Görünen köyü görememek

A Milli Futbol Takımımız Fransa’da yapılan Avrupa Şampiyonasındaki ikinci maçında İspanya’ya 3-0 yenilerek turnuvaya katılan takımlar arasında en kötü takım olma yolunda önemli bir adım attı! Hırvatistan maçından sonra milli takımımızın ne durumda olduğu açıkça görülüyordu. Takımımız devşirme stoperlerle ve aynı özellikli orta saha futbolcularıyla ve santraforsuz oynamış, hiçbir şey yapamadan, futbol oynayamadan farktan kurtulmuş ve 1-0’a çok şükür dedirtmişti. Hal böyle iken, İspanya karşısına aynı mantık ve aynı kadro ile sadece Cenk yerine Burak farkı ile çıkmak ve aynı oyun düzenini uygulamaya çalışmak “Görünen köyü görememek”ten başka bir şey değildir. Peki görünen köy neydi: İspanya ve Hırvatistan Avrupa’nın hatta dünyanın en iyi birkaç futbol ülkesinden ikisi. Milli takımlarında yer alan futbolcular dünyanın en iyi takımlarında top koşturuyorlar. Bu takımlara karşı siz futbol oynamaya çalışamazsınız. Futbol oynayacak bir 11’le mücadeleye çıkamazsınız.  Bu takımlarla ancak, oyunlarını bozarak, pres yaparak, onlara oyun oynayacak alan bırakmayarak, paslaşmalarını önleyerek, onlardan çok koşarak, onlardan çok mücadele ederek baş edebilirsiniz. Siz oyun kurmaya çalışırsanız, onlar gibi oynamaya kalkarsanız, işte o zaman sonunuz hezimet olur. Çünkü senin futbol ekolün yok, dünya çapında futbolcun yok, ülke futbolunun seviyesi belli, takımının bir sistemi yok, milli takıma seçtiğin futbolcular doğaçlama, günübirlik top oynuyorlar. Aslında bizi ülke olarak aldatan durum, mucizevi bir şekilde eleme grubundan çıkıp finallere gitmemiz ve ardından hazırlık dönemlerinde, hafif takımlarla yapılan ve kazanılan özel maçlar olmuştur. Biz millet olarak hiçbir zaman gerçekleri göremiyoruz, kendimizi iyi tahlil edemiyoruz. Bir iki iyi sonuçtan sonra hemen kendimizi dev aynasında görüyoruz, bu yıllardır böyle. Teknik direktörümüz Fatih Terim hala sonuca gitmenin, “Hadi aslanlarım, hadi koçlarım siz yaparsınız, siz harikasınız, çünkü sizi ben seçtim, ben her şeyin en iyisini bilirim, ben bitti demeden bitmez” gibi safsata düşüncelerden geçtiğini zannediyor.  Adam gerçekleri bir türlü göremiyor. İyi bir seçici olmadığı seçmiş olduğu 23 futbolcudan belli. Bu 23 kişinin içine 2 tane iyi stoper bulamıyor, aynı özellikli orta saha elemanlarını dolduruyor, bunların içine dirençli, fizik gücü yüksek, uzun boylu, mücadele eden, oyun bozan, pres yapan elemanlar bulamıyor, santrafor mevkii keza öyle. Şimdi takıma bir bakalım. Kaleci tamam, sağ bek ve sol bekimiz formsuz, fakat elde daha iyisi şu an yok, Caner uzun zaman oynamadı, oyun eksikliği belli oluyor, halbuki Hakan Balta sol beke çekilip, 2 iyi stoper geri dörtlüye, Mehmet Topal gerçek yerine ön liberoya mutlak çekilmeliydi. Orta saha tam bir facia, neden; çünkü Selçuk İnan, Hakan Çalhanoğlu, Arda Turan, Nuri Şahin, Oğuzhan Özyakup, Yunus Mallı hepsi forvet arkası özellikli, teknik yapısı iyi, topla oynamayı seven ama mücadele gücü zayıf, pres yapmayan, ikili mücadelelerde yeterli direnci gösteremeyen, adam kovalamayan, top çalmayan, oyun bozmayan isimler. Bu isimlerin sadece 1’i veya 2’si ilk 11’de oynar, fazlası takım gücünü düşürür. Bu tip futbolcuları ilk 11’e fazlaca almak kendinden zayıf takımlara karşı oyun kurarak ve oyun üstünlüğünü ele geçirmek için yeterli olabilir. Bu düzen o zaman işleyebilir. Ama Hırvatistan, Ispanya, Almanya vs. güçlü takımlarla oynarken bu tip oyun anlayışı ile çıkamazsınız, o zaman her zaman hüsrana uğrarsınız, haa tersi bir sonuç olursa o zaman mucize olur. Yani kısaca, haddinizi bileceksiniz. Sizden futbol olarak üstün, ekol sahibi takımlarla oynarken, oyun bozan, oynatmayan bir düzenle çıkmak, sonuç açısından daha olumlu olacaktır. İşte “görünen köyü görememenin” diğer bir yönü de budur. Bizim için turnuva bitti sayılır, bir mucize olurda 3. maçta Çek’leri yener ve en iyi 3.ler arasına girersek, yine havaya girip kendimizi kandırmayalım. Çünkü bizim gerçek gücümüz bu.