Hazal Yılmazkaya plastik pipetlerin çevre ve doğaya etkisini araştırdı

Büyük Kolej ve Fen Lisesi 11. Sınıf Öğrencisi Hazal Yılmazkaya, Anadolu Gazetesi için kaleme aldığı makalesinde plastik kullanımının önemine dikkat çekti.

Hazal Yılmazkaya plastik pipetlerin çevre ve doğaya etkisini araştırdı
Yayınlanma:
Güncelleme:

Doğada çözülmesi yüzyıllar süren naylon poşetlerin ve plastiklerin insan sağlığına verdiği zararlar herkes tarafından bilinmektedir. Büyük Kolej ve Fen Lisesi 11. Sınıf Öğrencisi Hazal Yılmazkaya, Anadolu Gazetesi için kaleme aldığı makalesinde plastik kullanımının önemine dikkat çekti.

ekran-resmi-2021-03-25-14.42.25.png

Kullanımı sadece birkaç dakika, doğada yok olması ise yıllarca süren plastik pipetleri daha yakından tanıyalım. Kendimizi günlük hayatın koşturmacasına o kadar kaptırıyoruz ki bir an için durup her gün sıklıkla kullandığımız eşyalara bakıp kendimize şunu sormuyoruz: Bunları kullanmamızın doğuracağı olumsuz sonuçlar neler? Bu eşyalardan bir tanesi de “plastik pipetler”. Ne yazık ki plastik pipetlerin doğadaki yolculuğu bizim onları kullandığımız süre kadar kısa değil.

YÜZYILLARDAR HAYATIMIZDA

Pipetlerin, yüzyıllardır hayatımızda olduğu bilinen bir gerçek. İlk altından pipetlerin Sümerliler tarafından icat edildiği biliniyor. Daha sonra Mısırlılar içeceklerine sineklerin düşmesini engellemek için kullanıyor. Onları, Güney Amerika yerlilerinin geleneksel çaylarını içmek için kullandıkları odun pipetler takip ediyor. 1881’de Marvin C. Stone tarafından kağıt pipetler icat ediliyor ve yaygın bir şekilde kullanılıyor çünkü bulaşıcı bir hastalık kapma risklerini ortadan kaldıracak hijyenik bir yol arıyorlar. Daha sonra, 1930’lu yıllarda Joseph Friedman, pipetleri geliştirerek “esnek pipetler” yaratıyor. Söylenenlere göre, esnek pipet fikrini kızıyla bir kafede otururken küçük kızın pipetine ulaşmakta zorlanması üzerine buluyor. 1950’lere gelindiğinde hızla büyüyen fast-food kültürünün bir sonucu olarak tek kullanımlık ürünlere ihtiyaç artıyor, bu da plastik pipetlerin doğuşuyla sonuçlanıyor. O günden beri plastik pipetler insanların günlük hayatında sıklıkla kullanılıyor ama çok az insan bu ürünün doğaya verdiği ciddi zararın farkındadır.

whatsapp-image-2021-03-25-at-11.34.png

Plastik pipetler, sadece birkaç dakikalığına kullanılan basit ürünler olarak hafızamızda yer ediyor. Fakat durum o kadar basit değil çünkü plastik pipetler onlarca hatta yüzlerce yıl dünyada varlığını sürdürüyor. Linda Booker’ın yönettiği 2017 yapımı “Straws (Pipetler)” belgeselinde Georgia Üniversitesi Mühendislik Fakültesinden (UGA College of Engineering) Profesör Jenna Jambeck: “Plastik, dünya için istilacı bir tür gibi. Dünyadan olmayan, yeni bir madde. Doğanın bu maddeyle başa çıkmak için bir yolu yok. Sonuç olarak plastikler dönüp dolaşıp yine bize zarar veriyor.” diyor.

Plastikler, petrol ve türevlerinden yapılan maddelerdir. Plastikler, doğada tamamen yok olmak bir yana,  yıllar içinde sadece “mikro plastik” denilen küçük parçacıklara ayrışabilir. Bu mikro plastikler sadece bitki ve hayvanların doğal yaşam alanlarına zarar vermekle kalmayıp insanların kullandığı çoğu malzeme aracılığıyla insanlara geri döner. ABD’nin Washington eyaletinde kurulmuş kar amacı gütmeyen çevre savunuculuk grubu Ocean Conservancy’nin verilerine göre, plastik pipetler okyanus kıyılarında en sık rastlanan atıklar listesinde beşinci sıradadır. Ayrıca dünyanın kâr amacı gütmeyen en büyük eğitim ve bilim organizasyonlarından biri olan National Geographic Society’ye göre, plastik pipetler her yıl okyanusa atılan 8 milyon plastiğin büyük bir kısmını oluşturur. Küresel plastik kirliliğinin yüzde sekizinden plastik pipetler sorumludur. Profesör Jenna Jambeck, “Her yıl dünya genelinde ortalama sekiz milyon metrik ton plastiğin okyanuslara gittiğini tahmin ediyoruz. Sekiz milyon metrik ton, dünyadaki tüm deniz ve okyanus kıyılarında her adım başı plastikle doldurulmuş beş büyük boy çantanın olmasına denk geliyor.” diyor ve ekliyor: “Artan nüfus ve plastik kullanımının sonucu bu sayı 2025’e kadar iki katına çıkacak ve yaklaşık 17 milyon metrik tona ulaşacak.”

Plastik pipetler, sadece kıyılarda değil okyanuslarda da doğal dengeyi bozan unsurlar arasındadır. Birkaç yıl önce, bir deniz kaplumbağasının insanlarca tedavi edildiği bir video internette viral olmuştu. İnsanlar acı çeken kaplumbağanın burnuna sıkışmış bir plastik pipeti çıkarmaya çalışıyorlardı. Bu plastik pipet, okyanusa daha önce de insanlar tarafından atılmıştı. Bugün binlerce deniz canlısı plastik pipetleri yiyecek sanıyor ve bu pipetler ya hayvanların vücutlarına saplanıyor ya da bir şekilde yutabilseler bile sindiremiyor. Avusturalya’da yaşayan dalış koçu Kasey Turner, okyanusa 20 dakikalık bir dalış gerçekleştiriyor ve tam 319 plastik bularak dönüyor. 24 saat sonra aynı yerden başka bir dalış yaptığında bu sefer 294 yeni plastik pipetle karşılaşıyor ve bir hafta sonra bu sayıya 150 plastik pipet daha ekleniyor. Basit bir deney sonucunda görüyoruz ki sualtı ekosistemi insanlar tarafından zarara uğratılıyor.

Plastik pipet tüketiminin bu kadar fazla olmasının açıklamasını yapmak oldukça güç. Zorunlu durumlar dışında düşünülenin aksine pipet kullanmak diş sağlığı için zararlıdır çünkü kullanılan pipet yemek borusuna kadar uzanmıyorsa pipetler içeceklerdeki şeker ve asidin ağzın belli bölgelerinde toplanmasına neden olur. Pipetler aynı zamanda sindirim organlarına gereksiz hava dolmasına neden olur ve vücutta şişkinliğe yol açar. Ayrıca plastik pipetlerin ana maddesi olan polipropilen ortamın sıcaklığına, asidikliğine ve ortamda bulunan ultraviyole ışınlarının yoğunluğuna bağlı olarak içeceklere karışabilir. Pipet kullanımı içecek içmenin hızlı bir yoludur ancak doygunluk hissini azaltır. Bu da şeker, asit, alkol vb. maddelerin aşırı tüketimine yol açar. Sürekli pipet kullananların ağız çevrelerinde kırışıklıkları erkenden görmek de mümkündür. Şu an pek popüler olmasa da plastik dışında; cam, paslanmaz çelik, toprakta çözünebilen kağıt, bambu gibi çevre dostu maddelerden yapılmış pipetler üretiliyor.

Peki, plastik pipetlere erişim daha kolayken insanlar neden yeni arayışlara girsin? Bu soru bizi yine mikro plastiklere yönlendiriyor ve sudaki mikro plastikler de günlük yaşantımızın hemen hemen her yerinde karşımıza çıkıyor. Öncelikle, mikro plastiklerle dolu bir yerden tutulan balıkları tüketen insanların kendilerini zehirlediklerini söylemek mümkün. Çok popüler bir malzeme olan “deniz tuzu”nun kirli denizlerden ve tuzlu su göllerinden elde edildiği biliniyor. Son zamanlarda Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bir araştırmaya göre musluk suyunun %94’ünde ve neredeyse şişelenmiş her marka suda mikro plastiklere rastlanıyor.

Bu üzücü gerçeklere rağmen bir şeyleri değiştirmeye, farkındalık yaratmaya çalışanların olduğunu bilmek umut verici. 2011’de Kaliforniya’da, “Son Plastik Pipet Kampanyası (The Last Plastic Straw Campaign)” başlatıldı. Bu kampanyanın amacı, restoranların müşterilerine yalnızca özellikle istenirse pipet vermekti. İnsanlar kendi ülkelerinde de aynı şeyi yapabilsin diye küçük bilgilendirme kartları yapılıp resmi sitelerine de yüklenmişti. 2018 yılında Greenpeace vücutlarına pipet saplanmış hayvanların fotoğraflarını göstererek dünyaya “Okyanuslarımızdaki hayatı emmeyin!” mesajını verdi. Plastik pipet kullanımı New York, Seattle, Miami, Vancouver, Hawaii, California gibi şehirler ile İngiltere, İskoçya, Tayvan gibi ülkelerde; Zooloji Parkları ve Akvaryumlar Derneği üyelerinden bazılarında, Portland Üniversitesi, Chicago Sanat Fakültesi gibi birçok yerde yasaklandı. Yasal kısıtlamalar, bu değişimi başlatmaya gönüllü insanları korkutmamalıdır. Max, 11 yaşında Costa Ricalı bir genç, “No Straw Challenge” adında bir kampanya başlattı ve üç ay kadar kısa bir sürede ülkesindeki kırktan fazla restoranı çevre dostu pipetleri kullanmaları konusunda ikna etti.

Pipetler, yüzyıllardır insanların hayatlarında var. Pipet kullanımının ihtiyaç mı yoksa sadece zevk mi olduğu tartışılmaktadır.

Fakat tartışma götürmeyen bir gerçek var ki o da sadece birkaç dakikalığına kullanılan plastik pipetlerin çevreye ve insanlara verdiği zararlardır. Dünyada çözüm bekleyen onlarca sorun var ama daha fazla beklemek zorunda değiliz. Doğaya yapılan adaletsizliğin karşısında durmalıyız. “ Sadece benim çabalamamla ne değişebilir?”, “Sadece benim çıkardığım ses, duyulacak kadar yüksek olamaz.” gibi cümlelerle cesaretimizi kırmamalıyız. Herkes böyle düşünseydi hiçbir değişim yapılamazdı. Biz, sesimizi bizi duymayı reddedenlere bile duyurabiliriz, doğanın sesi olabiliriz!

 Düzeltmen, İnternet Editörü
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.