Çanakkale Savaşı ve feraset
Çanakkale Savaşına götüren sebepler, Turan hayaliyle Kafkaslar üzerinden Orta Asya’ya gitmek ve oradaki Türk devletleriyle birleşmek amacıyla istenilen toprakları alma “Siyasi Hırsıdır. İnsanlık tarihinin en kanlı ve en kirli etik olmayan, bu savaşa, Enver Paşa 5 Mart 1909’da Berlin’e Askeri Ateşe olarak tayin olur. Osmanlı İmparatorluğu ile Almanya arasında “Alman Askerî Islahat Anlaşması imzalanır, (1913) Antlaşma gereği Ordunun kontrolü, Askeri Danışman Amiral Liman Von Sanders’e Verilir. Amiral, Balkan Savaşlarındaki tecrübeli komutanlarını görevden alarak yerlerine genç, deneyimsiz ittihatçı subayları atar. Osmanlı ekonomik, ve askeri konumu itibariyle böyle bir savaşa hazır değilken, Çanakkale’de en büyük ve ağır zayiatı verdirilmiş, kayıplar karşısında, grup komutanı, Fevzi Çakmak Alman askeri danışmanın, saldırı emri karşısında itiraz edince, grup komutanlığından alınır.
Almanlar, İngilizlere karşı savaşırken, İngiltere Osmanlı’ya karşı kuvvet ayırmak zorunda kalacak, böylelikle İngilizlerle daha kolay savaşacak. Aynı şekilde Rusya da Kafkas cephesinde Osmanlı’ya karşı savaşacak böylelikle Almanlar yine rahatlamış olacak.
Bu nedenle Çanakkale’de savaşı mümkün olduğunca uzatmanın, İngilizlere daha fazla zayiat verdirme düşüncesinin sonucunda, tarihte örneği görülmemiş bir savunma savaşını kazanmamıza rağmen, Almanların bir oyunu (Bugünde terör örgütlerine destek vererek de bir oyun oynuyorlar, Allah’tan hayırlısı) sonucu Ülkenin geleceği için girdiğimiz ve otuz yılda özenle yetiştirdiği, eğitilmiş-öğretilmiş bir nesil ile deneyimsiz ve aşırı hırslı genç subayların hataları sonucu milyonlarca insanımız ile birlikte 600 yıllık bir imparatorluğu ve onun pek çok toprağını ekonomik değerlerimizin nerede ise tamamını kaybetmemizdir.
İngiltere’nin amacı, Hint yolundaki Mısır’ı almak, petrol yatakları üzerindeki Irak’la Mısır arasında bulunan Arabistan’ı almak. Bu sahalardaki askeri hazırlıkları tamamlayabilmek için, Osmanlı ordusunu güney bölgelerinden uzakta eski gemileri ve sadece deniz piyadeleri ve Anzak güçleriyle oyalamak istiyordu. Bu hareketle, aynı zamanda, Rusların doğudaki yükü hafifletmek Mısır Üzerine Türklerin yürüyüşlerine mâni olmaktı. Bunun için buldukları çare, Boğazlar’a saldırmak ve Osmanlı’yı meşgul etmekti. Çanakkale’de zorlama da bir İngiliz projesidir.
33 yıl iktidarda kalan Sultan II. Abdülhamid, 93 ile Teselya Harbi haricinde halkını savaşa sokmamış ve eğitimli-öğretimli bir nesil yetiştirmiştir. Savaşlar nedeniyle önemli kayıplarının yaralanma ve hastalık sonucu sağlık kaynaklı olduğunu bilen ve olaylara İlahi nurla bakan Sultan; Müminin ferasetin den korkunuz, zira o Allah'ın nuru ile bakar. (Hadisi) gereği hastaneler, Gureba hastaneleri, tren yolları, çeşmeler, hayır kurumları, darüşşifalar, Çanakkale Zaferi'nden yıllar önce, buraya saldırı yapılacağını sezen, Orduyu çağdaş silahlarla donatan, Çanakkale’ye, Düşman saldırısı ihtimaline karşı, torpil döşeten, Krupp topları ve bataryaların yerleşmesini sağlayan, Kale, Kışla, Tabya gibi istihkâm yapıları ile lojistik destek vermek üzere civardaki yerlere inşa edilmiş veya tamir edilmiş, cami çeşme kuyu yaptırmış, yaralı askerlere tedavi edilsin diye Gelibolu Sırtlarına yaptırdığı, Hastanede ile bunların hepsinin fotoğraflarını çektirerek kayıt altına aldırmıştır.
Çanakkale’nin düşmesinden korkan İttihatçılar Talat Paşa’ Beylerbeyi sarayına gidip II. Abdülhamid’e İstanbul’dan Konya’ya gitmesi gerektiğini teklif ettiklerinde Sultan; ‘Şevketli biraderimin bastığı yerlere dahi bağlılığımı arz ederim. Ancak endişeleri tamamen yersizdir. Eğer dokunulmamış ise, ben zamanında Çanakkale’yi fevkalade tahkim eylemiştim. Oradan hiçbir donanmanın geçmesi mümkün değildir. Amma farz edelim ki öyle bir felaket başa geldi. O halde hükümdarın yapacağı şey tacını tebaasını terk ederek kaçma zilleti değil, sarayındaki payitahtının taşları altında canını feda etmektir. Hazreti Fatih, bu beldeyi küffar elinden fethettiği zaman, Bizans İmparatoru Konstantin kaçmayıp, harp ede ede yıkılan kalelerin altında can vermek kahramanlığını göstermiştir. Biz Fatih’in soyu, Konstantin’den aşağı kalamayız. Zat-ı Şahane’ye böylece arz edin. Müsterih olsunlar ve ezeli iradeye boyun eğsinler. Şuradan şuraya kımıldamasınlar, düşman buraya giremez. Bana gelince, ben artık hiçbir yere gitmem. Yegâne arzum burada ölmektir. Biraderimden ve hükümet-i seniyyeden bu arzuma yardımcı olmalarını dilerim!’ demiştir. Padişah Mehmed Reşad ve İttihatçılar bu düşüncelerinden vaz geçmek zorunda kalmışlardı. Böylelikle ordumuzun maneviyatı sarsılmamış ve zafer müyesser olmuştu. Sultan Abdülhamid Hân padişah olmadığı halde gösterdiği bu kararlı tutum ile Çanakkale savaşının üzerinde belirleyici olmuştur.
Akıllı insanlar kendi hatalarından; ders alır, başkalarının hatalarına da hikmet nazarıyla bakar, bu nedenle her hangi bir yanlışın içine düşmezler.
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz. ferasetin insanda zuhur edebilmesi için, günahların (büyük olsun küçük olsun) terki, ibadetlere önem verip vakti vaktinde ve cemaatle kılma, gündüz işrak, duha, evvabin, yatarken abdestli ve namazlı yatmak, gece teheccüd namazlarına devamla beraber, nefsin istekleri ile şehvetin önüne geçebilmek için, ahlâki değişme, Pazartesi, perşembe oruçları ile göz, kulak, dil ve gönül kirlenmelerinden son derece kendini kurtarmaya çalışılmalı ve Allah’ü Teala'nın zikrine devam ile beraber muhterem büyük, yaşlı mutasavvıfları da ziyaret edip, sohbetlerinde bulunup dualarını alma gerektir. Şahin ve atmaca gibi yabani ve yırtıcı kuşların bile ıslah edilip sahibinin işine yarar ve artık ondan ayrılmaz ve tuttuğu kuşları yemeden sahibine getirdiği bilinmektedir. Av köpekleri de öyle değil mi? Eğer bir insan, insan olur da Allah'ın kulu olduğunu idrak edemeyip şer işlerde devam ederse ona (bel hüm edall) denmesse ya ne demek lazım? Demiştir.
Cenab-ı Hak biz Müslüman kullarını hakiki ve kamil Müslümanlardan eylesin. İnsanlar yarınından bir şey sezemezlerse ve karşılarındaki insanların halini anlayamazsa iyi bilmeli ki o, Allah'ın nurundan mahrum bir zavallıdır... Onun için Allah'a yalvaralım da bizleri de sevdiği ve razı olduğu nurlu kulları arasına kabul etsin amin! Selam ve duayla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.