Ey insanlar, ey yurdumun güzel insanları...

Pandemi döneminde verdiğimiz sınav başarı ile devam ederken, yeni normalle birlikte “iyimserliğe ve bu işi de bitirdik” rehavetine kapılmanız her şeyi neredeyse berbat edecek duruma getirdi.

Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca başta olmak üzere, tüm sağlık çalışanlarımızın emeklerini hiçe sayarcasına kurallara dikkat etmememiz, adeta “yeni normali” “normalmiş gibi yaşama” alışkanlığınız evet yenmek üzere olduğumuz korona virüsü yeniden hortlattı. Bütün bunlar kurallara uymadığımızdan, çok basit maske-mesafe-temizlik kuralını dahi kolayca ihlal ettiğimiz için oldu.

Geçenlerde İçişleri Bakanlığı 14 ilimizde düğünleri, nişanları vb organizasyonları 1 saatle sınırlandırdı. Nasıl sınırlandırmasın? Düğünler, kınalar, nişanlar korona virüsün kol gezdiği, hızlıca yayıldığı alanlar olmaya başladı.

Tabii bunların bir ekonomik bedeli var, hemen ‘düğünüme dokunma’ diye birileri, işletmeciler vs karara tepki koydu.

Bakınız haberlerde görüyoruz, izliyoruz, okuyoruz, düğünlerde kuralsız eğlencenin vakaları nasıl artırdığı, pozitif kişilerin düğünlerde insanlara nasıl bu hastalığı yaydığını biliyoruz.

Diğer yandan koca koca bilim insanları, korona virüsle mücadelede kontrolü kaybettiğimizi bas bas bağırarak ifade ediyor.

Böyle bir durumda düğün dernek peşine düşmek, “düğünüme dokunma” demek ne kadar doğru Allah aşkına!

Bizler için uğraşırken salgından vefat eden sağlıkçıları düşünün, biraz olsun eğlenceleri, düğünleri, kına gecelerini durdurun.

Mücadeleyi sadece devletten beklemek büyük bir yanılgıyı beraberinde getiriyor, vatandaş kendi önlemeni tavizsiz bir şekilde almazsa bu yanılgının bir de sonucu olacak, ki sonucu ağır oluyor.

Eğer bu şekilde devam edilecekse ‘yeni normale’ bence eskisi gibi kısıtlamalı, yasaklamalı günlere geri dönülsün.

Hatta düğünler bu süreçte hiç yapılmamalıydı, hadi yapıldı ve görüldü ki yanlış bir şeyler öne alınamayan bir şeyler oluyor.

Düğünüme dokunma değil, düğünler kınalar yasaklansın demeliyiz.

“Hayallerin milletin hayatına kıyıyorsa” ne yapacağız?