Seçim sayacı, hızla atıyor.
14 Mayıs’taki tarihî seçime fazla bir zaman kalmadı.
Türkiye’nin ve Türk Milletinin dışarıdaki düşmanları, bu büyük milletin yürüyüşünü son istasyonda durdurabilmek için, bütün güçleriyle yükleniyor.
Biden’ın talimatıyla harekete geçen küresel çeteler, Türk ekonomisine çelme takmak için finans, savunma, diplomasi ne varsa seferber etmiş durumda.
Küresel çetenin Pensilvanya ve Kandil ayakları ile içimizdeki kullanışlı aparatlar da, bu ülkeye diz çöktürmek için çırpınıyor.
Bir yandan da, uydurma anketlerle, Kemal’in Masası’nın oy oranını yüzde 80’lere kadar tırmandırdılar.
Ki, buradan murat edilen, içirmeden sarhoş ettikleri kitleyi 14 Mayıs akşamı patlayacak bir saatli bombaya dönüştürmek olsa gerek.
Sosyal medyada yalanın bini bir para.
Onca yasal düzenleme yapılmasına rağmen, hiçbir yalancıdan ve kışkırtıcıdan hesap sorulmuyor.
Şarkıcısı, türkücüsü, dizi ve tiyatro oyuncusu dâhil bilumum bindirilmiş kıtalar, çıldırmış halde saldırıyor.
Masadan kalkma cüretinde bulunan Asena Meral’i 72 saatte paspasa çevirip, HDPKK’nın başköşesine kurulduğu masanın kenarındaki tabureye iliştiren tezvirat tayfası, bugünlerde de Muharrem İnce’ye diz çöktürmek için omuzlarına asılıyor.
Rehavet kaybettirir
Karşı cenahta vaziyet böyleyken, Yerli ve Millî İttifakı oluşturan partiler, henüz sahayı tam olarak hareketlendirebilmiş değil.
Sanki herkeste, “Nasıl olsa Reis bu seçimi de kazanacak formülü biliyordur…” rahatlığı var.
Şüphemiz yok; Reis dünya demokrasi tarihinin en büyük seçim kazanma ustasıdır.
Da, yaklaşan seçim, böylesine rehaveti kaldıracak bir seçim değildir.
Türk Devletinin ve Milletinin bekasından bahsediyoruz.
Dolayısıyla, Cumhur İttifakı bileşenlerinin, önümüzdeki 44-45 günlük süreyi, deyim yerindeyse yemeden, içmeden, uyumadan çalışarak değerlendirmesi elzemdir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli, bir gün deprem bölgesinde, ertesi gün başka bir vatan köşesinde, insanüstü bir gayretle çalışıyor.
AK Parti ve MHP teşkilatlarının seçim günü akşamına, hatta oy sayımı bitip de kesin sonuçlar açıklanıncaya kadar durup dinlenmeden çalışması lazım.
BBP’nin de hafife alınamayacak bir parti teşkilatı var.
AK Parti ve MHP teşkilatlarıyla birlikte, BBP teşkilatlarının da, özellikle Ülkücü camiaya mensup fakat bir şekilde kırgınlık yaşayan samimi milliyetçilere, yaklaşan büyük tehlikeyi devamlı anlatmaları gerekir.
Yeniden Refah Partisi teşkilatlarının da, Millî Görüş değerlerini, tüm tabana yeniden hatırlatarak, bu kitleyi, düşürülmek istendiği zillet çukurundan uzaklaştırması büyük bir görevdir.
Bir de Hüda-Par kanadı var.
Onların da bu süreçte iki noktada hassasiyet göstermesi kaçınılmaz ihtiyaçtır:
Birincisi; kendi mensupları içindeki, ‘milliyetçilik’ ile ‘kavmiyetçilik’ meselesini doğru şekilde anlayamamış olan bazı kimseleri cephe gerisine çekip susturmak…
İkincisi; Türk üst kimliğinin bir parçası olan, vatanına ve devletine bağlı, samimi dindar Kürtleri, Türkiye’nin ‘masa partileri’ marifetiyle itilmek istendiği çukur konusunda bilinçlendirmek…
CHP ve HDP üzerinden, ‘özgürlük’ ve ‘yaşam tarzına karışmamak’ gibi kılıflar içinde pompalanan ateistlik, İslam düşmanlığı ve aileyi hedef alan eşcinsel girişimler konusunda vatanına ve devletine bağlı dindar Kürtlerin bilgilendirilmesi, Hüda-Par’ın yapacağı en büyük hizmet olacaktır.
Yüce Allah, samimi gayret gösterenlerin yardımcısıdır.