Ben, Düsen Kaseinov’suz Köroğlu projemi gerçekleştiremezdim (1.yazı)
Hiç unutmam: 2009 yılında Bişkek Opera sahnesinde “Köroğlu” Opera temsilinin provalarını yaptığım günlerde Düsen Kaseinov hemen-hemen her gün, aralıklarla beni ya Ankara’dan, ya Moskova’dan, ya Tataristan’dan, nerede oluyorsa oralardan arıyordu, provaların gidişiyle, sanat ortamıyla ilgileniyordu. Haber vermeden pat diye provaları izlemeye gelmeyi de sürpriz yapıyordu.
Dekor yapımına derhal başlanması gerekiyordu, fakat Başbakanlıktan para hâlâ TÜRKSOY’A aktarılmamıştı, bürokrasi işlemleri aksıyordu. Ben ise acilen derhal Bişkek’e gitmeliydim, provalara başlamalıydım. Düsen Bey ne yaptı derseniz, para buldurdu, nakit olarak elden bana para verdi ve ekledi, “Hiç belli olmaz para ne zaman gelecek. Bişkek’e gelir gelmez dekor yapımı için malzemeleri acilen alın, çalışmalara başlasınlar. İlk olarak dekor yapımına start verin” dedi. Bana olan güveni büyüktü, buna göre de ayriyeten kendisine teşekkür ettim.
Düsen Bey cani havliyle “Köroğlu” Operası Projesine bu kadar içtenlikle çaba harcıyor, her detayın zamanında, eksiksiz yapılmasına özen gösteriyordu. Sanki kendi aziz torununa kıymetli iple çorap dokuyordu. Neden mi? Çünkü Köroğlu tüm Türk Dünyasının manevi hazinesi, felsefi yaşamı, milli kültür varlığıydı, Türk Dünyasının onuru ve gururu sayılıyordu. Düsen Bey’in kendisi de bütün çalışma yaşamında Türk kültür ve sanatının dirilişi, yükselişi ve evrensel boyuta ulaşması için tıpkı Köroğlu gibi savaş veriyordu. Zamanın hakiki Köroğlu’suydu. Bunu en yakından izleyen sanat arkadaşı söylüyor. Onun manevi yaşamını, dâhili duygularını, kısacası yaşam felsefesini benden iyi bilen başkası olamaz.
Kazakistan’da Konservatuar rektörü, Kültür Bakanı, Cumhurbaşkanı Sanat Danışmanı çalıştığı yıllarda da ve bu gün TÜRKSOY Genel Sekreteri görevinde de bu idealine sadık kalmış, çizgisinden kenara çıkmayan gerçek bir Türk ruhunu içinde taşıyor. Aynı zamanda her ırka büyük saygı ve sevgi besliyor, evrensen ruha sahip Türk aydınıdır. Türk kültürünü terennüm ve tebliğ etmek, Dünya Türklerinin ortak kültür varlıklarını, kadim kültür mirasımızın tanıtımı için dünya kentlerinde sergiler, konserler, temsiller organize etmek, onun ideali ve yaşam felsefesi haline gelmiştir.
Prof. Dr. Rejisör Eflatun NEİMETZADE Bişkek Operası sahnesinde “Köroğlu” Operasının sahne provalarında…
TÜRK DÜNYASININ GERÇEK SAVUNUCUSU VE SEVDALISIDIR
İşte Kaseinov mantığı budur, hayat yaşamı da, tüm varlığı da bu idea ile bağlıdır ve derdim ki, o TÜRKSOY gibi önemli bir kurumun başında keşki ebediyen oturmuş olsun. O buna layıktır, çünkü o bu kurumun felsefi zemininin pekişmesi için savaş veriyordur. Çünkü o bunu hak ediyor, o bunun için yaşıyordur ve ileride başka bir kurumda bu özellikleriyle nasıl çalışacağını da merak ediyorum… Çalışamaz ki?
Kaseinov’a göre Türk Dünyasının Birliği ve beraberliği, ortak sanat kültür hazinemizin dünyaya tanıtılması köprüsünden geçmelidir. O böyle düşünüyor ve diyor ki, öncelikli kültür ve sanat birliğimizin varlığını somut örneklerle gerçekleştirmeliyiz. Evet, kendisi de buna kalben inanıyor:
-Türk Dünyasına gidilen yol çok ağır ve meşakkatli ve uzun bir yoldur, -diyor. -Fakat ortak sanat ve kültür işbirliğimizi Türk Devletleri arasında yaratmak, pekiştirmek, ebediyen yapmak mümkündür. –İşte benim Projemin felsefi temelinde de bu istek vardı. Ve beni Kaseinov fenomeni ile birleştiren kök budur. Her ikimiz aynı kutupta, aynı trende ilerliyorduk, fakat Köroğlu bizleri aynı noktada birleştirdi. Bu birleşme sonuçta fevkalade bir temsilin yaratılışı üzerine ebediyen pekişti ve yeni Projelerin gelişini sağladı.
Düsen Kaseinov bir hususu da ayrıca vurguluyor: -Rusya, Moldova, Beyaz Rusya ve Pribaltik ülkeleriyle de TÜRKSOY’un kültür işbirliğini yaratmak önemlidir. Çünkü Rusya topraklarında, Türk soyundan olan aynı kanı taşıyan çook soydaşlarımız yaşıyorlar,-diyor. Bana göre de çok doğru fikirdir. Neden olmasın? Rusya bizim tarihi komşumuz ve dostumuzdur. Rus topraklarında Kazak, Kırgız, Özbek, Azerbaycan, Türkmen, Gagavuz, Hakas, Başkurt, Tatar ve başka Türk etnik grupları yaşamlarına devam etmekteler. Türkler arasında Rus kadınlarına evlenen delikanlılar vardır, amcam oğlunun eşi Rus kadınıdır. Bizim tarihte de aile bağlarımız vardır, sanki bir vücudun iki eli gibiyiz. Rusya’da büyük Türk insan kanı artıyor, onlarla aynı kanı taşıyoruz. Demek ki, Ruslarla ebediyen akrabayız, diyorum. Düsen Beyin düşüncelerine saygım vardır, burada da aynı noktada düşünmekteyiz.
Rusya devleti Türk Cumhuriyetlerin kendi kültür ve sanatlarını geliştirmek için onlara insanlarımıza her türlü olanakları yaratıyor. Bu nedenle TÜRKSOY ileride Rusya ile de sıkı bir kültür ve sanat Protokolünü geliştirmeli ve masaya yatırmalıdır. Burada ben de Kaseinov’un tekliflerini beğeniyorum, tamamıyla ona katılıyorum. Çünkü Rusya dâhilinde bin yıllarla Türk kavimleri, etnik grupları kardeşçe, barış ve huzur içinde yaşıyorlar, sanat ve kültürlerini geliştiriyorlar.
TÜRKLER TARİH BOYUNCA BAŞKA HALKLARLA BARIŞ İÇİNDE YAŞAMIŞLAR
Bugünkü başarıya ulaşmamızın geçmişini hatırlamakta yarar vardır. “Köroğlu” Opera Projesinin fevkalade başarısı bizlere bir daha şunu gösterdi: Türk Devlet ve Topluluklarının kadim tarihine baktığımızda büyük kültür hazinesine sahip olduğumuzu görmekteyiz. Kadimden günümüze dek gelmiş, gelenek ve olanaklarıyla zengin olan Türk Devlet ve Topluluklarda edebiyat, sanat, müzik daha geniş ve derindir, daha muazzamdır. O topraklarda geçmişimiz vardır, oralar biz Türklerin ana vatanı saylıyor. Bu kültür hepimizin milli-manevi değeri sayılıyor ve biz Türkler Türk Devlet ve Topluluklarında mevcut kadim kültür hazinesini derinden öğrenmeliyiz. Bu kültürü en iyi şekilde çeşitli Projeler üreterek dünya kültürü içerisine bırakmalıyız. İşte gerçekleştirdiğimiz “Köroğlu” Operası Projesi bu amale, bu maksada hizmet ediyor, buna göre de siyasi ve felsefi manası önemli ve zaruri sayılıyor.
Nahçıvan’da Türkçe konuşan Devlet Başkanlarının Toplantısında Türk Devlet Başkanları da “Köroğlu” Projesinin başarıyla Bişkek’te sergilendiğini dile getirmeleri, Projemizin fevkalade kıymetli olduğunu, siyasi önemini, vacipliğini bir daha sübut etmektedir. Uluslararası “Köroğlu” Projesi Türk Devlet Başkanlarının gündemini meşgul ediyor ise TÜRKSOY tarafından büyük titizlikle organize edilmesi, benim hayal ürünümün tarihi olay olarak hepimize aşikârdır.
…Uzun yıllar Genel Koordinatör sıfatıyla Şirketleri hep birlikte dolaştığım ve en son aşamada Projeye maddi destek sözü verip aniden bizden uzaklaşan dostumuz Hamit İltaş’ın şimdi neler düşündüğünü merak ediyorum?! Temsilimizin dünya başarılarını duymuştur her halde. Son davranışına hiç anlam veremedim. Aydın dilde sözünü söyleyip çekile bilirdi, buna sözüm yok. Fakat ciddi buluşlarda, görüşlerde olup, bizim Şirketten de şu kadar para ayırıyorum deyip, ayrıca, Sayın, Kaseinov’a da aynı sözleri söyledikten sonra aniden saf değişmesini, bizi yolda bırakması şerefine uygun olmadı ve bu davranış biçimini uygun bulmadım. Bu jestine anlam veremiyorum. Şık ve dik duruşuna ise hiç yakıştırmadım. Gerçi arada dolaşan mikropların olduğunu her ikimiz biliyorduk, fakat anlaşılan şu ki, Hamit Bey beni pekiyi tanıyamadı. Yahut ta sahnede ne gibi harikalar yaratacağıma inanamadı mı? Hakiki milliyetçi tutumu ve doğal davranışları bile Projeden uzaklaşmasına neden olamazdı. Ayrıca onu temsile davet bile ettim, gelmedi. Çeçenistan’daki Projesine ağırlık verdi, “Köroğlu”nun davetini geri çevirdi. Çok yazık oldu… Her şey para değildir, Hamit Bey! Bunu idrak etmeliydin. Para biter ruh kalır.
Projenin büyük başarıyla gerçekleşmesini dünya basınından, İnternet sayfalarından, Gazete ve Dergilerden, TV kanallarından izleyen iş adamları pişmanlar her halde, belki de utanıyorlar… Onlara hiç de yakıştırmıyorum… Onları Allaha havale ediyorum…
Türkiye Cumhuriyetinin topraklarında, Türk insanlarının zahmeti, cesareti sayesinde milyoner olan Holding, Şirket sahipleri kendi Türk kahramanı Köroğlu gibi deha evlatlarının mübarezelerle dolu hayatını günümüz insanlarına tanıtmaktan kaçınan tüccar kafalılar, sadece kendi menfaatlerini, ailelerini, ceplerini düşünen, Türk pasaportunu taşıyan, Türk ve Türk olmayan milyonerler utanmıyorlar mı? Nerede onlardaki Türk vicdanı, Türklük anlayışı, Türk onuru nerede? Acaba kabulünde bulunduğum zengin tüccarlar Türkler mi idiler? Türk olduklarına bile şüphem vardır…
ŞEREFLİ TÜRK KAHRAMANLARIMIZI TİYATRO SAHNELERİNE AKTARMALIYIZ…
Bir Amerikalı, Fransız, Alman, İtalyan, hatta Ruslar kendi milli kahramanlarını, milli menfaatlerini, milli siyasetlerini, tarihi geçmişlerini, milli örf adetlerini nasıl da ekranlara taşıyorlar, zengin Türkler bunu görmüyorlar mı?
Truva olayı, Türkiye sınırları içinde yaşanmıştır, ama Amerikalı film ustaları tüm dünyaya bu kültürün Batı’ya ait olduğunu ispat etmeye kalktılar ve başarılı da oldular. Başbakanımız, Sayın, Recep Tayip Erdoğan, bu filmi izledikten sonra basına şöyle demiştir:
-Biz Türkler de kendi milli kahramanlarımızı bu şekilde evrensel boyutlara ulaştırmamız gerekir. Sayın, Başbakanımızın desteğiyle uğurla gerçekleştirdiğimiz “Köroğlu” bu yolda atılmış ilk lokomotif rolüne üstlenmiş bulunuyor. Gönül isterdi ki, dünya kültür hazinesi sayılan Anadolu topraklarında onlarla halk kahramanlarımız vardır ki, Batı, hatta dünya insanları Türk kahramanlarımızı, ozanlarımızı, şair, yazar, düşünürlerimizi ne yazık ki, tanımıyordur. Anadolu dâhil Türk Devlet ve Topluluklarında yüzlerce milli halk kahramanlarımız, düşünürlerimiz, şair ve destanlarımız, “Dede-Korkut”, “Oğuzname” ve “Manas” gibi dünya şöhretli kaynakçalarımız vardır ki, onları dünya insanlarına tanıtmamız gerekmektedir.
Fakat her yardımı devletten beklememiz de doğru olmaz. Türkiye’de ve dünyada yüzlerce Türk milyonerleri, zengin İş adamlarımız vardır ki, onların da kendilerine göre milli şerefi, milli hassasiyetleri ve onurları olduğuna şüphemiz olamaz. Onlarla ilişki kurmalıyız, düşüncelerini, ruhlarını gıdıklamalıyız. Onlarla sıkı işbirliği içinde olmalıyız, ikna edip onların maddi desteğini almalıyız ve Türk tarihinde kahramanlıklarıyla ün kazanmış halkın saadeti, özgürlüğü, mutluluğu namına hayatlarını ateşe atmış şerefli, onurlu, namuslu Türk Kahramanlarını dünya insanlarına tanıtmamız gerekmiyor mu? Elbette ki, şerefle tanıtmalıyız…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.