Engelliler toplumların yaklaşık yüzde onluk bir kısmını oluşturur. %10 gibi küçük bir kesimi teşkil ediyor olmaları zaten azlık ifade ettiği için bilinmeye ve tanınmayı zorlaştırdığını rahatlıkla düşünebiliriz. Ne var ki söz konusu olan küçük bir oran meselesi değildir yani engelliler tek tip değildir. Görme işitme zihinsel bedensel otistik spastik hiperaktif... Üstelik sözünü ettiğimiz engel türleri de kendi içlerinde önemli farklılıklar gösterir ki daha önce bu hususa değinmiştik.
Yani hem %10 gibi bir açıdan küçük bir oran hem de bu küçük oranın içinde birbirine çok da benzemeyen farklı alt dallar. Bu sebepten dolayı engelliler toplumlarca yeterince bilinmezler. Yeterince bu dinlemedikleri için engelli olmayan bireyler engelliler hakkında bazı akıl yürütme tahmin ve daha önemlisi de zanda bulunurlar. Zanda bulundukları şeylerde çoğu zaman maalesef olumsuz olabilmektedir. Bedensel engelli spor yapamaz abdest alıp namaz kılamaz görme engelli merdivenden çıkamaz kuran okuyamaz bilgisayar kullanamaz işitme engelli duymadı için benim söylediklerimi anlayamaz folklor oynayamaz... vs... Örnekler için yukarıda ifade ettiğimiz gibi tahmin varsayım akıl yürütme veya zan diyebiliriz.
İnsanoğlu bilmediği bir şeyle karşılaştığında çıkış yolu bulabilmek için gayret eder. Sonucunda kendince bir tespitte bulunur. Ardından kendince yaptığı tespite bilenlerin fikrini almaya gerek görmeden inanır. Dahası inandığı için doğruymuş gibi etrafındakilerle de paylaşır. Böylece yapılmış kişisel değerlendirme gerçek bir bilgiymiş gibi yayılır. Şayet bu değerlendirme toplumun önde gelen insanları tarafından yapılırsa toplumsal kanaat haline gelebilir. Oluşmuş kabulleri değiştirmek ön yargıları kırmak ise olağanüstü zordur ve bu arada olan engellilere olur.
Biraz daha Çağırsak bedensel engelli madem spor yapamaz o halde sporla ilgili meseleler söz konusu olduğunda planlamalara onu dahil etmeye gerek yoktur.
Görme engelli madem merdiven çıkamaz o halde benim okulumda okuyamaz benim işyerimde çalışamaz çünkü benim okul /işyerim de merdiven var.
Madem işitme engelli konuştuklarımı anlayamaz o halde onlarla konuşulamaz. Başka yöntemler deneyip ulaşmaya gerek yoktur.
Herhangi bir engelli gördüğünde, "bunun nasıl olsa işi yoktur öyleyse para verelim" demek.
Bu örneklerimizi çoğaltmak elbetteki mümkün. Tasvir etmeye çalıştığımız duruma siz ister "zan" deyin ben de kendisine sormadan karar verildiği için adına "karar vermek" diyeyim. Nihayetinde yapılan engelli hakkında zan da bulunmaktır. Üstelik yapılan hüsn-ü zan değil su-i zandır. Cenabı hak Kuran-ı Kerim de şöyle buyurmaktadır:
"Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir çok merhamet edendir." Hucurat,12
Acaba Allah: "Zannın birçoğundan sakının" derken bunları da kastediyor olabilir mi?
Bizce evet Zehra yine Kuran-ı Kerim de şöyle buyrulmaktadır:
"Gaybın anahtarları yalnızca O'nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane hiçbir yaş hiçbir kuruş şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah'ın bilgisi dahilinde, Levh-i Mahfuz'da) olmasın."
Enam,59
O halde engelliler konusunda da zannın fazlasından sakınmak lazımdır. Zira bu tür zamların önemli bir kısmının engelli insanı rahatsız etmekte ezmekte ve üzmektedir. Bir Müslümanın imtihanındaki en birinci vazifesi ise hiç şüphesiz günahlardan kaçınmaktır.
Selam ve Dua ile...