Gazetecilik zor zanaattır. Meşakkatli ve yorucu bir meslektir fakat sevince bırakması da kolay değildir. Düşünün sabahın erken saatleri ile başlayan koşuşturmaca gün boyu hatta geceleri bile bitmeyen bir yarış gibidir gazetecilik. Her çalışanın özen gösterdiği, her gün yeniden dizayn edilen giyim mağazası vitrini gibidir. Her elbise bir haber, bir görüş adeta hayat felsefesi ve muhasebesidir.
Kolay değil herkesi, her kesimi memnun etmeniz. Bunu kim yapmış veya kim becerebilmişki? Her kesime hitap edebilmek elbette mümkün olmasa da geniş bir yelpaze içerisinde, gazete yönetimin belirlediği genel ilkeler içerisinde, halkı bilinçlendirme onlara en doğru, dürüst ve okuyucuyu etkileyici bir biçimde yazıların resimlerin sergilendiği apayrı bir dünyadır.
Gazetecinin ne gündüzü ne gecesi var, ne tatili ne hafta sonu. Yani baban ölse de haber peşindesin, çocuğun hasta olsa da haber koşuşturmacası yaşarsın mecburen. Modacıların yaz modası, kış modası deyip sezonluk yeniledikleri vitrin, gazeteciler için her gün yenilenen bir vitrindir. Haber atlamadan her haberi en ince ayrıntısına kadar inceleyip, insanların kişisel haklarını koruyarak, rencide etmeden ama doğruları yazarak; yarınlara ışık tutmak, insanlara bilgi vermeyi bir incelik, bir zarafet örneği sergileyerek sunmaktır.
Gazetenin sizlere ulaşmasını sağlayan sayfa sekreteri arkadaşlarımızdan tutunda, olay yerinde fotoğraf çeken, olayları dile getirenler olsun matbaada son şeklini veren arkadaşlarımıza kadar hatta gazeteyi dağıtan ve satan ayrıca bu mesleğe gönül veren gazete sahiplerinin emeğidir. Gazete her sabah fırından çıkan mis kokulu ekmek gibidir. O ekmeğin tuzu da biz olabilirsek ne mutlu bize. Bizler yazımızı verip çekiliyoruz kenara. Bütün gazete çalışan arkadaşlarımıza sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Allah bütün gazeteci arkadaşlarımıza kolaylık versin ne deyim. Okurlarımız sizde fırından sımsıcak ekmeğinizi ve gazetemizi almayı unutmayınız.