Gençlere güvenmek

Fransa 2016’da üçüncü maçımızı Çek Cumhuriyeti ile oynadık ve karşılaşmayı 2-0 kazandık. Grubumuzun dişimize göre tek takımı olan Çek Cumhuriyeti maçına çıkarken, Teknik Direktörümüz Fatih Terim’in yelkenleri suya indirdiği, inadını bıraktığı, doğru kadroyu ve doğru sisteme yaklaştığını gördük. Hırvatistan ve İspanya maçlarında dirençsiz bir 11’le sahaya çıkan, topla oynamayı seven, pres yapmayan, forvet arkası özellikli bazı futbolcuları keserek, daha mücadeleci ve gerçek kanat futbolcuları ile oynayıp, formsuz Caner yerine İsmail Köybaşı ve dirençli bir orta saha ile mücadeleye çıkan bir milli takım hazırlamıştı. Hemen en büyük değişikliği sağlayan genç yeteneğimiz Emre Mor’a sözü getirmek istiyorum. Bu çocuk milli takımımıza piyangodan son anda çıkan büyük bir ikramiyedir. Hazırlık maçlarında ne kadar faydalı olacağı zaten görülmüştü. Böyle yetenek binde bir düşer insanın eline. Çok genç olmasına rağmen, fiziki yapısı yetersiz olmasına rağmen, hızlı, agresif, çabuk, kıvrak ve bir o kadar da çabuk ve doğru düşünebilen, genelde final hareketlerini doğru yapan süper bir yetenek, bunu ilk maçından itibaren gösterdi Emre Mor. Şimdi Fatih Terim’in ilk 2 maçta Emre Mor’u düşünmemesi, güvenmemesi büyük handikaptı. Orta sahaya böyle dinamizm getiren, boy dezavantajına rağmen fizik gücünün yeterli olmasını acaba göremedi mi Fatih Hoca. Bunları Fatih Hoca’ya söylememizin nedeni, daha önceden sürekli sürpriz isimleri milli takıma alıp oynatması ve şapkadan tavşan çıkarması ile ünlüdür Fatih Hoca. “İşte bunu sadece ben yaparım, ben böyle isimler bulur çıkarırım, başka kimse bunu yapamaz” demeye çalışan Fatih Hoca acaba Emre Mor’da neden tereddüt etti bunu anlamak gerçekten zor. Volkan Şen’in de ilk 11’de oynaması hızlı ve etkili ataklar yapmamızı sağladı, bunda ağır Çek defansının da etkisi var tabii. Yalnız Volkan Şen’in hala son vuruş ve son pasları vermede çok eksiği var, bir türlü bu eksikliğini gideremiyor, götürdüğü topları heba ediyor, sonuç getirecek hareketi yapamıyor. Kaleci Volkan yine süper oynadı, helal olsun. Ozan Tufan zaten orta sahada tek kuvvetli ve çok koşan, oyun bozmaya çalışan futbolcumuzdu. Emre Mor ve Volkan Şen’in takıma girmesi sağa sola deplase olmaları, Çek takımının kurgusunu bozmaları Ozan’ı çok rahatlattı ve Ozan ileri daha fazla destek vererek bir de gol attı. Burak Yılmaz’ın daha fazla çalışması, tutukluğunu üzerinden atması ve golde Volkan Şen ile iyi anlaşarak Volkan’ın ön direğe hareket etmesi Burak’a golü atmasını sağladı. Defansımız bu maçta çok daha dikkatliydi, Mehmet Topal ile Hakan Balta hemen hemen kusursuz oynadı. Bu arada birkaç pozisyon bulan Çek takımı da açıkçası biraz şanssızdı. Bir topları direkten döndü, bazı pozisyonlarda Volkan Babacan’ı geçemediler, açıkçası şans da bu maçta yanımızdaydı. Fakat bu maçta en önemlisi, takımımızın mücadele ruhunu tekrar kazanmasıydı, bazı doğruları yaparak mücadele gücümüze akıl gücümüzü, ruhumuzu ve kaybolan havamızı da ekleyerek dişimize göre olan Çek takımını alt etmesini bildik. Aslında bu doğruları Hırvatistan ve İspanya maçlarında da yapmamız gerekirdi, şimdi bu kadar düşünmeyecektik, en az gereken 1 puanı o iki maçtan birinde alırdık yoksa. O maçlarda daha dirençli, daha çok koşan ve ruh koyan bir takımla çıkmamız gerekirdi. Şimdi, yapılacak iş hemen havaya girmemek, aslında çok da öyle aman aman bir maç oynamadı takımımız, daha birçok eksiğimiz var, bu sonuç bizi yine aldatmamalı, biraz daha iyi bir takımla oynadığımız zaman şımarırsak hesabımızı keserler. Şimdi çok daha çalışmalı, akıllı ve mütevazi olmalıyız, havaya girmemeliyiz, ayaklarımız yere sağlam basmalı ve iyi taktikler geliştirmeliyiz. Bu, bugün için de böyle, gelecek için de böyle, Emre Mor, Ozan Tufan, Hakan Çalhanoğlu gibi gençleri mutlaka milli takıma bulup kazandırmalı ve onları da çabuk şımartmamalıyız. Milli takımımızın geleceği ancak böyle kurtulur.