Akıl, iz’an ve vicdan terazisinde dünya ve ahireti tartmak
Akıl nedir? İz'an nedir?
Önce kısaca tanımlayalım:
Akıl: a-İnsanda bulunan düşünce, anlama ve tedbir alma, iyiyi ve kötüyü ayırt edebilme hassası, us. b-İdrak, bilip anlama, fehim, kavrayış, zekâ. c-Hafıza, hafıza kuvveti. d-Görüş, tedbir, rey. e-Düşünme, tefekkür.
İz'an: a-Basiret, feraset, anlayış, kavrayış, akıl, zekâ. b- İtaat etme, dinleme, boyun eğme. c-İnanç, gönülden yönelme, gönülden inanma. d-Terbiye, edep.
Akıl ve iz’an hakkında bu kısa açıklamalardan sonra şu küçük şiirime de yer vermek istiyorum:
“Akıl, akıl, akıl, gel şu gönlüme takıl.
Gönlüme takılmıyorsan, aradan çekil.”
İşin özü işte bu sözlerde gizlidir. Akıl, ancak kâlp ve gönül ile birlikte hareket ederse hem Dünyada ve hem de Ahiret mutluluğuna vesile olur, işte o zaman iz’an dediğimiz husus gerçekleşir.
Bütün gücümle, tüm sözümle akla, iz’ana, vicdana dikkat çekerken, maksadım Ahiret ve Dünya arasında bir denge kurmaktır. O dengeyi nasıl kuracağız? Akıl terazisinde Dünya ve Ahireti tartmak mümkün müdür?
Elbette yalnızca akıl terazisinde Ahiret ve Dünya dengesini kuramazsınız ve tartıyı sağlayamaz, ölçüyü tutturamazsınız . Aklın yanına, iz’an ve vicdanı da almanız gerekiyor.
Akıl, iz’an ve vicdan üçü bir arada olursa, gerekli denge kurulur.
Yalnız başına akıl yetersiz kalır.
"İdrâk-i maâlî bu küçük akla gerekmez. Zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez.”
Ziya Paşa’nın bu beytinde ifade edilen husus da aklın yetersizliğini ifade içindir.
Buna göre akla tek başına bel bağlayamayacağız. İzan ve vicdan ile birlikte aklımızı kullanacağız. Müslüman da zaten yalnızca akılla denge insanı olamaz, akıl, iz’an ve vicdan ile denge insanı olur.
Evet, Müslümanın çok bariz ve net özellikleri arasında “denge insanı olmak” en ön sıralarda yer alır.
Müslüman akılcıdır. Makuldür. Mantıklıdır. Tefekkür ehlidir. Adildir. Merhametlidir. Yardımseverdir. Haya sahibidir. Temizdir. Tevazu sahibidir. Engin gönüllüdür. Emin ve güvenilir insandır.
Ey Müslüman! Bu özelliklere sahip ol Yoksa, istenen özelliklerde ve özlenen, beklenen ve güvenilen bir insan olamazsın. Bu özelliklere sahip denge insanı Müslüman, “ne bu Dünya’yı unutur, ne de Ahireti göz ardı eder. Her ikisine de gereken değeri verir.”
Sözümün bu noktasında şu iki hadis-i şerife yer vermek istiyorum. 1- “Hiç ölmeyeceğini zanneden biri gibi çalış, yarın ölecek biri gibi de tedbirli ol.” 2- “Sizin hayırlınız dünyası için ahiretini, ahireti için dünyasını terk etmeyendir.”
Tüm bunları anlamak için tefekkür ve idrak gerekmektedir.
İdrak yaşla değil başla ilgili bir konudur. “Akıl yaşta değil, baştadır” derken kastedilen de, idrakin yaşla değil, başla ilgili olduğudur.
Baş derken de elbette, yine bütüncül bakış açısıyla konuya bakmak durumundayız ve baş derken, akıl, vicdan, yürek, izan, irfan gibi tüm ruha ait özellikleri dikkate almalıyız.
Yoksa sırf vücudumuzun baş kısmı akla gelmesin. Ruhumuz akla gelsin…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.