MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “PYD eşittir PKK’dır. Müttefikimiz ABD, PKK’yla yan yana, yanak yanağıdır. Bu nasıl iştir? Bu nasıl bir kepazelik, nasıl bir husumettir?" dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Türkiye’yi etnik tuzakların içine çekmek isteyen küresel oyunun ve aktörlerinin niyetinin ortaya çıktığını söyleyen Bahçeli, “Bugün, bir ateş çemberinden geçmekte olan Türkiye Cumhuriyeti, devlet ve millet olarak bir beka sorunuyla yüz yüzedir. Maruz kaldığımız suikastın hedefi, Türkiye’nin milli birliği ve kardeşliğidir. Bu sinsi oyunun amacı Türkiye’yi kimlik tahrikleriyle kavga ve iç çatışma ortamına çekerek geleceğini karartmak ve dönüşü olmayan bir yola milletimizi hapsetmektir. Türkiye’nin milli haysiyetini ve dayanışma ruhunu kaybetmesinin, topyekûn millet olarak geleceğini yitirmesi olacağını sorumluluk mevkiinde bulunanlar ya görememekte ya da görmek istememektedir. Bugünlere bölücü heveslere cesaret verilerek, ümit aşılanarak, açık çek ve taviz listeleri sunularak gelinmiştir. Dürte dürte uyandırılan etnik tahrikler sonucunda terörizm alan tutmuş, şehadetlerle sonuçlanan kanlı boğuşma ülkenin geneline yayılmıştır. Artık terörün iğrenç tesirinden hiç kimse muaf ve uzak değildir. Türkiye’nin bir bölgesi, Türk vatanının bir yöresi resmen bıçak altına yatırılmış, bölünme ameliyatına alınmıştır. Milli birlik ve huzurumuza kast edenler, hainler, bunlara destek veren iç ve dış kaynaklı mahfiller ur gibi etrafımızı sarmışlar ve Türkiye’yi kıskaca almışlardır. Bu kıskaç korkarız ki önümüzdeki dönemde daha da daralacaktır. Bölücü dayatmaların daha fazla cüret kazanmasıyla iç gerginlik çok tehlikeli boyutlara taşınabilecektir. Ve yıllardır süregelen taciz ve provokasyonlar, tam bir kaos ortamını karşımıza çıkaracaktır. Gelişmeler ve öngörülerimiz maalesef bu yöndedir. Milletin tarihi çıkar ve emanetleriyle çelişen kadroların bu ülkede siyasi istikrar unsuru olamayacağı geldiğimiz bu aşamada nettir, su götürmez gerçekliktir. Bundan zarar görecek olan aziz milletimizin sosyal dokusu ve bin yıllık kardeşliği olacaktır. Türkiye içeride hırpalanacak, giderek daha fazla kan kaybedecektir. Dışarıda sıkışacak, daha çok zemin ve mevzi yitirecektir. Ülkemizin bu yükü taşımaya artık tahammülü kalmamıştır. Bıçak, kemiğe dayanması şöyle dursun, çoktan girmiştir. İçine sürüklendiği bu ağır şartlar karşısında milli bir seferberlik ruhuyla harekete geçmek her Türk vatandaşının kaçamayacağı tarihi bir görev ve sorumluluktur” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin içeriden ve dışarıdan çökertilmesi için yürütülen sistemli saldırılara karşı ilgisiz ve tepkisiz kalmayı tarihin asla affetmeyeceğini söyleyen Bahçeli, şöyle devam etti:
“Türk milleti, bir bütün olarak bu sinsi oyunu mutlaka bozmak zorundadır. Gün, milli birlik ve dayanışma ruhuyla uyanmak ve ayağa kalkmak günüdür. Türk milleti ortak akıl ve sağduyu ile bu badireyi de mutlaka atlatmalıdır. Bu itibarla siyasi hayatımızda çok önemli bir dönemece, kalıcı etkileri ve sonuçları olacak bir dönüm noktasına hızla yaklaşıldığını buradan ifade etmek istiyorum. Siyasi ihtiraslarını milli ve manevi her değerin önüne koymaktan çekinmeyen siyaset tüccarları, kendilerini bekleyen mukadder sona doğru hızla yol almaktadır. Bizim derdimiz onlara ne olacağıyla ilgili değildir. Mesele ettiğimiz konu siyasi işportacıların, istismar anıtlarının, yalan ve iftiracı yüzlerin utanç dolu akıbetleri de değildir. Kaygımız Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği ve Türk milletinin içine çekildiği tuzaktan nasıl kurtulacağıyla ilgilidir.”
Türkiye’nin bugün karşı karşıya bulunduğu ağır sorunların temelinde dürüst ve samimi olmayan liyakatsiz kadroların işbaşında olmasından kaynaklandığını belirten Bahçeli, “Sorunlara yanlış teşhis, gayri milli bakış felaketlerin kilidini kırmıştır. Bölücü terör her gün üçer beşer vatan evlatlarını şehit etmektedir. Yeri gelmişken şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. İhanet sıradanlaşmış, adı konmamış bir isyankarlık hali giderek azgınlaşmıştır. Bu esnada aylardır ateş ve ölüm hattında kısılıp kalan Nusaybin’de az sayıda teröristin teslim sahneleri medyaya servis edilmiştir. Günlükleri ele geçirilen bazı teröristlerin ise anne ve babalarıyla kavuşma anları ekranlardan ve gazetelerden boy boy gösterilmiş, sanki büyük bir başarıymış gibi takdimi yapılmıştır. Şehit anaları iki gözü iki çeşme ağlarken bu sahnelerin nispet yaparcasına gösterimi neye ve hangi amaca hizmettir? Madem canilerin anne ve baba sevgisi vardır, madem duygulu ve içli oldukları ispatlanmaya çalışılmaktadır, o zaman şehit polislerimizin, şehit askerlerimizin, suçsuz ve günahsız vatandaşlarımızın henüz kurumamış kanlarının hesabını kim soracaktır? Teröristten masumiyet çıkarmak için uğraşanların, Diyarbakır Tanışık köyünde patlatılan 15 ton bomba sonucunda canından olan 16 vatandaşımızın hakkını nasıl ödeyeceklerini düşünen var mıdır? Ne diyelim, olan oldu bir kere ölenle ölünmez mi diyelim? Ne yapalım Sayın Başbakan, sen söyle bize; şehit anaları ağlarken, teröristlerin aileleriyle özlem gidermelerine, kucaklaşma fotoğraflarına methiyeler mi düzelim? Bu vefasızlığa, bu nankörlüğe, bu vicdan yozlaşmasına ortak mı olalım?” diye konuştu.
“TBMM’DE YETERİNCE KANDİL KONTENJANLI TERÖRİST VARDIR”
Terörle mücadeleye her zaman ve sürekli destek verdiklerinin altını çizen Bahçeli, açıklamalarına şöyle devam etti:
“Aleyhimize sürdürülen kirli kampanyaya aldırmadan doğru bildiğimiz yolda ilerledik, karşı çıkışlara hiç itibar etmedik. Bundan da hiç nedamet duymadık. Millet ve vatan uğruna gösterilen üstün mücadele azmine, kahraman Mehmetçik, polis ve korucularımızı desteklemeye elbette sonuna kadar devam edeceğiz. Bundan hiç kimse tereddüt etmemelidir. Fakat ortada ihmal edilmeyecek derecede göze çarpan sorun ve pürüzler de vardır. Teröristler helikopter düşürür, hükümetten çıt çıkmaz. Teröristler Türkiye’ye kefen biçer, bir bakarsanız Davutoğlu gider, bir bakarsınız Yıldırım gibi vesayet gelir. Teröristler vatanı kana bular, millete kan kusturur, beyzadeler yeni makam ve koltuk siparişini hükümet programına yazar. Her şey bir yana, Cumhurbaşkanı’nın son günlerdeki bazı açıklamaları da bildik alışkanlıklarının ve klasikleşmiş tutumunun tekrar nüksetmeye başladığına delalettir. Sayın Erdoğan geçtiğimiz Cumartesi günü Diyarbakır’da diyor ki; ’Terör örgütü silahları gömecek, başka yolu yok. Silahı, bombayı gömerler, koordinatları verirler, sonra gelip parlamentoda siyaset yaparlar.’ İşte bu sözler davulun kasnağına kasnağına vurmak, dirilen fitneyi daha da heyecanlandırıp hedefe sabitlemektir. Bu sözler vatan ve Türkiye düşmanlarına yaldızlı davetiyedir. Geçmişte Erdoğan’ın teröristlere yönelik ’Silahı bırakır masaya gelirsiniz, silahlar değil fikirler konuşsun’ beyanıyla parlamentoya buyur etmesi arasında hiçbir fark yoktur. Anlaşılan yeni bir müzakere sayfası ya açıldı ya da açılmak üzeredir. Biz Sayın Erdoğan’ın son zamanlardaki duruş ve konuşmalarından oldukça ümitlenmiş, milli çizgiye geldiğine ve yanlıştan döndüğüne inanmıştık. Hala da inancımızı korumak isteğindeyiz. Dahası eski ezberlerini bırakıp makule yaklaştığını zannetmiştik. Bu nedenle kendisini hem Cumhurbaşkanı olmasından hem de bizim düşüncelerimizi benimsemesinden dolayı takdir etmiştik. Ancak Sayın Erdoğan eğer sürç-ü lisan etmediyse eski haline tekrar 180 derece dönüş yapmıştır. Ne demek silahları, bombaları gömmek? Ne demek gömülü silahların koordinatlarını vermek? Ve ne demek sonra parlamentoda siyaset yapmak? Sayın Cumhurbaşkanı’na bu sufleyi kim vermiş, bu hatayı kim yaptırmıştır? TBMM’de yeterince Kandil kontenjanlı terörist vardır. Yenilerine bu milletin katlanmasını, dayanmasını ve hazmetmesini beklemek vicdan ve adalet cinayetidir. Bize göre Sayın Erdoğan’ın değerlendirmeleri çözülme sürecinin şifrelerinin, söylemlerinin ve yol haritasının güncellendiğine işarettir. Demek ki süreç ihaneti retorikte yok sayılsa da, hala saman altından yürütülen su gibi yürümekte, kapalı kapılar arkasında hala sahiplenilmektedir. Bu sonuca üstünkörü, yüzeysel ve önyargıyla varmadığımız iyi bilinmelidir.”
Terör örgütünün silahları gömmesini istemenin boşuna nefes tüketmek ve hayal kurmaktan ibaret olduğuna temas ettiklerini kaydeden Bahçeli, “Ve biz kanlı silahların muhakkak surette güvenlik güçlerine teslim edilmesini, ardından da devletin envanterine kaydedilmesini kararlı bir şekilde dile getirmiştik. Teröristlerin ülke dışına çıkması veya çıkmasına göz yumulması çözülme sürecinin temel parametreleri arasındaydı. Şu işe bakınız ki, Sayın Erdoğan bir kez daha buna umut bağlamakta, bir kez daha bunu diline dolamaktadır. Bize göre bu karanlık seçeneğin dün de bugün de tutar ve ele alınır bir yanı yoktur, olmayacaktır. Çünkü ülke dışına çıkan katil, ilk fırsatta eskisinden daha kalabalık halde gelecek, kanlı mesaisine kaldığı yerden devam edecektir. AKP-PKK arasında işletilen süreç kumpanyası sırasında teröristlerin ülke dışına çıktıkları veya çıkmak üzere oldukları devamlı söylenmiş, aziz milletimiz pişkince, rezilce, namertçe kandırılmıştır. Ancak bırakınız çıkmayı, Türk vatanına teröristler doluşmuş, silah, bomba ve mühimmat depolamışlardır. Bunu bizzat Cumhurbaşkanı ve dönemin Başbakanı geçtiğimiz yıl arka arkaya itiraf etmek durumunda kalmışlardır. Şimdi Sayın Erdoğan bayatlamış ve süreç ihanetinin tezleriyle boyanmış marjinal önerileri uluorta seslendirmektedir. Bu doğru değildir, ahlaki ve milli de görülemeyecektir. Aynı yoldan geçip farklı bir sonuç beklemek zaman ve emek israfıdır. Teröristler için tek çıkış yolu topyekûn devletin güvenlik güçlerine teslim olmak, daha sonra Türk adaletinin haklarında vereceği hükme razı gelmektir. Bize göre başka bir alternatif yoktur, bundan sonra da olamayacaktır” açıklamasında bulundu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.