Teknoloji dediler, moderninizim dediler, bizleri dünyaya köle ettiler. Dedeyi, ebeyi, anneyi, babayı, kardeşi, amcayı, dayıyı, halayı, teyzeyi akrabaları unutturdular.
Önce televizyonu evimizin en güzel köşesine koydular, içini hurafelerle, ahlaksızlıklarla, vahşetle doldurdular.
Hıristiyanlık ve Yahudilik dinini neslimize öğrettiler. Cep telefonun elinde, bilgi saray koynunda onunla yatar, televizyonla kalkan bir toplum inşa etiler.
Büyüklü, küçüklü her insanı başına bağlayacak programlar ürettiler. Babalara futbol, Annelere mügenin dedikodularında artan diziler, gençler kılıç, kalkan, mafya, çocuklara çizgi filmler, geçlere pop müziklerle televizyonlara köle ettiler.
Pandemi, Televizyon programları anne, baba, büyük, küçük saygısını elimizde aldı, akraba ziyaretlerini, eş, dost kapıları çaldırmaz oldu.
Televizyon evlerimizin kıblesi oldu, odalarımızın en güzel köşesine kuruldu bizleri yönetir oldu. Televizyon dizleri bizleri batılılaştırdı, Avrupalılar gibi konuşur, onlar gibi giyinmeye, yemeye başladık.
Hoyratça israf eden bir toplum olduk. Televizyon dizilerinde, filmlerinde yaşlıların yeri huzur evleri olduğunu gördük. Yaşlılarımıza karşı saygıyı, sevgiyi yitirdik onları huzur evlerine misafir ettik.
Huzursuz evlerde yaşlılarımıza huzur vermek istedik. Bugün yaşlılarımız huzur evlerinin misafirleriyse yârin oranın misafirleri de bugünün gençleri olamayacak mı?
Acaba daha çocuklar küçük yaşta kreşe bırakıldığı için yaşlanınca anne babaların huzurevine bırakılması onun bir karşılığı mıdır?
Ne dersiniz? Geçmiş yıllarda ülke genelinde huzur evleri yapıldığında çok garipsemiştik.
Bu gün küçük şehirlerimizde bile ikincisi, üçüncüsü yapılıyor, ilerleyen yıllarda bunun sayısının artacağını görüyorum.
Huzur evi adıyla Şehirlerimize buz gibi odalarla dolu kocaman binalar diktik, içine de ömrünün son demlerini yaşayan anne ve babalarımızı, yaşlılarımızı koyduk.
Adına da huzurevi dedik, artık ne kadar doğruysa. Eskiden böyle miydi, evlerimizde büyüklerimiz ve yaşlılarımız bereket sebebimizdi.
Bizim çocukluğumuz da köyümüz de derme, çatma evlerimizde bir huzur vardı, mutluyduk dedeler, ebeler en üstlerde olurdu elleri öpülür hayır duaları alınırdı.
Yaşlılarsa saygı, aile içerisinde sevgi olurdu, yakınları tarafında yaşlılar ziyaret edilir mutlu olunurdu.
Masamız yoktu, yer soframız vardı, etrafına dolardık, yaşlılar oturmadan bizler oturmazdık, çorbada ilk kaşığı onlar alırdı.
Sıcacık yataklarında, dizlerinin dibinde uyur onları koklardık. Büyüklerimiz yaşlıları nimet bilirlerdi, onların duaları ile belalar üzerimizden defolur derlerdi.
Bugün şehirli olduk, okuduk adam olduğumuz sandık, fakat yaşlılarımızı huzur evlerine koyduk.
Eskide köyümüzde derme, çatma evlerimiz de yaşlılarımıza ayrılmış bir köşemiz vardı, artık kocaman evlerde onlara bir yer bulamaz olduk.
Evlerimiz büyüdü, imkânlarımız arttı, yaşam standartlarımız yükseldi, geliştik, modernleştik, son model araçlara, teknolojilere sahip olduk ama bizim bugünlere gelmemizi sağlayan anne babalarımıza vermemiz gereken saygıyı sevgiyi değeri unuttuk.
Yaşlılarımıza ne evimizde ne de gönlümüzde bir yer bulamadık, sığdıramadık onları kocaman evlerimize.
Bizlerin onlara veremediği huzuru, huzur evlerinde aradık, onları huzursuz evler koyduk, gözyaşlarına boğduk. Pencerelerde bakıp, kapı çalar mı diye günlerce, aylarca, yılarca beklettik.
Aklımıza düştükçe ya da fırsat buldukça ziyaretlerine gidip evlatlık görevimizi yaptığımızı zannettik. Teknoloji dedik ülkemizin kapısını açtık, yenilik dedik evimize koyduk, gelişme dedik kölesi olduk. Bunları aldık almasına da, çok önemli değerlerimizi kaybettik.
Biz Müslümanlara Rabbimiz şöyle emretmişti:” Sadece Allah’a ibadet edeceksiniz. Ana ve babanıza iyi davranacaksınız. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara “of!” bile deme! Onları azarlama! Onlara saygıyla hitap et! Onlara merhamet ederek tevazu kanatlarını aç da, “Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl şefkatle büyüttülerse, sen de onlara öyle merhamet et, de!” İsrâ Suresi (17, 23–24)
Bizler Allah’ın emrini unuttuk, Kuran’ı raflara, yükseklere koyduk sonunda da batılılaşmış olduk. Bilmem sizler ne düşünürsünüz?