Bu güne ne oldu?
Dünya hayatı mutluluk, endişe, tereddüt, şüphe ve korkular içinde imtihan içinde geçerken, arzu ve hırs, his, düşünce ve amelde bir den fazla yol ayırımında bir seçim yapmak mecburiyetiyle karşılaşır. Yaptığı tercih ile olumsuzluklar, kötülükler, yanlışlar ve günahlar, pişmanlıklar sonucu, sürekli geçmişte olup bitene hayıflanma yaşama ve olayları yapanlara lanet okuma, şikâyet, isyanlar hırçınlıklar sonucu oluşan karamsarlıklar, neden niçin, nasıllar ne geçmişi düzeltir.
Nede geleceğe dair umutlu ve yaşama sevinci olmasına sebep olur. Bu nedenle, içinde bulunduğu zaman olan anda, geçmişte olan yanlışların bir daha yapılmaması için Nasuh tövbesi ederek (işlenilen günahı bir daha işlememek olan tövbe) ile ayet hadislerden işimize geleni alıp, işimize gelmeyeni almamak olan yan çizmek yerine onlara uygun davranışlar ışığında, ruh ve akıl sağlığımızda bilgi ve fikirde değişim ve takvalı olarak Allah’ın rızasına uygun, yaşama mücadelesi Müslümanlıkta çok önemlidir.
Doğru seçimlerde hayır ve mutluluğun yanında, yanlış tercihlerin sebebiyet verdiği hatalar ve günahlar yanında, sevimsiz ve rahatsız edici hatıralar, yanlışlar, alınan kararlar, utanç duyulan ve yapılan kötülükler ile bir takım insanların veya kendinizin, kaba ve haşin, davranma, sivri dillilik, kusur arayıp kınama, laf götürüp getirmek, cimrilik ve malını saçıp savurma, israf etme, kendini beğenip övünmeme, her konuda aşırı gitme, bozgunculuk, fitne fesat, zülüm etme, küfürde ve günahta devam etme, hainlik ve kötü söz söylememe, kaba ve haşin davranma, hayra engel olma, para biriktirme, ilahi sınırı aşma, büyüklük taslama ve kibirle bakma nankörlük etme, küçük görme, hırçınlaşma, cimrilik ve imkanı varsa, yardım etmeme ile her neyle ilgili olursa olsun kendini yaşamdan uzaklaşma veya perişanlığa, kızmaya, hatta intihara, olaylara takılıp, yapanlara kötü söz etme amel defterindeki günahları artırmaya neden olur.
Bunların pek çoğu, tövbe ve istiğfar ile telafi edilmezse, insana nice sıkıntılar açar karamsarlık ve çaresizliğe sokar. Kadere ve gayba inancını yan çizmeden ederek hatasından kaynaklanan üzüntüsünü, “Hayır ve bereket, Allah’ın takdir ettiği ve benim için seçtiği şeydedir.” Tövbe suresi 51 “Bizim başımıza ancak, Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O, bizim yardımcımızdır. Öyleyse müminler, yalnız Allah’a güvensinler” der, teselli bulur. Dolayısıyla, “o zaman bu günkü aklım olsaydı” hayıflanması veya kadere isyan olacak işlerde, keşke bunları yapmasaydım, nereden çıktın karşıma, keşke seni doğuracağıma taş doğursaydım gibi sözleri demek doğru olmaz.
Burada uygun olmayan keşke demek değil, kadere isyan etmek yanlıştır. Hazreti Âdem (a.s.)’den bize kadar dilden dile, gönülden gönüle dolaşıp duran ve bizden sonra da kıyamete cennettekilerin ve cehennemdekilerin söyleyeceği sözdür. Yüce kitabımızda; “Onlar ateşin karşısında durdurulup da, ‘Ah n’olurdu, dünyaya bir geri döndürülsek de Rabbimizin âyetlerini inkâr etmesek, mü’minlerden olsak!’ dedikleri zaman bir görsen, neler olacak neler!” (En’am, 6/27) “Ve ilave edecekler: “Keşke biz gerçeği işiten ve aklını çalıştıran kimseler olsaydık, elbette bu alevli ateşe girenlerden olmazdık!” (Mülk, 67/10) “Düşünseler şunu da anlarlardı ki: bu dünya hayatı geçici bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir ve ebedî âhiret diyarı ise, hayatın ta kendisidir.
Keşke bunu bir bilselerdi!” (Ankebut, 29/64) “Ah keşke bir bilseler: Rabbimin beni affettiğini, beni ikramlara garkettiğini!” (Yasin, 36/27)Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allah’a dayanıp işe giriş ve acze düşme! İş neticelenince, “Keşke şöyle yapsaydım” deme, “Allahü teâlâ böyle takdir etmiş” de, keşke demek, şeytanın işine yol açar.) [Müslim]Bunun için İbni Mesud hazretleri buyuruyor ki: (Olan bir işe keşke olmasa idi, olmayan bir işe keşke olsaydı demektense, ağzıma ateş almayı, kor yemeyi tercih ederim.) demiştir. Rasulullah s.a.v.Kâbe’nin yanında kendi cübbesine yaslanırken yanına gelerek halimizi şikâyet edip bizim için nusret istemeyecek misin, dua etmeyecek misin?” dedik.
Dedi ki: “Sizden öncekiler tutuklanıp yerde bir çukur eşerek ona atılıyordu, sonra başına bir testere konuluyor, boydan boya ikiye ayrılıyordu, eti ve kemiği parçalanarak vücudu demir testerelerle taranıyordu da yine dininden vazgeçmiyordu. Allah’a yemin ederim ki bu iş öyle tamamlanacak ki bir yolcu Sana’dan Hadramaut’a yolculuk yaparken Allah’tan başkasından korkmadığı ve sürünün başında kurdun olduğu güvenli ve huzurlu bir ortam olacaktır fakat siz acele ediyorsunuz.” (Buhari 6544)Ölümden sonra kimse Dünya hayatı sona erince ahrete dair bir şey kazanılmayacağı gibi, bir Ruhânî ölüm demek olan fıtratındaki huyda hakkı anlamak ve kabul etmek kabiliyeti kalmaz, iman etme yeteneği biter.
Nefisi parlatma, günahların geldiği yerlerden sakınmama, gözle uygun olmayan resimlere bakmama, kulaklıkla organları harap lamama, dille dedi kodu etmeme, kötü söz söylememe, duygu ve nefsi ilah edinmeme, mideyi haramdan ve aklı kötü bilgiden sakınmama her bir günahlarla da kalpte kara noktalar oluşturmamaya özen gösterme, yiyecek içeceklerde haram ve şüphelileri terk etme, kazançta helale önem verme, sonucu huyda değişme, bizzat ilâhî irade ve isteğe göre alışkanlığın yerleşmesi, sabah ve yatsı namazını kaytarmadan camide full kılarak, (peygamber sözünü dinleme) ibadette samimiyet, riyadan, kibir ve cimrilikten kaçınarak, kamil veya kamile insana doğru durumunu düzelterek sonunda ilahi rızayı beklemekle olur.
Dua ile beraber her işi ihlâslı ibadet-zikir etmek ve çalışmak İslam davasını anlatmaya devam etme sonucunda Allah’ın yardımı ve nusretini beklemeli, dua tek başına değil ancak amel etmekle beraber olur. Mümin daima korku ile ümit arasında yaşamalıdır. Korkunun fazla olması daha iyidir. Böylece kötülüklerden kaçıp iyilik etmeye koşar. Ölürken ise ümidi korkusundan fazla olmalıdır. Ya Rabbi! Bizleri azabından korkan ve rahmetinden ümit eden kullarından eyle!
Selam ve dualarla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.