Yüz yıllık Başkent: Ankara

İrfan Paksoy

Giriş…

Bugün 13 Ekim 2023. 23 Nisan 1920 tarihinde adı konulmasa da yeni bir Türk devleti kurulmuştu. Bu yeni Türk devletinin başkenti de fiilî olarak Ankara idi. Ancak hukukî olarak bu yeni Türk devletinin başkentinin adının konulması 1923 yılının 13 Ekim’inde, adının konulması da 29 Ekim’de gerçekleşecektir. Bugünkü yazımda Ankara’nın başkent ilan edilmesine uzanan süreci ele alacağım.

BAŞKENTLERİN ÖNEMİ …

Başkentler ülkelerin siyasal, ekonomik, kültürel, idarî, askerî, güvenlik ve benzeri konularla değerlendirildiği, kararların alındığı hayat merkezleri veya beyinleridir. Bu nedenle çoğu kez ülkelerin adından ziyâde o ülkenin başkentinin adı kullanılmış, başkentlerin işgâl edildiği durumlarda devletlerin yıkıldığı da sık görülmüştür.

İSTANBUL’UN ÜÇ ÖZELLİĞİ…

Türklerin Anadolu’ya gelmelerinden itibaren başkentleri de devletin konumuna göre değişmiş; Bilecik, Bursa ve Edirne’den sonra, İstanbul’un fethiyle başkent buraya taşınmıştır. Misak İstanbul Osmanlı tahtının bulunduğu bir şehir olması İslam dünyasının halifesinin oturduğu karargâh olması ve hükûmet merkezi olması bakımından üç özellik arz eden bir başkentti;

TEHDİDE AÇIK HÂLE GELEN BİR BAŞKENT…

İstanbul bu hâliyle 19. Yüzyıl başlarına dek devletin tam ortasında yer alıyordu. Devletin güçlü olduğu dönemlerde önemli bir avantaj sağlayan bu stratejik özellik, devletin zayıflamasıyla birlikte, ülkeyi bu kadar farklı yönden (denizden ve karadan) tehdide açık bir hâle getirmişti. Değişen sınırlar ve İstanbul’un bu tehlikeye açık durumu başkentin yerinin değiştirilmesi tartışmalarını 19. yüzyılın ilk yarısında gündeme getirmişti. 1914 yılında I. Dünya Savaşı’nın başlaması ve savaş sürecinde Çanakkale Cephesi sırasında yine başkentin Anadolu’ya (Eskişehir ya da Kayseri) taşınması gündeme getirilmiş, hatta bu konuda gerekli hazırlıklar da yapılmıştı. Bu cephedeki sağlanan başarı sayesinde başkentin nakli konusu gündemden düşmüştür.

İNGİLİZLERİN AÇIĞA ÇIKAN İSTEKLERİ…

I. Dünya Savaşı döneminde yapılan Anadolu’yu paylaşım planları, savaş sonunda imzalanan Mondros Mütârekesi (30.10.1918) ile yürürlüğe konulmuştur. Rusya tehdidini bahâne eden İtilaf Devletleri 13 Kasım 1918 tarihinde İstanbul’a yerleştikten sonra, Türklerin buradan da doğuya sürülmesi gündeme gelmiştir. Zira İngilizler başkenti Bursa’ya taşıyıp İstanbul’u Türklerden almak istiyorlardı.

MİLLÎ MÜCADELE’NİN MERKEZİ OLAN ANKARA…

İzmir’in Yunanlılar tarafından işgâli (19.05.1919), bunun hemen ardından Mustafa Kemâl Paşa’nın Samsun’a çıkması (19.05.1919) çıkması, gittikçe artan bir şekilde Mustafa Kemal Paşa’ya çevirmiştir. Havza’da yayımlanan genelgenin ardından alınan Amasya Kararları ile ortaya konulan, Millî Mücadele’nin gerekçe ve programı Erzurum ve Sivas Kongrelerinde somut bir biçim almıştır. Bu gelişmelerle eşzamanlı olarak Batı Anadolu’daki Yunan işgalleri de devam etmekteydi. Mustafa Kemal Paşa’ya göre, Anadolu’da gerçekleştirilecek Millî Mücadele’nin merkezini Batı Anadolu yani Yunan Cephesi oluşturacaktı. Diğer yandan, Meclis’in İstanbul’da toplanması nedeniyle, Sivas buraya çok uzak kalmaktaydı. Telgraflar da buraya özetlenerek geldiğinden sıkıntı çekilmekteydi. İstanbul demiryolu da Ankara’ya kadar uzanıyordu. Tüm bu düşünceler, Sivas Kongresi sonrasında, İstanbul Hükûmeti ile haberleşmenin kesilmesinden, Damat Ferit Paşa’nın istifasına kadar geçen on sekiz gün boyunca Millî Mücadele yanlıları nezdinde görüş ayrılıklarına neden oldu.

Aynı dönemde ortaya çıkan idarî boşluk ise Mustafa Kemal Paşa’nın 13-14 Eylül gecesi yayımladığı telgraflarla giderilmeye çalışılmış; fakat bu telgraflar da görüş ayrılıklarını artırdı. Millî Mücadele sürecinde bu tür ayrışmalar yaşanırken, İstanbul’da ise İngilizler Türkleri İstanbul’dan atmanın planlarını yapmaktaydı. Büyük bir stratejist olan Mustafa Kemal ise hem işgâl devletlerini hem İstanbul hükûmetlerini hem de Anadolu’daki gelişmeleri yakından izliyor ve gelecek planlarını bu gelişmelere göre kurguluyordu.

Temsil Heyeti ve yerel millî teşkilatlar arasındaki anlaşmazlıklar üzerine Mustafa Kemal Paşa, Meclisin toplanacağı yer, seçimler vesair üzerinde beliren görüş ayrılıklarını çözüme kavuşturmak amacıyla Temsil Heyeti olarak Anadolu direnişini destekleyen Kolordu ve Tümen komutanlarıyla 15 Kasım’da ortak bir toplantı düzenlemiş, toplantının üçüncü günü olan 18 Kasım’da Mustafa Kemal Paşa, Meclis açıldıktan sonra Temsil Heyeti’nin “Mebuslar Meclisini ve Milleti izlemek ve yönetebilmek” için daha yakın bir yerde bulunması gerektiğine dikkati çekmişti. Mustafa Kemal Paşa’nın bu yönlendirmesiyle Temsil Heyeti’nin Eskişehir yakınında Seyitgazi olması kararlaştırılmış ancak Ali Fuat Paşa’nın önerisi ile Ankara tercih edilmiştir. Bu kararın bir süre gizli tutulması, zamanı geldiğinde ilan edilmesi kararlaştırılmıştır. Bu plan doğrultusunda harekete geçen Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti üyeleri 18 Aralık’ta Sivas’tan ayrılıp millî bağımsızlık ve egemenlik savaşının tarihî yolculuğuna devam ederek Kayseri, Hacıbektaş, Kırşehir, Karaman, Beynam üzerinden 27 Aralık’ta Ankara’ya geldiler.

Temsil Heyeti üyelerinin Ankara’ya gelmeleriyle birlikte Temsil Heyetinin merkezinin şimdilik Ankara’ya taşındığı duyurulmuştur. 16 Mart 1920 tarihinde İstanbul’un fiilen işgâl edilmesi, bazı aydın ve milletvekillerinin tutuklanması üzerine Mustafa Kemâl Paşa yapılan bu eylemi İtilaf Devletleri nezdinde protesto etmiş, 17 Mart’ta bütün Valilik ve Ordu Komutanlarına gönderdiği bildiride bir kurucu meclisin Ankara’da toplanacağını bildirmiştir. Böylece yeni devletin ilerideki başkentinin ilk emareleri de belirmiş oldu: Ankara.

BAŞKENT OLMAYA EVRİLEN SÜREÇ…

23 Nisan 1920’de TBMM açılınca, burası millletin başvuracağı en yüce makam olmuş, böylece Temsil Heyetinin gelişiyle başlayan Ankara’nın fiilî başkentlik süreci, TBMM’nin açılışıyla hukukî bir durum kazanmaya başlamış, 2 Mayıs’ta adı konulmamış yeni devletin ilk hükûmeti de kurulunca Ankara fiilen hükûmet merkezi olmuş, böylece sadece Türkiye’nin değil, dış dünyanın da dikkatleri Ankara’ya çevrilmiştir. Ankara bir yandan Türk vatanseverlerinin toplantı merkezi olurken, diğer yandan, bu yeni ve genç rejimle bağlantı kurmak isteyen devlet temsilcilerinin de uğrak yeri olmuştur.

Sovyet Rusya, Azerbaycan, Ukrayna, Buhara, Afganistan gibi devlet ve emirliklerin elçi ve temsilcileri Ankara’ya gelmiş, bunları Batı ülkelerinden gelen heyetler ve uzmanlar izlemiştir. Hükûmetin oluşmasından sonra da başkent konusu hükûmetin gündeminde kalmış, I. İnönü Zaferi’nin hemen ardından konu tekrar TBMM gündemine getirilmiştir. Hükûmetin bu maksada yönelik olarak hazırladığı kararnâme 31 Ocak 1921 tarihinde TBMM’ye sunulunca 26’ya karşı 71 oyla reddedilince I. TBMM’nin başkentin değiştirilmesine hazır olmadığı anlaşılmış, üç yıl boyunca başkent konusunu bir daha gündeme getirilmemiş, Ankara da bu üç yıl boyunca başkent adayı olarak kalmıştır.

Mustafa Kemâl Paşa’nın gerek basına verdiği demeç gerekse yakınlarıyla yaptığı konuşmalarda Ankara’nın resmen başkent olması gereğini vurgulamaması bir strateji gereği idi. Bu nedenle Mustafa Kemâl Paşa başkentin belirlenmesi için öncelikle savaşın kazanılması ve Lozan Barış Antlaşması’nın belirli bir noktaya gelmesini bekledi. Nitekim 16 Ocak 1923’te İzmit’te İstanbul gazetelerinin temsilcileriyle yaptığı basın toplantısında Hükûmet merkezinin Ankara, Kayseri, Sivas üçgeni içerisinde bir yerde olması gerektiğini, bu üçgenin bir ucunda olan Ankara’nın pekâla bir hükûmet merkezi olabileceğini belirtmiştir. Mustafa Kemâl Paşa bu söylemiyle başkent konusunda tavrını net olarak ortaya koyarken, var olan tartışmalara da bir son vermek isteğindeydi.

ANKARA’NIN BAŞKENT OLMASI…

11 Ağustos’ta açılan II. dönem TBMM’de meclis ikinci başkanlığına seçilen Ali Fuat Paşa’da Vatan gazetesine verdiği bir demeçte Ankara’nın başkent olması gerektiğini açıkça söylemekte bir sakınca görmüyordu. Lozan Barış Antlaşması’nın 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanmasından sonra yeni meclisin önünde çözümlenmesi gereken iki temel sorun vardı: Bunlardan başkent sorunu, diğeri ise devletin şeklini belirlemekti. Meclisin ele aldığı ilk konu 6 Ekim 1923 günü İstanbul’un İngilizler tarafından boşaltılmasından dolayı başkent sorunu oldu. 9 Ekim 1923 tarihinde Dışişleri Bakanı İsmet Paşa, Meclis’e “Türkiye Devletinin idare merkezi Ankara şehridir” şeklinde tek maddelik kanun teklifi sunar.

Kanun teklifi 10 Ekim’de Anayasa Komisyonundan hızla geçmiş ve 13 Ekim’de TBMM genel kuruluna gelmiş, yapılan tartışmalardan sonra oy çokluğuyla kabul edilmiştir. Kabul edilen karar Ankara’nın, Mustafa Kemâl Paşa ve Temsil Heyetinin kente gelişinden itibaren fiilî olarak sürdürdüğü merkez olma özelliğini, başkent sıfatıyla taçlandırmıştır. Bu metin bir kanun değil TBMM kararı olduğundan, daha sonra Anayasamızda da yer alacaktır. Nitekim 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanından ve Halifeliğin kaldırılmasından (03.03.1924) sonra 20 Nisan 1924 tarihinde TBMM tarafından kabul edilen Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Devleti’nin başkentinin Ankara olduğu belirtilmiştir.

ÖNEMİ…

Ankara’nın başkent seçilmesi doğru, isabetli ve anlamlı bir karardır. Çünkü böylece, yeni Türk Devletİ’nin ağırlık merkezi İstanbul’dan Anadolu’ya kaymıştır. Anavatan topraklarının büyük parçası Anadolu’da olduğu na göre, yeni Türk Devletİ’nin gözleri de artık Anadolu’ya çevrilmiştir. Başkentin İstanbul’dan Ankara’ya taşınması, Türkiye’nin devlet politikasında da köklü değişiklik anlamını taşır. Yeni devletin başkenti Anadolu’ya kaydırılmakla, ülkenin bütünüyle daha dengeli biçimde ilgilenme imkânı yaratılmış, Yeni Türk Devleti’nin dikkati Anadolu’ya kaymış, kaydırılmıştır.

ANKARA’NIN BAŞKENT OLUŞUNA BATILI ÜLKELERİN DİRENMESİ…

Ankara’nın başkent ilan edilmesi Avrupa’da tepkilere neden olmuş, özellikle İngiltere, Fransa ve İtalya’yı da kendi yanına çekerek Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun başkentine karşı ortak bir cephe oluşturmaya çalışmış, devletler arasında karşılıklı notalaşmalar olmuş ama genç cumhuriyet, egemenliğinden asla taviz vermemiştir. Bu süreçte Türkiye’deki yabancı diplomatik temsilcilikler âdeta Ankara’da oturanlar ve İstanbul’da oturanlar olmak üzere ikiye bölünmüş; Afganistan, Sovyetler Birliği, Polonya ve Yunanistan’ın Elçilikleri Ankara’da, başta İngiltere olmak üzere diğer on sekiz devletin elçiliği ise İstanbul’da faaliyetlerini sürdürmüşlerdir Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, yabancı elçilikleri Ankara’ya getirebilmek için başta bedava arsa vermek olmak üzere çeşitli kolaylıklar tanımış, ayrıca 1927 yılında İstanbul’daki Türk Dışişleri Bakanlığı İrtibat Bürosunu da kapatmıştır. Bunun sonucu olarak da 1927 yılından itibaren Ankara’ya taşınan elçiliklerin sayısı artmaya başlamıştır.

ANKARA’YA MODERN BİR ÇEHRE…

Cumhuriyetin İlanı sonrasında Ankara’da hızlı bir imar faaliyetine girişilmiş, yabancı uzmanlar getirilerek kentin gelecek yılları planlanmış, eğitim ve kültürel kurumlara öncelik verilmiştir. Ankara’nın gelişmesi diğer Anadolu şehirlerine örnek olmuş. çağdaş şehircilik hareketinin Anadolu’ya yayılmasına öncülük etmiştir. Ankara’nın başkent olmasından sonra diğer Anadolu şehirlerinde de bir atılım görülmüştür. Anadolu’da çağdaş anlamda şehircilik veya kentleşme, Ankara’nın başkent oluşundan sonra gelişmiştir. Kültürden ekonomiye kadar diğer alanlarda da Ankara diğer Anadolu şehirlerine örnek olmuştur.

SONUÇ…

Bu vesileyle başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, İstiklal Harbimizin tüm kahramanlarını rahmetle ve şükranla yâd ediyor, 13 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olan Ankara’nın ebediyete doğru akıp giden süreçte nice yüzyılları kutlamasını diliyoruz.

KAYNAKLAR

Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı, Ankara’nın Başkent Oluşunun 97. Yıl Dönümünü Kutlu Olsun, https: //www.atam.gov.tr/duyurular/ankaranin-baskent-olusunun-97-yil-donumunu-kutlu-olsun, Erişim Tarihi: 12.10.2023.

Atatürk, Mustafa Kemâl; Nutuk I, (Baskıya Hazırlayanlar: Birol Emil, Metin Has-Er, Mehmet Ali Aydın), 1. Baskı, Millî Eğitim Bsmv., İstanbul 1973.

Aytepe, Oğuz, “Ankara’nın Merkez ve Başkent Olması”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı: 33-34, Mayıs-Kasım 2004, chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefin dmkaj/https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/20609, Erişim Tarihi: 12.10.2023.

Koylu Zafer, Ankara’nın Başkent Oluşu, https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/ankaranin-baskent-olusu/, Erişim Tarihi: 12.10.2023.

Şimşir, Bilal N.; “Ankara’nın Başkent Oluşu”, chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/ https:// dergipark.org.tr/en/download/article-file/1661709, Erişim Tarihi: 12.10.2023.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.