Amerika başkanının çifte oyunu
Gençlik yıllarımda Vietnam’a savaşa gitmek için devlete dilekçe verdim. Çünkü Amerika dünyanın o başından gelmiş Vietnam’daki sivil insanları vahşice, acımasızca öldürüyor, adeta yok etmeye kalkmıştı. Amerikan Ordusu gaddarca bir halkı silip atıyordu dünya haritasından. Gazeteler o yıllarda Amerikan askerlerinin vahşiliğini, soykırım yaptığını açık-aşikar yazıyordu ve ben göz yaşlarıyla makaleleri okuyordum. Böylece Vietnam’a savaşa gitmeye karar verdim. Çeşitli üst makamlara davet ettiler, teşekkür ettiler ve bana hazır ol dediler. Ben zaten hazırdım. Fakat göndermediler… Amerika yirmi beş yıl savaştı ve sonunda Vietnam halkı zafer çaldı ve Paris’te barış imzalandı. Ölen sivil halkın kanı yerde kalmadı…
AMERİKAN ORDUSU MÜSLÜMANLARI ÖLDÜRÜYOR
İkinci dilekçeyi Moskova’da, Bolşoy Operasında çalışırken yazmıştım. Amerika bu seferinde Afganistan’da sivil insanları hedef almıştı ve yine suçu olmayan siviller acımasızca öldürülüyordu. Beni yine davet ettiler ve “Sovyet Ordusu zaten gerekeni yapıyordur”, dediler ve teşekkür ettiler. Amerikan askerleri Vietnam’da olduğu gibi burada da çok gaddar ve acımasız olduklarını gösterdiler dünyaya. Bunu filmlerde de izliyoruz. Allah’ın yarattığı insanların suçu neydi? Onlar kendi topraklarında asude yaşıyorlardı. Fakat bu Amerika bir bela olmuş insanlara ve insanlığa.
Hala XIV-XV. yy. Amerika topraklarında yaşayan kırmızı derili 55 milyon insanları top yekûn yok ettiler, tarihin en ağır soykırımını yapmışlar. Yüzü kara beyazlar Amerika’yı böyle soykırım yaparak yaratmışlar. Ölen kırmızı derili insanlar Türk kanını taşıyorlardı. Onlar Kuzeyden, Yakut’tan ve Başkurdistan topraklarından Alaska üzerinden inip, Cebellütarih boğazından geçmişler ve bu topraklarında meskûn olmuşlar. Bu bir tarihtir. Kanıtı ise açıktır; Amerika devleti Rus Çarından Alaska’yı 100 yılına neden kiraladı? Sonra da geri vermedi. Olay çok açık: iki diktatör ülke o yıllarda anlaştılar, çünkü Türkler her iki devlet için sorun olmuştur o yıllarda. Dünyada Türkleri asimle eden iki gaddar devlet sonunda anlaştılar. Alaska böylece Amerikan devletinin denetiminde tutuluyor. Daha doğrusu işgal edilmiştir. Bunlar hakkında geçmiş tarihi belgelerden okuya bilirsiniz.
TÜRKİYE, MÜSLÜMAN ÜLKELERİ SAVUNUYOR
Bu günün özünde de Amerikan devletinin Türklere karşı asimle etme, güç kullanma politikası değişmemiştir. Çünkü Müslüman ülkelerinin manevi haklarını savunan tek ülke Türkiye’dir. Amerika Başkanı Tramp, zengin Evanjelist Yahudilerin baskısı ile bu gün de Türkiye üzerinde çeşitli senaryolar düzenliyor. Örneğin, PKK ve YPG’ye silah ve maddi destek vererek, topraklarımıza göz dikme politikasını sürdürüyor. Fakat unutmuş olduğu tek şey vardır; Türkiye XVI ve XIX yy. Osmanlısı değildir. Türkiye dünya Türklerinin gücü sayesinde gelişmiştir ve dünyada barış, sevgi ve hoşgörü üzerine tüm gücünü seferber etmiştir. Kahraman Türk halkı, Büyük Atatürk’ün kurmuş olduğu çağdaş, layık, güçlü bir dünya devleti olmuştur. Dünyada güçlü Orduya sahip azametli devlettir. Türkler kendi topraklarını her zaman savunmaya hazırlar.
MHP Genel Başkanı, Sayın Devlet Bahçeli’nin son Grup toplantısındaki konuşması bu bakımdan fevkalade önemlidir. Sayın Bahçeli’nin bu tarihi konuşmasında dünyadaki siyasi atmosfer detaylı analize edilmiştir. Ayrıca Amerikan Başkanı Trump’a sille niteliğindedir. Yurt dışındayım ve ekrandan izlediğim bu konuşmadan gerçekten etkilendim. Çünkü aynı paralelde düşüncelerimiz üst-üste düşmüş oldu ve ben zaten son yazılarımda da bu konuları dile getirmişimdir. Son “Yükselen Türkiye ve Haince Darbe” kitabımda da (Ankara 2018) bu konuları işlemişimdir. Şimdiye dek Trump’a kadar görev yapmış hiçbir Amerikan Başkanı, böyle ikili, sahte ve siyasetten uzak sert kararlar almamıştır. Bir yandan Çin’e, öte yandan Kuzey Kore devletine saldırıyor, tehdit ve baskılar yapıyor, öte yandan Suriye topraklarında PKK ve YPG’ye silah ve maddi yardımlarda bulunuyor. Beş bin uçak dolu silahlar PKK ve YPG militanlarına verilmiştir.
AMERİKA TARİHİ HATALAR YAPMAYA DEVAM EDİYOR
Amerika önce Irak’ı içten parçaladı, Saddam’ı astı; Libya Başkanı Kaddafi’yi vahşice, hünkârca öldürttü, ülkeyi param-parça etti. Sıra Suriye’ye geldiğinde Türk-Rus dost ilişkilerini bozmaya, iki komşu ülkenin iç işlerine nüfuz ediyor, Türk-Rus ilişkilerini bozmaya çalışır. Burada Türkiye dış politikası çok başarılıdır. Sayın Mevlüt Çavuşoğlu gerçekten çok dikkatli, dengeli, dostane ilişkiler kuruyor ve başarılı çalışmalara imza atıyor. Bu deneyimli, pekişmiş politikacının dostane ilişkileri sayesinde, özellikle Almanya, Fransa ve Rusya Dış İşleri Bakanları ile oyum içinde çok başarılı politika yürütüyor, Türkiye’nin çıkarlarını titizlikle savunuyor. Fakat bunlara rağmen peş-peşe bakanlarını değişen Trump, uzak hedefinde Türkiye’ye karşı yeni-yeni senaryolar düzenlemeyi hedefinde tutuyor. Amacı çok aydındır, gelecekte Evanjelist Kulübüne söz verdiyi büyük İsrail devletinin topraklarını kademe kademe genişletmeye özen gösteriyor. Bunun son kanıtı olarak, İsrail devletinin Filistin topraklarında yeni kasabalar inşa ettiği, Filistin topraklarının işgalinin genişlettiğini ve yerli Filistinlilere karşı güç kullanması hiç affedilemez.
Son kitabımda büyük İsrail devletinin son haritasını vermişimdir. İsrail ve Amerika’nın anlaşarak birlikte hareket ettiğini görmekteyiz. Amerika, ileride Irak, Suriye, İran ve Türkiye’den topraklar talep edecektir, çünkü büyük İsrail devletinin kurulmasına söz ermiştir. Evanjelistler, yani Masonlar Kulübü üyeleri karşısında Trump söz vermiştir ki İsrail büyük devletini kuracaktır. Ara-sıra İran’a laf atıyor, atom enerjisinin genişletilmesini durdur, diyor. Sorum şudur, ey Trump, peki siz neden İsrail’in atom bombasını yarattığını, bu öldürücü silaha sahip olduğunu dünya devletlerinden saklıyordunuz? Yarın bu başı belalı İsrail’in İran’a karşı atom kullanamayacağı garantisini veriyor musunuz? Elbette ki, veremezsiniz. İran da çok güçlü devlettir ve kendi güvenliğini korumak mecburiyetindedir. Öyle ise neden İran’a baskı yapıyorsunuz? İşte ikili oynuyorsunuz.
İRAN, KENDİ GÜVENLİĞİNİ KORUMALIDIR
Çifte standart budur işte. İran da kendini korumak, yakın sınırından gelecek her türlü tehditlere karşı tedbirini almak mecburiyetindedir. Bana göre İran, atom silahının geliştirilmesine devam etmelidir, diye düşünüyorum. Çünkü komşusu İsrail’e güvenmek olmaz. İsrail uçakları komşusu Suriye devleti topraklarını kaç defa bombalamıştır? Defalarca. Neden? Toprak iddiasındadır. Amacı budur.
Şimdi ise Rahip Andrew Craig Brunson hakkında. Yıllardır Türkiye topraklarında ajan olarak çalışan bu gizli ajam, Türkiye topraklarında Türk-Kürt kardeşleri arasında düşmanlık siyasetini yürütmüştür ve PKK ve YPG militanları etrafına toplamıştır. Burada açık söylemeliyim ki, güvenlik zaafımız yok değildir. Yıllardır misyonerlik yaparak Müslümanları burnumuzun dibinde Hıristiyan yapmıştır. Bu hain Amerikan ajanına yerli insanlar yardım etmişlerdir ve ona “dur adam, ne yapıyorsun?”, diyen olmamıştır? Tam tersi bu casusa her türlü ortam yaratılmıştır.
Öte yandan ülkesinde FETÖ’yu barındıran Trump onun eliyle Türkiye’de darbe teşebbüsünde bulundu. Malum ya, FETÖ bunu tek başına yapamazdı, arkasındaki canavara güveniyordu. Öyle ise Türk adaleti neden takas etmedi de, tek taraflı Brunson’u iade etmiştir? Sayın Bahçeli haklı olarak “bu nasıl adalet işidir? Diyor.
BRUNSON, KOYU AMERİKAN AJANIYDI
İyi hatırlıyorum: II. Dünya harbinde Stalin, Almanya’daki özel ajanını, esir düşmüş Alman Generaline değiştirmiştir. İşte takas böyle oluyor. Hatta bu hadise filmlere de aktarılmıştır. Ver FETÖ’yu al ajanını… Benim bu olaya şüphem vardır. Ajan Brunson ise Ağ Evde büyük coşkuyla Trump tarafından karşılanmıştır. Burada Sayın Devlet Bahçeliye tümüyle, içtenlikle katılıyorum. Böyle adalet olur mu kardeşim?
Topu iktidara atanlar yanılıyorlar. Türkiye’de ajan Brunsonu destekleyen, ona yardım ve yataklık yapan hainler az değiller. İzmir’de yaşadığı bölgede onun ziyaretine toplu halde giden bazı hainlere sesleniyorum: “Hadi, siz de redd olun bu güzelim Türkiye’den gidin Papazın peşine. Çünkü sizler de bu ülkenin düşmanları sayılıyorsunuz”.
Bazı sol takımdan olan kişiler de Brunson’u savundular zaman-zaman. İktidara laf attılar ve saire. Bana göre bu güne dek sadece Cumhurbaşkanı, Sayın Tayyip Erdoğan ABD Başkanı önünde dimdik durdu ve ülkemizi, topraklarımızı savunmuştur. İster Başbakanlar, isterse de Cumhurbaşkanları öteki yılarda Amerika Başkanına laf diyememiştir. Hala Çiller Hanım az kala her ay Clinton’la buluşmak için çeşit-çeşit kravatlar seçiyordu. Bunu hepimiz TV-den izliyorduk.
AMERİKA, TÜRK EKONOMİSİNİ ZAYIFLATMAK İSTİYOR
Bu gün ABD açık-Aşkar sınırlarımıza ve ülke dâhiline PKK militanlarını sokuyor, onlara silah ve maddi yardımda bulunuyor. Türkiye topraklarına göz dikmiştir. Ülkemizi ekonomi yönden zayıflatmayı hedefliyor. Amerika artık hiç de müttefikimiz olamaz. NATO devletleri de açık düşmanlık yapmaya devam ediyorlar. Almanya uçaksavarları toplamadı mı? Sayın Erdoğan doğal olarak komşumuz Rusya’dan S-400 almaya mecbur oldu. Sınırlarımızın güvenliyi hayati önem taşıyor. Böyle müttefiklik olamaz, Batı Devletleri de dâhil Amerika Türkiye’nin dostu ve müttefiki hiç olmaz. Çünkü onlar Türklerin gücünü ta kadimden biliyorlar. En somut örneği Çanakkale savaşıdır ki Büyük Atatürk dev ülkeleri dize getirdi, zaferle Türkiye topraklarını savundu. Bizler Oğuz dedemizin torunlarıyız, bizler dünyanın en kadim halkıyız ve dimdik durmaya da hakkımız vardır. Buna göre de Sayın Erdoğan’ın dimdik duruşunu alkışlıyorum.
Buna göre diyorum ki bu şerefli görev sadece devletin değil, her birimizin sorunu olmalıdır. Dünya Türklerinin mukaddes görevi sayılmalıdır, çünkü bu bir milattır. Çanakkale’de 250 bin şehit vermişiz ve bu topraklar şehitlerimizin Türk halkına emanetidir ve her birimiz silah alıp topraklarımızı savunmaya hazır olmalıyız. Uyanık olmalıyız, dimdik durmalıyız, çünkü düşman uzaklarda değildir. En zararlı düşman içimizdekilerdir, bizimle yan-yana adımlıyorlar. FETÖ militanları bütün kurumların içine zamanında iyice sızmışlar ve onları deşifre etmek zaman alıyor, buna göre sabırlı olmalıyız, hata yapmamalıyız, diyorum. Onları tek-tek bulmalıyız, hep birlikte, el-ele vererek devletin arkasında sımsıkı durmalıyız. Kenetlenmemiz lazım, el-ele vermemiz lazım. Bırakın lafazanlığı, devlete dil uzatmayı da. Bunu yapanlar hainlerdir, Türk düşmanlarıdır. Şimdi laf söylemek zamanı değildir, şimdi sadece kenetlenmemiz lazım. Çünkü baş düşman Okyanus ötesinden burnunu içimize sokmaya devam ediyor. Etrafımızda ve dâhilimizde de FETÖ muhabirleri fare gibi dolaşıyorlar. Türkiye, dışta da, dâhilde de savaş veriyordur. Kimler için dersiniz? VATAN, TOPRAK, DEVLET ve BAYRAK için. Bizler üçün, çocuklarımızın mutlu geleceği için…
Hepimiz kenetlenmeliyiz ve böylece düşmanın dersini vere biliriz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.