İlk olarak, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ‘zillet’ olarak niteledi, ittifaklarını ‘Millet’ adıyla temize çıkarma hesabı yapan PKK+Masa partilerini.
Başlangıçta birçok kişi yadırgadı, itiraz edenler oldu ‘zillet’ tanımlamasına.
Peki, gelinen noktayı nasıl vasıflandıracağız?
Bakalım Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne…
“Zillet: Hor görülme, aşağılanma”
Tanımı, yaşanmışlıklara da bakarak, “Onurlu bir mevkideyken, kendi yapıp ettikleri yüzünden onurunu kaybetmek…” diye tanımlamak da yanlış olmaz.
Kimseye hakaret niyetimiz yok; sadece karşımızdaki tabloyu anlatmaya çalışıyoruz.
Hadi, birlikte bakalım, edilen laflara ve dut yemiş bülbüllere:
Kandildeki terör baronları, sanki işi nöbete dökmüşler, haftanın her günü içlerinden biri çıkıp Masa’dakilere ayar veriyor.
“Bizim bakanlık ya da kadro gibi küçük pazarlıklarla işimiz olmaz…”
“Biz, Kuzey Irak ve Rojava’daki gibi ‘statü’ istiyoruz…”
“100 yıllık Cumhuriyeti değiştirmek üzere geliyoruz…”
“Öcalan ve Demirtaş dâhil, hapisteki 350 bin ‘tutsağı’ özgürleştireceğiz…”
“Özyönetim getireceğiz…”
“T.C. askeri, Irak ve Suriye’den çekilecek…”
“Örgüte yönelik operasyonlar son bulacak…”
“Kayyum atamaları iptal edilecek…”
Liste uzayıp gidiyor, hangisini takip edeceğimizi şaşırdık.
Derken, Sırrı’nın ‘sırrı’ da, PKK+Masa’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu’ya yaptığı çağrıyla, gündeme bomba gibi düştü: “Kapalı kapılar altında konuşulanları, verilen sözleri açıklayın…”
Evet, Kemal Bey HDPKK’ye, hatta FETÖ’ye hangi sözleri verdiğini açıklamalı; değilse bu lafın yenilir yutulur tarafı yok.
Gelelim, “Gölgesi bile düşerse biz yokuz…” diye babalanmalarına rağmen, PKK’nin tüm varlığıyla Masa’ya çökmesi karşısında dillerini yutanlara…
Huuu… Asena Abla, gözün kör kulağın sağır mı? Ne dağdakiler, ne ovadakiler artık saklamıyor, “Türkiye’yi bölmek üzere geliyoruz…” diye haykırıyor.
İnşaat bekçisinin hırsıza sıktığı mermi üzerinden Türk Devleti’ne şarladığının yüzde birini, ülkeyi yöneteceklerini haykıran bebek katillerine şarlıyor musun?
Daha seçilmeden kendisini ‘13. Cumhurbaşkanı’ ilan eden Kemal Bey, bu mevzuda sana bir şey söylemeye lüzum yok; sen tam olarak bizim anladığımız gibisin. ‘Tüm KHK’lıları yeniden devlete yerleştirme’ sözün, bizi için yeterli bir karinedir.
Millî Görüş’ün ‘milliyet kabul etmez’i Temel Reis… Bilumum Türk ve İslam düşmanları, etnik ırkçılar, terör seviciler, tam da merkezinde bulunduğun Madımak Faciası’nı, seni de kullanarak 30 senedir başımıza kakanlar, LGBT dâhil tüm İblis’in çocukları arkanızda saf tutmuş; kendisini lokomotif zanneden vagonları arkadan ittiriyorlar, hiç mi fark etmiyorsun? Bir de ‘Ayasofya’yı yenide müzeye çevirmek’ anlamına gelebilecek saçmalamalarda bulunuyorsun.
Sol Masa’nın ‘liberal ekonomisti’ Alican Efendi’ye fazla bir şey söylemeye gerek yok. O zaten Anayasa’dan ‘Türklük’ tanımını kaldıracaklarını, hatta Türkiye’nin dünyadaki onuru olan ‘İHA-SİHA’lara dokunacaklarını’ ilan etti zaten. Eh, Kraliçeleri mevta olsa da, yerine geçmiş bir Kralları var nasılsa…
Altında yürüdüğü arabanın gölgesini kendi gölgesi sanan Kibir Abidesi… Bak, adayınız Kemal Bey, geçen bir konuşmasında, “Süleyman Şah Türbesi’ni Suriye’den alıp Türkiye’ye kaçıranlardan milliyetçi olmaz…” diye höykürdü. Bu sana bir şey hatırlatıyor mu? Yanlış hatırlamıyorsam, ‘Başbakan’ sıfatıyla senin verdiğin talimatla Süleyman Şah Türbesi taşınmış; hatta MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bu olayı ağır sözlerle eleştirmişti. Demem o ki, kafayı kuma gömmek bir siyaset değildir. O gün yanlış yaptıysan özür dile. Yok, doğru yaptıysan Kemal Bey’in sözlerini düzelt. Ha, ‘Serok’ sıfatını zevkle benimsediğin için, PKK’lıların Masa’ya ayar veren sözlerinden sen muafsın.
Masa’daki binde birlik vatandaş da muaf…
Yönü daha ziyade HDP’ye dönük görünen Adana ve Mersin Büyükşehir Belediye Başkanları da öyle…
İstanbul ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanları yüzlerini Adalar Denizi’nin karşı kıyılarına dönmüş olduklarından, onları da bu konuda mazur görebiliriz.
Peki, ‘Ülkücü’ kontenjanından ‘CHP’li Başkan’ olan Mansur Yavaş’ın söyleyecek sözü yok mu? “Türkiye’yi böleceğiz…” diyorlar… ‘Bozkurt Mansur’, hele bir ses ver. Yoksa, Van ziyaretinde miydi neydi, bir HDP’linin “Demirtaş’a da özgürlük…” temennisine “İnşallah…” diye mukabelede bulunman, bir anlık gafletin dil sürçmesi değil de gerçek temenni miydi?
CHP’den ‘HDP istedi diye atıldığını’ ileri süren Bolu Belediye Başkanı, Atatürkçü Tanju Özcan… Peki, ‘Millet İttifakı’nın, ‘PKK+Masa’ya evirilmesi karşısında söyleyecek bir sözün yok mu?
CHP ve İP içinde bulunan, kendisini ‘Milliyetçi-Ulusalcı-Atatürkçü-Kamalist’ sayan zevat… Sizlerin de söyleyecek bir lafınız kalmadı mı? Öyle ya, 5 yıl önce hepinizi efsunlamışlardı; ‘Her evden HDP’ye bir oy’ kampanyasıyla…
Karşımızdaki tablo budur. Eksik söylemiş olabiliriz, lakin fazlasını demedik.
Üç günlük ‘riyaset hırsı’ uğruna, onlarca yıllık siyasî-ideolojik iddialarından vazgeçmek, ‘Uluslararası karar vericilerin’ kendilerine dayattığı figüran rolünü oynamak, ‘zillet’ olarak tanımlanmazsa, ne olarak tanımlanabilir ki?