POLİSİMİZDEN ALLAH RAZI OLSUN
Türk Polisini tanıtmak ve tanımlamak için öncelikle şöyle diyebilirim: 10 Nisan 1845 tarihinde İstanbul’da kurulup daha sonra Anadolu’ya yaygınlaştırılan...
Yayınlanma:
Güncelleme:
Türk Polisini tanıtmak ve tanımlamak için öncelikle şöyle diyebilirim: 10 Nisan 1845 tarihinde İstanbul’da kurulup daha sonra Anadolu’ya yaygınlaştırılan ‘Türk Polis Teşkilâtı’nın yeri ve önemi 15 Temmuz 2016 Cuma günü TSK içindeki bazı hainlerle gerçekleştirilmeye çalışılan başarısız ‘Darbe Girişimi’nden sonra daha iyi anlaşılmıştır.
Güvenliğimizi sağlayan ‘Polis Teşkilâtı’nın; toplum huzurunun sağlanmasında kendisine yasalarla verilen görevin üstesinden geldiği ve lâyıkıyla yaptığı muhakkak ve tartışmasızdır.
Polisimiz, bildiğim kadarıyla teknolojinin gelişmesiyle değişkenlik arz ederek şekillenen suç unsurlarını yine üstün teknolojiyi kullanarak çözmekte, böylece çok kısa sürede ülke genelindeki yaygın ağıyla paslaşarak etkili sonuç alınmaktadır. Bu durum, küresel dünyadaki diğer emniyet kurumlarıyla ve hatta başka emniyet örgütleriyle kıyaslandığında -tabir caizse- başarıya giden yolda ‘Türk Polisi’ daima (2-0) öndedir. Bu başarıda bana göre, ‘Polis Teşkilâtı’na alınan personelin seçimindeki titizlik ve uygulanan eğitim metodu, hizmet kalitesini ve polisin performansını yükseltmiştir.
Ne hazindir ki kendine sayısız görevler verilen ‘Polis Teşkilâtı’nın çok sayıdaki elemanla hizmet ürettiğini sanmıyorum. SINIRSIZ hizmetten sorumlu tutulan Polis’in sınırları belli olmayan mesaisinde SİNİRSİZ hizmet vermemesi de icabında normal karşılanmalıdır. Nihayetinde polis de bir insandır; başına taç kondurulması umuduyla görev yaparken, aksine başına atılan taşlarla sabrının taşması da gayet normaldir.
Diğer yandan ‘Toplum Destekli Polis’liğin genel anlamda suç önlemedeki önemini vatandaş olarak -maalesef- yeterince bilemiyoruz. Polis’e yardımcı olmadığımız gibi, pek çok nedenle kendimizi vicdanen sorumlu bile saymıyoruz. Polisi dışlarken, taşlarken ve saygınlığını görmezlikten gelerek -tabir caizse- onu dilimizle haşlarken bile önce iğneyi kendimize, sonra da çuvaldızı başkalarına batırmanın acısını nefsimizde ah bir duyabilsek? Suçu gizlemenin de ‘suç’ olduğunu ah bir bilebilsek?
Polise yardımcı olmak, 155 numaralı ücretsiz telefona “ALO” diyerek bilgi vermek, şikâyetçinin “DEŞİFRE” edilme kaygısını veriyorsa da; sekiz bilinmeyenli denklem çözer gibi tüm şüpheli varsayımların masaya yatırılması, haliyle istikrarlı çözüm üretilmesinde zaman kaybına neden olmaktadır. Polis’e bir suçun duyurulmasında ise kişi kendine ‘İSPİYONCU, İHBARCI, MUHBİR, MÜNAFIK, MÜFTERİ, ŞiKÂYETÇİ, JURNALCİ, AJAN, PROVAKATÖR’ ve sair sıfat yakıştırmalarıyla anılmasının, toplum kültürümüzdeki bilincin artık kırılması ve hafızalarda silinmesi düşünülmelidir. Polis, hizmet içi ve dışı eğitimle bu hususta verilecek çeşitli etkinliklerle vatandaşı bilinçlendirip yanına almalıdır.
Sözün özü: Polisimiz “1 yanlış tüm doğruları götürür!” diyor. Tüm karamsarlıklar bir yana bırakılmalı ve Polisimize istihbarat desteğinin verilmesinin bir vatandaşlık görevi olduğunun bilinmesinin doğru davranış olduğunu düşünüyorum.
15 Temmuz 2016 Cuma akşamı darbe yapmaya kalkışan TSK içindeki asker elbisesi giymiş hainlere karşı bu güzelim yurdumuzu “FETÖ’cü olmayan” bir avuç vicdanı hür personelle savunan, can ve mal güvenliğimizi sağlayan Türk Polisinden Allah razı olsun.
Hoşça kalınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.