Zeytin Anadolu insanı için kutsal olarak değerlendirilir. İftarını zeytinle açar, keseni de iflah etmez. Ah tutar. Kesen günahkar olarak değerlendirilir. Ölmeyen bir ağaçtır 2000 yıl kadar yaşadığı bilinir. Bu yaşa gelene kadarda meyve verir ekonomide ki ve sofralarımızda ki yerini alır. 2020 yılına doğru zeytin üreticiliğinde dünya ikinciliğine soyunan Türkiye, neden bu kaynaklarını keserek meydanı rekabet içinde olduğu diğer dünya ülkelerine bırakır?
ABD istedi diye mi? Yoksa ülkedeki işbirlikçi ortaklarına altın-elmas arayıcılarına kıyak olsun diye mi? Katar gibi gıda ihtiyacının %90’nını ithalat yoluyla karşılayan, ancak altın-elmas-dolara batmış bir ülkeye mi dönüştürülmeye çalışılıyoruz? Türkiye’nin yabancı şirketlerce oynanan oyunlarına gelmemesi gerekir. Yıllar öncesi ipek gibi tütünümüzün ekim alanlarını bitirdiler. Siz ekmeyin biz size veririz dediler. Yarattıkları reklam ve özenle Yabancı sigaraları içer olduk. Alıştırıldık ve kendi tütünümüzü ekmez-içmez olduk. Sonra haşhaş ekim alanlarımıza göz diktiler. Derken nohut’u Meksika’dan, Ot’u Afrika’dan kurbanlık danaları da ithal eder olduk.
Peki, bunları yaparken zenginleştik mi? Dünya’nın gelişmiş ülkelerinde ki yerimiz ne? Sefertası gibi binalar dikmek mi Elde ettiğimiz zenginlik! Yaratılan özenle kendi Anadolu kültürümüzü, kendi mimarimizi Anadolu evlerini hep oynanan uzun sureli oyunlara kurban verdik. Bir taraftan lükse kaçmak israf ve haramdır diyeceğiz, diğer taraftan bizi buna özendirenlere yani kültür Emperyalizmi yapanların tuzağına düşeceğiz. Bir türlü biz,biz olamayacak mıyız? Kendi Milli varlıklarımıza yer altı ve yerüstü zenginliklerimizi koruyamayacak mıyız?
İddialı olduğumuz Zeytin-İncir-Üzüm-Tütün gibi varlıklarımızı yabancı çıkarlarına uygun düşercesine ve onun yerli işbirlikçilerine peşkeş çekerek yan gelip yatacak mıyız? Bütün bunları yaparken de geleceği oluşturacak Milli aklı, Devlet aklını bir türlü hayata geçiremiyoruz. Üs-Tesis-Beton derken ülke Milli servetlerini oluşturan varlıklarını yok edecek, tıpkı Katar gibi gıda ihtiyacının %90’nını ithalata bırakacak. Altın sırmalı elbiselerine elmas iğneler takarsın ama milletin açlığına işsiz kalışına çare olamazsın!
Trakya’ya bakın ülkenin Ay çiçek fabrikası gibi üretiyor istihdam yaratıyor, ekonomiye katkı sağlıyor ihracatta ki yerini alıyor. Türkiye’nin ekili Ay çiçek topraklarının %73’üne ev sahipliği yapıyor. Çeltik üretiminin %58’i Kanola üretiminin %76’sı Trakya’da gerçekleşiyor. Ama biz ayağımıza kurşun sıkar gibi tutturmuşuz, kömür de kömür. Kömüre dayalı Termik santraller kuracağız. Bu zihniyet Trakya’yı da İstanbul için de dönüşü olmayan yıkım getirecektir. Tütünle-İncirle başladık yok etmeye sırada zeytin var. Gerekçe verim alanını azaltmış-aralanmış zeytinlik alanlarına Tesis yapmak. Verdiğimiz yanlış kararlarla ülkenin geleceğini karartıyoruz. Hiç aklınıza bu alanları ıslah yoluyla yine verimli zeytinliklere dönüştürmek gelmiyor mu? Neden yine bu alanları üretime kazandırmak için çaba ve planlama yapmıyoruz? Neden olacak emir büyük yerden Altın ve Elmas lobisi bastırıyor. Sen üretme bizde üretimi var biz sana veririz. Sana zeytin de satarız ÇHESTER cinsi ceviz de fasulye de. Sen elmas-altın çıkar. Gerisini bize bırak.
3573 Sayılı yasayla Bilim ve Sanayi ve de Teknoloji Bakanlığı güya üretim ve yatırımın önünde ki engelleri kaldırmak için bir kanun hazırlamış, komisyonda da kelime oyunlarıyla maddelerin yerleri değiştirilerek gel-git yapılarak komisyondan geçirilmeye çalışılıyor. Amaç aynı hedef aynı akla hizmet ediyor. Zeytinliği-zeytinciliği koruyalım geliştirelim yerine tesis doğayı da zeytinciliği de bitireceğiz. Ülkede o kadar tesis yapılabilir çorak ve boş arazi varken illaki zeytin arazisi olacak alanlara tesisi yapmak ısrarı devam ediyor.
Bu ısrar ne bilimsel verileri ve görüşleri ne de toplumda yer almış değerlerin görüşlerini umursamıyor. Düşüncesini Demokratik kurallar içersinde dile getiren ses sanatçısı TARKAN’a bile ‘’O şarkısını söylesin diye ‘’ayar veriliyor. Bunun adına da Demokrasi diyorlarmış sanki Demokrasi varmış gibi. Demokrasi olmuş KOKOKRASİ. Siyaseti ve düşünce üretimini sadece kendilerinin yapacağı bir alan görüp toplumun siyasete katılmasına karşı duracaksın! ‘’Kimse zeytinin hamisi kesilmesin’’diyeceksin. Sonrada taktığın şapkayı çıkarıp, Demokrasi şapkasını takacak ‘’Bizde Hukuk’ta var Demokrasi de diyeceksin. Sevsinler doğrusunu isterseniz alkışlamak lazım sizi.
İncil’den Tevrat ve Kuran’a kadar tüm kutsal kitaplarda kendisinden söz ettiren, barışın simgesi olarak kabul edilen zeytin ağacı yapacağınız ve eko sistemi bozacak olan Sanayi tesislerinizden daha değerlidir. Daha çok istihdam ve ekonomik getirisi vardır. Tesis kurmak için zeytin ağaçlarını yok edeceğinize o zeytinliklere zeytin işleyecek tesis yapmak daha ehven olmayacak mıdır? Artık ÇİMENTO-KÖMÜR saplantılarımızdan kurtularak, daha çok katma değer yaratacak markalaşmış ürünler üretmemiz gerekir.