Geleneksel tıp yeniden hayat buluyor

Türkiye’de ötekileştirilen ve unutulmaya yüz tutan geleneksel ve tamamlayıcı tıp, Bezmialem Vakıf Üniversitesi’nin açmış olduğu merkez ile birlikte yeniden hayat buluyor.

Geleneksel tıp yeniden hayat buluyor
Yayınlanma:
Güncelleme:

Tarihi yüzyıllara dayanan, Osmanlı Devleti zamanında da aktif ve profesyonel olarak kullanılan geleneksel ve tamamlayıcı tıp için 2014 yılından bu yana Sağlık Bakanlığı çalışmalar yürütüyor. Gerek uzman kişilerin uygulamaması gerekse çağdaş bilimin geleneksel tıbba olan soğukluğu nedeniyle dünyada birçok ülkede geliştirilen ve uygulanan geleneksel tıp Türkiye’de ise istenilen düzeye gelemedi. Bu yüzden konunun hassasiyetinin farkında olan Bezmialem Vakıf Üniversitesi de Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp İleri Araştırmalar ve Uygulama Merkezi’ni (GETAMER) hizmete açtı.

Kanser ve inflamatuar hastalıkların tanısı ve tedavisinde çalışmalar yürütülecek

GETAMER ile birlikte öncelikli olarak geleneksel ve tamamlayıcı tıpta kullanılan yöntem ve ürünleri modern tıp uygulamalarına entegre ederek istismarlardan uzak ve yetkin kişiler tarafından yapılması hedefleniyor. GETAMER, aynı zamanda Türkiye’nin en kapsamlı ve 1,5 milyon TL değerindeki canlı hayvan görüntüleme sistemi bulundurma özelliğini de taşıyor. Bu sayede kanser ve inflamatuar hastalıkların tanısı ve tedavisinde kullanılacak farklı yöntem ve uygulamaların takibi ve yeni ilaç geliştirme çalışmaları da yapılacak. Merkezde aynı zamanda üniversite ile birlikte Osmanlı Tababeti üzerine yazılmış olan eserler çevrilerek oradaki bitkilerin araştırılması da ön planda olacak. Yani artık Osmanlı Tababeti alanı tekrardan hayata geçecek.

“Uygulamadan daha çok araştırma üzerine yoğunlaşacağız”

Bezmialem Vakıf Üniversitesi GETAMER Koordinatörü Prof. Dr. Abdürrahim Koçyiğit açmış odlukları merkezle birlikte geleneksel tıp ile ilgili eksik olan araştırma eksiğini kapatmak istediklerini dile getirerek, “Türkiye’de son zamanlarda geleneksel tıp her ne kadar yaygınlaşmaya başlasa da yetkin olmayan kişilerin istismar alanı haline gelmeye başladı. Çünkü hekim olmayan kişiler tarafından yapılmakta. Bu yüzden de 2014 yılında Sağlık Bakanlığı konuya el atarak 15 alanda yetkin kişilerce bu işin belli kurallar çerçevesinde yapılabileceğine dair yönetmelik yayınladı. Yani artık sadece konuyla ilgili sertifika alan hekimler tarafından bu işin yapılacağına dair izin verildi. Türkiye’de geleneksel tıp alanında 25 civarı merkez kurulmasına rağmen yönetmelikten sonra çoğu uygulama ağırlıklı merkezler olarak açıldı. Fakat araştırma konusu biraz ihmal edildi. Hâlbuki bu tür konuların mutlaka araştırmalarla birlikte yürütülmesi, yaptığınız işin bilimsel anlamda kanıtlanması ve kabul görmesi gerekiyor. Biz de diğer merkezlerden farklı olarak araştırma ağırlıklı olarak merkezimizi hizmete açtık. Uygulamadan ziyade uygulamaları araştırmalarla destekleyip uluslararası camianın kabul göreceği yöntemleri ayarlamaya çalışacağız” dedi.

Bitkiler üzerinde araştırmalar yapılıp ilaç olarak kullanılacak seviyeye gelinecek

Prof. Dr. Koçyiğit aynı zamanda bitkiler ile ilgili yapılacak olan araştırmaların da önemine değinerek, “Türkiye tıbbı bitkiler açısından dünyada en zengin kaynağa sahip ülke olmasına rağmen hala Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmış bitki sayısı çok az. Ruhsatlı olanlar da gıda ve tarım bakanlığından gıda takviyesi olarak onay alıyor. Fakat bunlar hiçbir araştırmadan geçmeden maalesef ilaç olarak piyasada kullanıyor. Hâlbuki mutlaka Sağlık Bakanlığı’nın onay vereceği bitkilerin ve tıbbı ilaçların olması gerekiyor. Bunun için de Sağlık Bakanlığı araştırma istiyor. Fakat bu tür merkezler olmadığından ruhsat alan bitki sayısı maalesef hala sınırlı durumda. Biz de Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsat alabilecek olan bitkilerin potansiyelini araştırıp teslim etmek istiyoruz” diye konuştu.

Osmanlı Tababeti ’ne yeniden dönüş sağlanacak

Osmanlı Tababeti eserlerini yeterli seviyede çeviri yapabilecek bilim adamının olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Koçyiğit, ayrıca bu eserleri yeniden inceleyeceklerini belirterek, “Osmanlı Tababeti aslında çok kadim bir kültürümüzdür. Fakat son yüzyılda ‘kocakarı ilacı’ diye tabir edilerek dışlandı. Aslında bu konudaki en büyük sorunumuz Osmanlıcanın artık tam anlamıyla kimse tarafından okunamaması. Çünkü Osmanlı Tababetinin tümü Osmanlıca eserlerden oluşuyor. Bunları okuyup da ortaya çıkarak bilim adamımız maalesef çok az. Dolayısıyla bir kopuş yaşanmış. Fakat bilim camiasının uzak durmasından dolayı dünya ülkeleri kadar bu konuda ilerleyemedik. Hatta bu konuda kullanılan ilaçların da maalesef çoğu ithal. Osmanlı’dan gelen geleneğimizi biz devam ettirememişiz. Bu merkezin bir amacı da Osmanlıdan gelen geleneğimizi devam ettirebilmek. Bir yandan da bilim adamı arkadaşlarımızla birlikte Osmanlı Tababeti eserlerini çözerek oradaki bitkileri araştırmak ve tekrar hataya geçirmek için bu merkezi açtık” ifadelerini kullandı.

“Tıp fakültelerinde geleneksel tıbbın eğitimi verilmeli”

Son olarak da sözlerine geleneksel tıbbın nasıl ilerlemesi gerektiğine de değinen Koçyiğit, “Geleneksek ve tamamlayıcı tıbbımızı ilerletmek için öncelikli olarak sertifikalı hekimlerimizin arttırılması ve tıp fakültelerinde bu alanla ilgili eğitimin verilmesi gerekiyor. Çünkü sadece sertifika eğitimi çok sınırlı kalıyor. Gerçekten bilimsel araştırmaların ve bilimin ışığında bu yöntemlerin uygulanması ve araştırılması gerekiyor. Objektif kriterlerle bu işin faydalı olup olmadığını görmek gerekir. Kişisel tecrübeler her zaman doğru değildir. Yanıltıcı olabilir ama laboratuvarlar objektif sonuçlar verir” diyerek sözlerini tamamladı.

“İlaç endüstrisine milli çözüm anlamında bu alanda ilerlemeliyiz”

Merkezin açılımına destek veren İstanbul Kalkınma Ajansı’nın Genel Sekreteri Özgül Özkan Yavuz da Bezmialem Vakıf Üniversitesi ile bu alanda birçok çalışmalar yaptıklarını ve ilerlemeler kaydetmeyi düşündüklerini dile getirdi. Özgül Özkan Yavuz aynı zamanda, “Tıp endüstrisi tabi ki de her anlamda çok kıymetli. İlaç ve medikal sektör dünyada silah endüstrisi kadar güçlü bir endüstri. Bizim mutlaka bu alanda kendi inovasyonlarımızı ve ARGE’mizi yapıp kendi yenilikçi çözümlerimizi üretmemiz gerekiyor. Geleneksel tıp da aslında bizim genetiğimizde ve kodlarımızda olan bir takım uygulamaları barından bir alan. Özellikle bugünkü çağdaş altyapı ile birleştirerek endüstrileşmesi, Türkiye’nin kendine özgü milli çözümlerini üretebilmesi adına bu tip araştırmalar ve çalışmalar çok kıymetli. Geleneksel tıp aslında çok köklü bir geçmişe sahip olan çok önemli bir alan. Fakat ilaç endüstrisi dünyada o kadar baskın ki ülkeleri bir nevi esir almış durumda. O yüzden son yıllarda gerek Sağlık Bakanlığı gerekse devlet büyüklerimiz bu alanın yolunu açmak için çalışmalar yaptılar. Aslında sağlıklı olan bu ilaç endüstrisinin üzerimize geçirdiği gömlekten kurtulmak. Kendi milli ürünlerimizi üretip büyüyebilmek önemli olan” şeklinde konuştu.

Açılışın ardından da Bezmialem Vakıf Üniversitesi Dekanlık Konferans Salonu’nda geleneksel ve tamamlayıcı tıp alanı ile ilgili değerli konuşmacıların ve akademisyenlerin katıldığı konferans düzenlendi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.