Canım annemiz
Türkiye’m sevdalısı ilk kadın seçme ve seçilme hakkını alan Ankara Kahramakazanlı SATIKADIN da bir anne idi.
Beni de dünyaya miras bırakanda rahmetli Annem idi. Özellikle de bebeklik ve çocuklukta... Bu en önemli kaynak annelerimizdir.
Biz buna kısaca “anne şefkati” veya “anne sevgisi” diyoruz. Elbette bu gerçeği bilmek için bilim insanı olmak gerekmiyor!
İlim ve bilim insanları, çocukken annemizle kurduğumuz güven ilişkisinin pek çok diğer konu yanında “Allah inancına” etkisi olup olmadığını da sorgulamışlar. Ve Yaradan’ı tasavvur etme şeklimizle doğrudan ilişkili olduğunu görmüşler. Buna göre çocukken anneleriyle “güven veren” bir bağ kurma imkânı bulanlar, Allah’ı, seven-sevilen) yardımcı bir kudret olarak görmeye daha eğilimli olup
Çocukluk bağları “kaygılı” olanlar, yetişkinlikte “esirgeyen ve koruyan” Yaradan inancını daha zor benimsiyor. Çocukken anneleriyle mesafeli-uzak ilişkisi olmuş kişilerde bir yaratıcının varlığına şüpheyle bakmaya daha meyillidir. Batı üniversitelerinde bu araştırmaların sonuçları, kültüre ve zamana göre değişiklik göstermiş. Lakin ülkemizde yapılan, çalışmalar ve anneyle kurulan bağ anlamlı bir ilişki olduğunu ortaya çıkıyor.
Allah’ın “Rahman ve Rahim” sıfatlarıyla anne “merhameti” ve ana “rahmi” kelimelerinin aynı kökten gelmesi daha da anlam kazanıyor. Nasıl Hz. Peygamber’imizi ifadesiyle “Cennet annelerin ayakları altında” ise, “esirgeyen, bağışlayan; seven ve merhametli” bir Allah inancı da ana kucağından besleniyor. Elbette burada bahsedilen, anneden alınan dini bilgiler değil; annenin davranışlarıyla inancımızı etkileyen bir rol model olması. Çocukken annemizle kurduğumuz bağ, daima gönlümüzde: İster insanlar arası ilişkilerde, isterse maneviyatta. Görünen o ki bebekken bir yanı eksik kalanlar, gönüllerindeki o eksikliği manen gidermekte zorlanıyor. Ve bunlar, anneliğin önemini ve değerini bir kez daha vurguluyor. Hayatımız boyunca inançlarımızı şekillendiren pek çok faktör olsa da, annelerimiz hayata, kendimize ve Allah’a bakışımızı belirleyen “ana” etken. Hz. Peygamberimizin, “Rabbin hoşnutluğu anne babanın hoşnutluğuna bağlıdır” demiş. “Amellerin (davranışların) en üstünü hangisidir?” diye sorulduğundaysa şu cevabı vermiş: “Vaktinde kılınan namaz ve anne babaya iyilik etmektir.” Namaz nasıl “dinin direği” ise anneler de, inancın ve kâinata sevgiyle bakmanın “direği”.
Böylesi Hakkı ödenmez” annelerimizin Anneler Günü kutlu olsun. Elbette senede sadece bir gün değil...
Doğduğumuz günden son nefese kadar.
Bir zamanlar ramazan demek, anneler için iki aya yaklaşan bir koşuşturma ile Evdeki yenileme, tamirat ve temizlik işleri önceki aydan başlar, çarşı-pazar, açık hava sergileri gezilerek eksik olan Unu pirinç ci erzak ve eşya önceden temin edilirdi. Anneler toplanarak “erişte kesme” gibi işlerde birbirlerine yardımcı olurlardı. Ay boyunca süren iftar ve sahur ikramlarının yanı sıra “hazır giyimin” olmadığı bir çağda, çocukların bayramlıklarını hazır etmek de annelerin işi idi. Ramazan ayı boyunca cami ve türbe ziyaretlerinin yanı sıra “mukabele” (birlikte Kuran okuma) de annelerin ramazan etkinlikleri yaparlardı. Bu nedenle Kendisine güzel davranıp yakınlık gösterilmeyi en çok hak eden... Annedir.
Böylece İnsanların ve hayvanların, güven duygusuna, sığınmaya ve şefkate ihtiyacı var.
İnsan oğlunun böyle bir dini varken huzuru başka yerlerde araması ve yılda annesini sadece bir kez hatırlaması ne kadar doğru olur? Bunun da yorumunu yine size bırakıyorum.
Şefkat ve sabrın kucağında bir gül gibi bizleri yetiştiren canım annelerimizin…
Aramızdan ayrılanların Mekanları Cennet olsun Hayattaki Annelerin Günleri kutlu olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.