmaz. Derde düşüp hasta olmak, herkesin başına gelebilir. Önemli olan beraber olup birbirimize yardımcı olmamızdır. Dert, hasta, zengin, fakir, öksüz, darda kalan yoksul demez herkesin başına bela, musibet, doğal afet, dara düşme gelebilir. Her konuda birbirimize yardımcı olmalıyız. Bulunduğumuz makamın yüksekliği, bize sorunları ve dayanışmayı unutturmamalıdır.” Güçlü, zengin veya bilgin olmamız, her yönüyle eksiksiz olduğumuz anlamına gelmez. Her insanın zayıf bir noktası vardır. Bu nedenle, kazandıklarımız bizi bazı kuruntulara sürüklememelidir. İhtiyar Aldığımız galibiyetler, yenilebileceğimiz, gerçeğini bize unutturmamalıdır. Hangi düzeyde olursak olalım, bizden ileri ve güçlü olanlar mutlaka vardır. Ancak danışma, dayanışma, sevgi ve saygı barış içinde toplumsal huzuru, bireysel mutluluğu korur ve geliştiririz dedi!
Selam ve duayla…