Darbenin ardından

Devletimiz/milletimiz bir büyük badire atlatmıştır. Savunmasız,  silahsız, “kardeş olalım, yaptığınız yanlış, ininiz şu cin atından” diye ellerini...

Darbenin ardından
Yayınlanma:
Güncelleme:

Devletimiz/milletimiz bir büyük badire atlatmıştır. Savunmasız,  silahsız, “kardeş olalım, yaptığınız yanlış, ininiz şu cin atından” diye ellerini açıp adeta yalvaran insanların üzerine “acımayınız, ateş ediniz, hedef göstermeden kurşun sıkınız” diye emirler verilmiş talimatlar yağdırılmıştır. Arkadaş sen de aynı vatanda yaşadın, diğerlerinin verdiği vergilerle okudun, eğitim aldın, varlık sahibi oldun, düşmanın yapabileceğini, düşmana yapman gerekeni, sen düşmanca duygularla kendi milletine yapıyorsun. Düşman sana yaptırıyor bu nasıl bir aynı millete mensubiyettir, bu nasıl aynı vatanda yaşama kadridir? Sizin gözünüz kör hissiyatınız ölü, idrakinizi yok, basiretinizi bağlanmış, ferasetiniz karamış ki bunca öfke hiddet ve kinle saldırıyorsunuz. Onlar da dün ya komşunuz, ya akrabanız, ya otobüste yan yana oturduğunuz, belki aynı camide namaz kıldığınız, muhtemel ki markette selamlaştığınız insanlardı. Gavurla istişare yapıp, planlar tesis edip, kendi milletinize bunca düşmanlığa nasıl razı oldunuz? Her ne kadar yaşanan adaletsizlikleri ifade ederek eyleme davet etse de neticede dökülecek kan, alınacak can, yanacak ateşler düşecek ocak benim milletimin ah-u eninidir” demeden “evet” diyebildin. Irak’taki yaşananları ve onca zulmü yaşatanları hatta en sonunda nasıl pişman olduklarını hayret ve dehşetle seyrettiniz. Hiç mi ders almadınız? ABD ve AB kendisine uşaktan öte köle arıyor. Bu büyük badireden alınacak dersler elbette vardır. Batının kilisenin yol göstermesiyle tarihi bir projesi vardır. Adına ”şark meselsi” dedikleri aslında Türkleri önce Orta Avrupa’dan sonra “Yakındoğu” dedikleri balkanlara kadar olan yerlerden, daha sonra kendilerine göre “Ortadoğu”dan atmak “uzak doğu” dedikleri orta Asya’ya göndermek emelinin adıdır. Şayet göndermek mümkün olmazsa en ideali de burada imha edip tarih sahnesinden silmektir. Bunun önemli bir bölümünü başardılar. Bazen iç isyan çıkartarak, bazen dışarıdan hücum ederek, bazen de şu son günlerde olduğu gibi kendi askeriyle kendi topuyla tüfeğiyle kendisine hücum ettirerek. Mısır valimiz aslında iyi bir insan olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa İngilizlerin oyununa gelip kendi ordusuyla Nizip’e kadar gelip düşman sevindirmişti. Biz böylesine tehlikeli bir durumu atlattığımız için Allah’a şükrediyoruz. Sevincimiz milletin aşına bela olanların yeni bir bela çamalarından kurtulmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Batılardan de bizim gibi sevinmelerini, bizim bir badireden kurtulmamız kutlamalarını bekleyemeyiz. Zaten bu vahim olay karşısında sessiz kalmaları kınamamaları da bunu gösteriyor. Çünkü karıştıran seyreden elini oğuşturan bu olaylar olurken yeni planlar yapan batıdır. El-Nusra “kendisini feshettiğini” duyurunca ABD bir açıklama yaptı “ABD ve AB’nin çıkarları…” dediler. Yani batı denilince kimleri kapsadığı bellidir. Bu ahlaksız isyan en tehlikelisiydi. Çünkü Allah korusun başarılı olsalardı sabaha karşı Kobani denilen Ayn-el Arp’tan ABD conileriyle beraber Kürt sürüleri de sınırı geçip işgale başlayacaklardı. İşgal ve isyan beraber organize edilmişti. Ne alçak bir tuzaktır. Bu korkunç tuzağın bozulmasında emeği olan başta Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere ilk fırsatta “ darbeye karşı olduğunu, reddettiğini ilan eden yiğitçe bir duruş sergileyen Sayın Devlet Bahçeli ile geç de olsa ihtilalin başarısız olacağı anlaşılınca da olsa destek açıklaması yapan Sayın Kılıçdaroğlu’nu tebrik ediyoruz. Sergilenen birlik beraberlik görüntüsü güzel bir tablodur. İstanbul’daki miting için ilk teklifte katkısının devam ettiğini, katılacağını açıklayan Sayın Devlet Bahçeli’nin tavrı takdire şayandır. Sayın Kılıçdaroğlu önce “muhalefet liderleri üzerinden avantaj sağlamaya çalışıyor” diyerek katılmayacağını açıklaması sonra kabul ederek katılacağını ifade etmesi, basit siyasi atraksiyondur. Sayın Binali Yıldırm’a bir soru soruldu, “erken seçim olabilir mi” diye. Verdiği cevap zaten büyüklüğün ifadesiydi. Oya tahvil etmek istemiyoruz erken seçim gündemimizde yoktur” dedi. Bu bile anlamlı ve anlaşılması gereken ifadedir. Çünkü1974 yılındaki CHP-MSP koalisyonunda Kıbrıs Barış Harekatı olmuştu. Bu olayın başarısını Erbakan hocanın taraftarları kendi liderlerinin Kıbrıs Fatihi olduğunu açıklamışlardır. Diğer cenah da Kıbrıs Fatihi olara Ecevit’i gösterdiler. İşte aynen şimdiki gibi bir müthiş atmosfer hakim. Ecevit bunu fırsat bilip, oya tahvil etmek için hükümeti bozdu ve seçime gitti. Umduğunu bulamasa da tarihinin en yüksek oyunu aldı. İşten o zamanki atmosfere benzeyen hatta daha avantajlı bir durum ortadayken başbakan “seçim yok” dedi. Bu nasıl muhalefet üzerinden avantaj sağlamaktır? Ayrıca şu anda bu miting yapılmadan üç ay sonra seçim olsa Kılıçdaroğlu baraj altında kalır. Bu nasıl bir avantaj sağlama arzusudur. Ayrıca Cumhurbaşkanının danışmanlarından Şeref Malkoç’un, Sayın Devlet Bahçeli’nin daveti kabul etmesine ”nasıl katılmasın, hayatında göremeyeceği bir kalabalığa konuşacak” demek densizliğini göstermiştir. Sayın Bahçeli kalabalığın cazibesine kapılarak değil önce memleketin içinde bulunduğu durumu göz önüne alarak katılacağını belirtmiştir. Cumhurbaşkanının davetine icabet ederek karar vermiştir. Darbeye karşı olduğunu daha ilk saatlerde açıkladığında ne kalabalık vardı ne de Malkoç’tan ses-seda vardı. Üstelik o kalabalığın bir kısmı da Sayın Bahçeli’nin arkadaşlarıdır. Bu söz ile Sayın Kılıçdaroğlu’nun bahanesi aynı kalitesizlikte sözlerdir. Bu olayların bazı eksiklikleri de ortaya koyduğu anlaşılmaktadır. Adalet. Evet adaletli olmak, adaleti eşit olarak dağıtmak. Bu son zamanlarda oldukça zedelenmiş, haksızlıklar adeta zirve yapmıştı. Adaletin yok olması anarşiyi, kaosu, güvensizliğ beraberinde getirir. Biz Türk milleti olarak Cezayir Müslümanına da onları mutlu edecek huku sistemi geliştirirken, Yemenli için başka Ermeniler için, Rumlar ve Yahudiler için ayrı bir hukuki sistem, Rumeli’de yaşayanlar için de ayrı bir hukuk tesis ettik. Batı onları adamdan da saymıyordu. Kadınlar için ayrı erkeklere başka sistemler icat ettik. O devirde batının aydınlanma zamanı denilen zamanda Fransız Montaigne” kadınları adamdan sayıp fikrini sormak beyhude bir iştir “diyordu. Mutlaka bozulan adalet sistemini yeniden, gerçek anlamına uygun bir şekilde tesis edilmelidir. Adalet ve güvenlik bir insan için en değerli en vazgeçilmez bir duygudur. Kaybolduğu zaman devlet çöker. Bu duygular çökmese de yıpranmış, yontulmuş, değersizleştirilmiştir. Yeniden eski haline gelmesi için yeni bir teşkilatlanmaya ihtiyaç vardır. Devletin gelirleri de yine adaletli bir şekilde dağıtılmalıdır. “Dün onlar yedi artık şimdi de biz yemeliyiz” diyen kafa ne Müslüman kafası ne insan olabilir. Dün yedilerse sen de yedirmemek devlet malında kul hakkı, yetim hakkı, tüyü bitmemişlerin hakkı” olduğunu söyleyerek iktidar olmuşsan buna dikkat edecek, bu söylemlerini yerine getireceksin. Devlette işe almalardaki adaletsizliğe bir son verip sizden olmasa da hakkı olanları kabiliyeti olanları işe alarak adaleti yerine getirmelisiniz. Soru çalmak kadar vahim olan, partiden kudretli birinin torpilini arkasına almak gibi dengesizliğe sebep olan adam kayırmaların yerini adaletli olmak almalıdır. Cemaatin oyu var diye desteklenen kerameti kendisinden menkul oy deposu olarak görülen adamlara ve mihraklara verilen destekler gözden geçirilmelidir. Manevi arınma merkezi olan bu yerler birer maddi kirlenme merkezi halini almışlardır. Büyük şehirlerdeki muhteşem binalar, lüks külliyeler hep cemaatlere verilen haksız destek sebebiyledir. İşte yaşananlar da bir fakir vaizden şu ana kadar gelinen süreç ne hazin ne elim ve ne ders alınası ibret vesikası işlerdir. Dün şikayetçi olduğumuz güneydoğu ağalığı, feodalitesine oy uğruna verilen tavizlerden yakınırken bu gün onun yerine cemaatler almıştır. Görülmüştür ki bunların oyları öyle hava attıkları kadar değildir. Oy uğruna yeni tavizler yeni usulsüzlükler yapılmamalıdır. FETÖ denilen şahsın üç ya da dört yıl evvel vefat eden kardeşinin cenazesine dokuz bakan altmış milletvekili katılmıştı. Birçoğu FETÖ gibi seller sümükler ağlamıştı. O zaman da yazdım, ”beyler devleti bu ne idüğü belli olan adamların ayaklarının altına sergen etmeyiniz. Bunca bakanın katılacağı kadar ne iş yapmıştır bu şahıs” diye yazmıştım. Benzer feceatte işlerin başka cemaat mensuplarına yapıldığını işitiyoruz veya şahit oluyoruz. Bunca fedakarlık sizi cennete götürmez. Bilakis yetimin malını, tüyü bitmemişlerin hakkını, devletin hakkını onlara haksız bir şekilde dağıttığınız için vebal altındasınız. Bunca kolaylık size iktidar yolunu açmaz. Son yaşananlarda görüldüğü üzere elbette. Yaşananların bunca adaletsizliğin bunca tarafgirliğin, bunca tarafsız olamamanın neticesi olduğuna katılmasak da dikkatle düşünülmelidir. Sağlanan bu kardeşlik iklimi bozulmamalıdır. Düşmana karşı verilen birlik görüntüsü elbette en fazla ABD, AB ve NATO mensuplarını üzmektedir. Bir zamanlar Abdülhamit Han’a suikast yapan Ermeni’yeTevfik Fikret” avcı damını fena kurdun attın ne yazık ki vuramadın” diyerek kimin adamı olduğunu göstermişti. Aynı tıynette bu gün de basın mensubu, siyasi figürler vardır. Onlar da batı gibi üzüldüler. Hatta bir kısmı ”ne olur ne olmaz” diyerek tedbiren yurt dışına kaçmışlardır. Türkiye’nin bir eksen kaymasına kadar varacak işler yapmasından korkmaktadırlar. Siyaseten verilen bu görüntü devletin yeniden dizayn edilmesi ortak akılla şekillendirilmelidir. Şunu da unutmayalım ki Erbil’de Cuma hutbesi okuyan imam ister Arap olsun, ister Kürt olsun” akan Müslüman kanıdır. Osmanlı başımızdan gideli birliğimiz bozuldu, huzurumuz kalmadı. Müslümanlar başsız kaldı” diyerek en değerli tespiti yapmıştır. Bu ses herkesin kulak vermesi batının haydutlarını Müslüman kanı üzerinden yer altı ve yer üstü zenginliklerimizi alıp götürmelerine izin verilmemelidir. Her insanın memleketin kalkınması hususunda fikirleri olmalıdır olacaktır. Bunların ayrılık vesilesi düşmanlık kamplaşma sebebi olmaması gerekir. Bu didişmenin batının sömürgecilerinin işine yaradığını artık hepimiz anlamalıyız. Ses de güzel, görüntü de güzel. Bu güzelliği bozmaya hiç kimse tevessül etmemelidir. Çükü düşmana korku, dosta güven veren bu hava en çok bizim faydamızadır. Dünyada bir ilk yaşanmaktadır. İktidar ve muhalefet aynı sahnede aynı mikrofonda aynı kalabalığa hitap etmektedirler. Bu hava bozulmamalıdır. Hatta daha da güçlendirilerek bir kardeşlik iklimi yaratılmalıdır. Bu durum bazılarının sonu da olabilir. Çünkü “madem farkımız yoktur o zaman ayrılığa ne gerek var” denilerek kaymalar olabilir. Memleket kazanmış devlet karlı çıkmıştır. Keşke Kürtler de ferdi olarak katılmalarına rağmen siyasi temsilcileri de katılarak güçlü bir görüntü verilseydi.  

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.