Yavaş olunuz bakalım!

Abdullatif Acar

Bilmeyen ile sohbet beyhude ve anlamsız sohbettir. “Bilmediğini bilene” bilmediğini anlatmak bilmediğini bildiğini, zannedene anlatmaktan daha kolaydır. Ön yargılı birisi ile tartışmak insanın seviyesini düşürür. Alim ile oturmak dahi insanı değerli hale getirir. Her kendini bilmeze söz yetiştirmek değildir asıl olan. Lakin insanları da uyarmaktır vazifemiz. Son zamanlarda zihin altlarına sakladıkları Müslüman düşmanlıklarını ele veren insanları gördükçe bir şeyler söyleme gereği duyuyoruz.

Doğrudan “Müslümanlar şöyledir, böyledir” demek yerine farklı kelime ve cümlelerle Müslümanları rencide ediyorlar maalesef. Bunun adına muhafazakâr, dindar, deyip bildiklerini okuyorlar. Ha gerçekten dindar ne demektir? Muhafazakarlık nedir? dense onu da farklı bir şekilde yorumlarlar ya! Dindarlık dinine bağlılıksa bu çok iyi bir şey, keşke herkes dindar olabilse. Muhafazakarlık, değerleri muhafaza etmekse ne güzel. Ancak dine bağlı olmayı bağnazlık, tutuculuk, gericilik, diye tarif ederseniz o zaman neyi tutuyoruz diye sorarım. Böyle söyleyenlerin İslam’a ne kara uzak olduklarını, İslam dinini ne kadar geriden takip ettiklerini görmemek mümkün değildir. Bir kez daha ifade edelim. İslam insana, insan gibi olmayı emreder. İleride olmayı terakki etmeyi emreder. İslam insana sevgiyi ve barışı aşılar. Herkesi ve her şeyi sevmeyi, hoşgörüye tutunmayı ister. Ancak bunu bilmezlikten gelip hala bazı hatalı insanların yanlışlığını din üzerinden söyleyerek dinle insanlar arasını açmaya çalışanlar var.   Malumunuz Ankara belediye başkan adayı Sayın Mansur Yavaş kalkmış “Bugün en fazla sokak köpeklerini dindar kesimin çocukları öldürüyor ve eziyet ediyor” diye talihsiz laflar ediyor.  Dindarlar şamar oğlanı değil. Biraz kaygılarının olması normal, lakin kaygılarını doğrudan ve dolaylı olarak Müslümanları hedef alarak gidermemeli. Dindarsa bir insan İslam’ın hayvanlara karşı ne kadar iyi davranması gerektiğini bilir zaten. Eziyet edenler dindar insanların çocukları değilse o zaman bu bey efendi iftira atıyor demektir. İyi bir eğitim almamış bazı çocuklar söz konusuysa bunu dinle ilgilendirmede ki gaye nedir?

Böylelerine sorsanız “Müslümanım” der, İslam’ın emirleri nelerdir? Dediğinizde o benim ile Allah arasındaki vicdani bir meseledir deyip, İslam’ı vicdanlara hapsederler; Kâinatın sahibini hiçbir işlerine karıştırmazlar.  Namazın önemini başörtüsünü ve tesettürü teferruat diye algılarlar. Hac ibadetini Araplara para akıtmak olarak görürler.

Kardeşlerim biraz yavaş olun! Ne olursunuz şu ön yargılardan kendinizi bir kurtarın. İslam hayvanlara nasıl davranmamızı istiyor, zahmet olmasa bir kez daha dinleyin!

İslam herkese karşı merhametli olmayı emreder. “Yeryüzündekilere merhamet edin ki gökyüzündekilerde size merhamet etsin” uyarır. “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” Diyerek merhamete layık hale gelmenin yolunu gösterir.

Hayvan sevgisi en büyük ibadettir İslam da. Yeter ki gaye rıza-i ilahi olsun. Peygamberimiz, susamış köpeğin susuzluğunu gideren bir adamın cennetlik olduğunu, bunun karşısında bir kediyi aç ve susuz bırakarak ölümüne sebep olan bir kadının ise cehennemlik olduğunu söylemiştir. Yine hayvanlara gücünün yetmediği şeyi yüklemeyi men etmiş, devesini çok yorduğunu, onu aç bıraktığını gördüğünde bir insana Allahtan korkması gerektiğini söylemiş ve uyarmıştır.  Hayvanların bizlere emanet olduğunu bildiren İslam dini, onları incitmemeyi, ihtiyaçlarını gidermeyi, onlarında Allah’ın yarattığı masum canlılar olduğunu bildirmiş.  Yine hayvanlara karşı nezaketle muameleyi emreden Allah resulü, gölgede uyuyan bir ceylanın rahatsız olmaması için yanına bir bekçi görevlendirmesi ne kadar anlamı değil mi? Hayvanların keyfi bir şekilde öldürülmesine şiddetle karşı çıkan Allah resulü “kim bir serçeyi boş yere, eğlence olsun diye öldürürse kıyamet günü o serce feryat ederek Allaha şikâyette bulunacağını vurgulamıştır. Şimdi İslam’ın merhamet ve şefkat dini olduğunu unutup müminler üzerinden İslam’a saldırmakta niye.

Medeni diye geçinenler, yeşil ve doğa hayranı olduğunu söyleyen, hayvan sever takılıp insanları unutan, her defasında kendilerinin ilerici olduklarını iddia eden kardeşlerim.   Biz Müslümanlar sapla samanı birbirine karıştırmayı istemeyiz. İnsanı insan gibi ve değerince kıymetli görürken hiçbir canlıyı göz ardı etmeyiz. Bir mazlum gördüğümüzde onun yanında oluruz. Bir vücudun uzuvları gibi kardeşlerimize muamele ederiz. Gayrimüslime de ateiste de ateşe tapana da ite tapana da puta ibadet edene de düşmanlık etmeyiz. Biz insanın bizzat kendisine değil hatalarına düşman olmamız gerektiğini biliriz.  Ancak köpek elinde, büyük bir aşkla sokakta takılırken onun maması için milyonları harcadığını büyük bir hevesle anlatırken çöpten ekmek toplayan, aç ve susuzluk nedeniyle hayatlarını kayıp eden insanları görmemezlikten gelenlere de karşıyız.  Bir iki ağacın kesilmesini bahane edip dünyayı ayağa kaldırıp binlerce civan katledilirken, çocuklar, yaşlılar, hamile bayanlar öldürülürken söyleyecek bir söz bulamayanları da kınarız.   Sahile atan balık ölülerini görüp bilim adamlarını seferber ederek nedenini araştırıp binlerce masum insanların umuda yolculuklarında cesetleri kıyıya vurduğunda sus pus olanlara çok şey söylemeye hakkımızın olduğunu da biliriz.   Bir kedi için herkesi seferber edip ameliyatında kapı önünde ağlayan, ancak çocuğunun ilik nakli için feryat eden ananın yanında olmayanları da kınarız.

Evet, söz vardır insanı insan, belki de sultan eder. Söz vardır insanın sirkatini belli eder. Söz vardır zehirli aş, söz vardır bal ile ilaçtır.  Ne gaye ile söylenirse söylensin iyi niyet yok bunların sarf ettiği sözlerinde. Hep İslam’ı itibarsızlaştırmak, Müslümanları küçük düşürmek... “Yok efendim benim gayem üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil” deniyorsa da son söz olarak: Bakın kardeşlerim! Neyi, yiyorsanız yiyin ancak başka yerde yiyin. Bırakın bu Müslümanların yakasını artık!