Madde bağımlılığı ile mücadele yöntemleri neler? Psikolog Bilge Kılınçkaya'dan dikkat çeken açıklamalar!
Psikolog Bilge Kılınçkaya, madde bağımlılığının Türkiye'de ve dünyada 18 yaş altına indiğini, maddeye erişimin ise oldukça kolaylaştığını belirtti. Bu sorunun önüne geçilebilmesi için daha fazla bilgilendirme çalışması yapılması gerektiğini söyleyen Kılınçkaya, “Madde kullanımı ile ilgili farkındalık oluşturmak çok önemli. Bunun yanında daha caydırıcı cezaların uygulanması gerekiyor.” dedi.
Madde kullanımı, geçmişte var olduğu gibi günümüzde de toplumları etkileyen önemli sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Madde kullanımının yaş ortalamasının geçmişe kıyasla belirgin şekilde düştüğünü söyleyen Psikolog Bilge Kılınçkaya, “Bundan 10 ya da 20 yıl önce 18 yaş üstü bireylerin madde kullandığını görüyorduk. Ancak şu an 12 yaş hatta daha küçük yaşlarda bu durumla karşılaşabiliyoruz. Ayrıca Hem Türkiye’de hem de dünyada maddeye erişim oldukça kolay.” ifadelerini kullandı.
MADDE KULLANIMINDA MERAK VE SOSYAL ÇEVRE ETKİLİ
Madde kullanımında merakın önemli bir etken olduğunu kaydeden Kılınçkaya, “Genç yaşlarda merak çok önemlidir. Sosyal çevrenin etkisiyle bazı insanlar madde kullanmaya daha yatkın olabiliyor. Ayrıca stres ve stresle başa çıkma gibi faktörlerde etkili olabilir. Örneğin, yaşanılan bir travma sonrası stres bozukluğu gibi durumlar ortaya çıkabilir ve bu süreçte insanlar madde kullanımına yönelebilir. Bazen genetik yatkınlıklar da madde kullanımına neden olabilir.” şeklinde konuştu.
MADDE KULLANIMINDA FİZİKSEL, DAVRANIŞSAL VE PSİKOLOJİK İŞARETLER
Madde kullanan bireylerin fiziksel, davranışsal ve psikolojik belirtiler gösterdiğini dile getiren Kılınçkaya, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Fiziksel belirtiler arasında gözlerde aşırı yorgunluk, göz altlarında çöküklük, gözlerde kızarıklık, ani kilo kaybı veya ani kilo artışı, aşırı yorgunluk gibi durumlar olabilir. Daha önce kendi hijyenine ve bakımına önem veren bir kişinin bu konuda ilgisiz hale gelmesi de önemli bir belirtidir. Davranışsal belirtiler arasında, bireylerin aile, arkadaş ve sosyal çevrelerinden uzaklaşması dikkat çeker. Normalde sosyal olan bir kişi, madde kullanımı nedeniyle içe kapanabilir ve kendini daha fazla soyutlayabilir. Ayrıca, okul veya iş performansında düşüş ve normalde yerine getirilen sorumlulukların ihmal edilmesi gibi davranışsal değişiklikler de gözlemlenebilir. Psikolojik belirtiler arasında stres, kaygı, panik, depresif ruh hali ya da dalgalanan ruh halleri gibi durumlar önemli faktörlerdir. Bu belirtiler, kullanılan maddelerin çeşitliliğine göre değişiklik gösterebilir, ancak genel anlamda bu tür belirtiler gözlemlenebilir.”
MADDE BAĞIMLILIĞINA GİDEN YOL
Madde kullanımının beyindeki dopamin seviyelerini nasıl etkilediğini anlatan Kılınçkaya, “İlk defa madde kullanıldığında normale göre çok fazla dopamin (haz duygusu) salgılıyorsunuz ve bundan büyük keyif alıyorsunuz. Daha sonra bunun aynısını yeniden salgılamak istiyorsunuz. Ancak zamanla aynı düzeyde alınan madde size aynı keyfi vermemeye başlıyor ve daha yüksek dozlar istiyorsunuz. Bağımlılığa yol açan şey de bu. Başlangıçta küçük miktarlarda kullanılan madde, zamanla tolerans geliştirdiği için daha fazla miktara ihtiyaç duyulmasına neden oluyor.” diye aktardı.
“MADDE BAĞIMLILIĞINDA BAŞARI İÇİN FARKINDALIK VE KABULLENME ÖNEMLİ”
Psikolog Kılınçkaya, madde bağımlılığı tedavisinin başlangıcında bireyin bu durumu fark etmesi ve kabul etmesinin çok önemli bir rol oynadığını söyledi. Kılınçkaya, tedavi sürecinin sürdürülebilir olmasının da büyük bir öneme sahip olduğuna dikkat çekerek, "Bir tedavinin başlaması için farkındalık çok önemli. Birey, önce bağımlılığının farkında olmalı ve bunu kabul etmelidir. Maalesef, zorla yardım etmek bazen kişiye fayda sağlamaz. Sonrasında tıbbi destekle birlikte, o alınan maddenin vücuttan atılması gerekiyor. Psikoterapi, grup terapileri ve davranışsal öğeler tedavi sürecinde çok önemlidir. Ayrıca, grup terapileri o kişilerin hem yalnız olmadığını hem de birbirlerinden destek alabileceklerini gösteriyor.” ifadelerini kullandı.
“TEDAVİ SONRASI BAĞIMLILIKLA MÜCADELEDE ‘SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK’ ŞART”
Tedavi sürecinin son aşamasında ise sürdürülebilirliğin en kritik unsur olduğuna işaret eden Bilge Kılınçkaya, şu şekilde devam etti: "Tedavi sonrası kişinin hayatını bağımlılıktan uzak şekilde sürdürülebilir kılması gerekiyor. Yani hayatını buna göre şekillendirip öyle yaşamalı. Bu olumsuz durum herkesin başına gelebilir. Madde kullanan kişilere yargılayıcı olmadan destek sağlamak çok önemlidir. Özellikle tedavi olmaya karar vermişlerse, yakınlarının destekçi olması ve onları yalnız bırakmamaları çok büyük bir fark yaratır.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.