Dünyada zıtlıklar ancak insanın olgunlaşmasına yüce yaratıcıyı tanımasına vesilelerdir. Gerçeği kavramak için ilim lazımdır, okumaya, dinlemeye, düşünmeye kavramaya geçmiş kavimlerin yaşantısından ibret almaya tefekkür denilir. Yaşama biçim vermek için Yüce Allah’tan ancak ilim istemekle olur.
Kuranın indiği yerdeki insanların, cehaletini, inatçılığını yaratıcı tanımazlığı durumunu bizlere, gönderdiği kitabında anlatan Yüce Yaratıcımız örnek şahsiyet olarak gösterdiği kadın ve erkekler gibi olanların kazanacağı veya emirlerine uyulmadığı takdirde kaybeden olacağını bildirmektedir. Kazananlara örnek (Hz. Meryem Hz. Asiye Hz Lut a.s. ve Hz Şuayıp A.s.ın iki kızı Erkeklerden ise Peygamberlerin örnek yaşamları) Kaybedenler ise; (Hz Nuh a.s. eşi ve oğlu ile Hz Lut a.s. eşi, Firavun Nemrut, Karun, Hz adem’in oğlu Kabil, Ebu Cehil, Ebu leheb ve karısı ile Araf suresinde gece gündüz ibadet eden duası kabul olan veli olan bir dil belası yüzünden bedduayla ahretini kaybeden Blaum Baura) Allah c.c. ve Peygamberini seviyoruz diyoruz, yaşamımıza, memurluğumuza ticaretimize, evimize, kısacası tüm yaşamımıza sevgiyi koymamışsak ve Nasuh tövbesine sadık olmadan af dilemek uygun olur mu?
Hayatımızda cüzi irade tercihlerimizin sorumluluğu, amel defterimizi oluşturur. Bize ödül olarak verilen dünya yaşamımız da nefsimizin ve şeytanın vesvesesi ile şeytanın taraftarı olan fitne fesat yayıcı insanları dinleyerek amel defterimizi karartmış oluyoruz.
Nefsi emarenin (firavun nefis) ve şeytanın isteklerine göre yaşanan bir hayatta Dünya da ahrette ziyan olmaz mı? Mallar, eş, çocuklar, makam zenginlik, sağlık ve fakirlik imtihandan ibaret değil mi?
Seçimlerimizi Nefsi ve duyguyu ilah edinmeyle değil, sadece Allah'ın rızasına göre yaparsak gerçek mutluluğu da yakalamış oluruz. İnsan Dünya ve ahreti ziyan edecek her hangi bir ameli yapmamalıdır. Başarı ancak Dünya ve ahreti kazanacak amel ve ibadetler sonucunda, Kalp, nefis, vicdan ve akıl süzgecinden geçirilmekten geçer.
Nefis her görülüne meyleder. Dünya’nın imtihan yeri olduğunu anlamaz. Mala, kadına nefsin isteklerine, daha fazla güce sahip olmak ister. Dünya sevgisi ile onların cazibesinden kendisini alamaz.
Kalp; asıl zenginliğin Dünya hayatında, Yüce Rabbimize tevekkül ederek mütevekkil olmasını ister. Nefsin her isteğine karşı çıkar. Vicdan, ise öğrendiği doğru bilgiler sonunda bu ikisinin arasında bir yol göstericidir, doğru karar verir, öğrenilenlere göre de bilgedir. Dünya yolculuğunda, Şeytan ve şeytanın tarafı olanlar, verilen ömür süresince, yolun üzerine oturur, ayet ve hadisi yalan sayan veya inkar eden yönleriyle kendi taraftarı eder.
Yaratıcının emirlerine itaat etmeyen nefis ile şeytanın vesvesesinin güç bulduğu bütün kötülükler tek tek temizlendikçe, tesiri kalkar. Böylece ibadette feyiz ile her salih amellerinin karşılığında ebedi saadet yolcusu olmaya aday olunur. Fakat yol üzerindeki şeytan her zaman ahrette imansız götürmeye vaadi olduğu için, her an kişin gittiği sıratı müstakim hidayet yolundan döndüreceği tuzaklarla karşılaşılacağı da, ölüm anında ruhun bedenden ayrılma sırasında çekilen sıkıntılarda dahi, imanı alacak komplolar ve planlarının olduğu da unutulmamalıdır. O’nun Ahrete imansız götürme sözünü ortadan kaldırmak ancak yaşamımızda, kullukta samimiyet, zikir dua ayet ve hadislere uymak ile doğru insanlarla olmaktan geçer.
Bizlerin dünyaya halife olarak gönderildiğimiz levhi mahfuz daki yazılan ömür deki yaptığımız tercihler, ibadet zikir, hoşgörü, ile güzel işler yapmak, sevgi ekmek amel defterimizi şekillendirmek bizim irademizde. Düşüncelerimiz, sözlerimiz, amellerimiz haram ve şüphelilere karşı dikkatimiz ibadet edip etmeme seçimlerimizle hayata takvalı veya takva sız bakışımız kaderimizi oluşturuyor.
Bir yol varsa hakikate varan, Bir yolcu lâzım kendini arayan; Bir hancı varsa yolcuları ağırlayan, Bir ''AŞK" lâzım yola koyduran. Mevlâna Celaleddin-i Rûmî (k.s.) Yapmamız gereken Allah c.c. tevekkül etmektir. Biz O'ndan razıyız da, O'nun rızasını kazanacak amelleri yapmaktan geçer
Hakikat yolunun yolcuları, cömertlik, merhamet, sıkıntı darlık ve varlığa bakışımız yolculuğa da bire bin katacağı da unutulmamalıdır. Her hale, sabır ve şükür ederek, İnşallah kazananlardan olmak dileğiyle! Selam ve duayla…