Karabağ savaşı sona erdi. Bizimkiler çocuklar gibi şendi. Çünkü uç buçuk Ermeni’yi yendi kardeşler. Azerbaycan devlet ricali de yaslı çıktıkları endişeli çıktıkları savaştan galip çıkmanın etkisiyle “Karabağ’ın Şen Bülbülleri” gibi etrafta zafer havası zafer naraları atıp dolaşıyorlar. Ancak akıllarda kalan, bir gece ansızın “gel” komutuyla bir araya geldiler. 10 Kasım sabaha karşı nasıl bir anlaşmaya varıldı, hangi maddelerde mutabık kalındı bilen yok. Belki de bunun tesiriyle İlham Aliyev asker gücüyle, Ermeni’inin boynununa vura vura kazandıkları yerler başta olmak üzere Mihriban hanımla beraber ziyarete gidiyor. Göz boyamaya çalışıyor. Hesap sorana da zaferimize gölge düşürüyorsun” demek istiyor.
Bu nasıl zafer? Hala işgal altonda yerler var. Hankendi’ne Azerbaycan bayrağı çekilmemiş. Hala Ermeni bayrağı var. Kaçanları bir kısmını geri çağırıyor Rusya. “Benim garantim altındasınız” diyor. Nitekim çok önce kaçan Ermenilerin bir kısmı 250 tanesi geri döndü. Bunlar muhtemelen militan PKK’lı Ermenilerdir. Kaçmak, göç etmek üzere olan bazı köylerdeki Ermenilere “gitmeyin anlaşmaya göre sizin köy Ermenistan’a kaldı” diyerek vaz geçiriyorlar. Pastayla, meyve ikramıyla karşılıyor o köylerin Ermenileri Rus askerlerini.
Bütün bu yaşananlar gösteriyor ki bu bir zafer değil olsa olsa başarıdır. Başarının zafere dönüşmesini Rusya engelledi. Zafere az kalmışken bu mutluluğu bu hazzı tattırmadı Rusya’nın kızıl çarı. Evet bir zafer yok ortada. Ancak kazanılmış bir başarı var. Otuz yıl önce onların Hocalı’da Şuşa’da yaptıkları katliam hala gözler önündeyken, kaçkınların nasıl sersefil kaçtıkları ortada iken humanist davranıp gitmeyebilirler, vatandaşımız olarak kalabilirler” demek en hafif tabiri ile idraksizlik, stratejiden mahrum oluşun adıdır. Haydarabat’tan esen yel ile kaybedilen Karabağ, “heyderabad” devrinde kazanılmış görünüyor.
AZHCP mensubu bir siyasetçi 1992 yılını anlatıyor. Elçibey iktidarı ele alınca “gönlüm Güney Azerbaycan’ın birleşmesinden yana. Tek Azerbaycan arzuluyorum. İşte bu sakalımı o zaman keseceğim” diyor. Bu sözler Elçibey’in sonu oldu. İran molla rejimine uçurulan bu haber O’nun sonu oldu. İran güneyden, Rusya kuzeyden maşa olarak da Ermeni kullanılarak bir devrin sonunu getirdiler. Yine aynı şahıs, “İç işleri bakanı İskender Hamidov’un sonunu da Türkiye’den gelen zamanın Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Dairesi Başkanı İbrahim Şahin, “Bakü’de saklanan kışı burada geçiren PKK militanlarını bize vereceksiniz” talebine rahmetli İskender Hamidov, “halıya sarılı mı istersiniz yoksa elleri kelepçeli mi” diye sorar. “Hükümete danışayım” diye ayrılır oradan. Gerçi şimdi AZERSUN’da kış yaz çalışıp para kazanıyorlar o gün halıya sarılıp gönderilemeyen PKK’lılar.
Sayın İlham Aliyev’in üslubu da hoş değil “Ne oldu Paşinyan, sıçan kimi kaçacak delik arıyorsun, ne oldu it kimi kaçıyorsunuz önümüzden” sözleri bence yanlıştır. Bir devlet başkanına yakışmaz. Tam bir Bolşevik üslubudur. Onlar da devr-i Sovyet’te devlet başkanları birbirinin arkasından olmadık hakaretler ederlerdi. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya devam ederlerdi. Yani ikiyüzlülük en büyük özellikleriydi. “Ölüyü diri, diriyi ölü göstermekte mahiriz” derler.
Zafere çok yakın iken “bu kadarı yeter diyen Rusya zaferi engellemiştir. ”Bu kadar başarı yeter” demiştir. ”Hem Paşinyan’a iyi bir ders,Azerbaycan’a da bu kadar mutluluk yeter” diyerek bir gecede işi bitirmiştir. Galip gelen Azerbaycan’dır ancak en kazançlı çıkan da Rusya’dır. Çünkü gelecekte müdahale edeceği pek çok konuyu elinde tutmaktadır. Yine kendisi kışkırtarak Ermeni’yi,yine kendisi bu günkü gibi arabulucu olacaktır. İpleri bırakmıyor. Bir Özbek dostun söylediği gibi ”öce Moskova’dan iple yönetiliyorduk,şimdi ise pult(uzaktan kumanda)ile yönetiliyoruz” sözü ne kadar doğru.