Taşlıçay: Krizi fırsata çevirmeliyiz
Milliyetçi Hareket Partisi Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçay, TBMM'de düzenlenen 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşmelerinde söz alarak önemli açıklamalarda bulundu.
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Teklifi'nin "Yürütme" başlıklı 16'ncı maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına milletvekili Nevin Taşlıçay söz aldı.
TÜRK DEVLETLERİ DEVLET GELENEĞİNE DAYANIYOR
TBMM’de gerçekleştirilen Bütçe kanun teklifi görüşmelerinde konuşma yapan Nevin Taşlıçay, “16'ncı madde der ki: "Bu kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür." Bu, yeni bir döneme geçildiğini ifade eden, tarihî öneme sahip bir maddedir. 16 Nisan Referandumu'yla değiştirdiğimiz yönetim sistemimiz 24 Haziran Seçimleriyle hayata geçmiş, tıkanan sistemin çağın şartlarına göre revize edilmesi sonucunu doğurmuştur. Türk devlet geleneğindeki süreklilik göz ardı edilmeden yeni bir döneme başlanmıştır. Unutulmamalıdır ki töre, aile yapısı ve devlet nizamı zaman ve mekân farklılıklarına rağmen, Orta Asya'daki ilk Türk devletlerinden Selçuklu, Osmanlı ve cumhuriyet arasında bir devamlılık bulunduğuna işaret etmektedir. Geniş zaman ve muhtelif coğrafyalarda vücut bulmalarına karşılık Türk devletlerinin en bariz özellikleri bir devlet geleneğine dayanıyor olmalarıdır. Bu sebeple, Türk tarihini bilmeden söz konusu devamlılığı anlamak da mümkün değildir. “ dedi.
TÜRKLER EKONOMİK DİSİPLİNE SAHİPTİR
Türk devlet anlayışı, kökleri çok derinlerde bulunan bir dünya görüşünden beslenmekte olduğunu ve pek az bir değişimle bir halk ve millet geleneği hâline bugüne kadar geldiğini ifade eden Taşlıçay, “Türklere has gelenekler ve düşünceler bu muhtelif devletlerin varlığına rağmen kaybolmamış ve mevcudiyetini korumuştur. Bu devamlılığı sağlayan unsurlar tespit edildiğinde ve derinlemesine analiz yapıldığında da bugün için Türk devletinin binlerce yıllık geleneğiyle geleceğe emin adımlarla yürüdüğü ortadadır. Kadim dünyanın muhtelif yerlerine yayılan farklı hayat tarzlarıyla ve dinlerle ünsiyet kuran Türklerin menşei sayılabilecek Orta Asya'dan bugüne belli bir hat izlendiği takdirde bu tarihî seyirde belirleyici olan unsurun devlet geleneği olduğu görülür. Bu devlet geleneğinin, müesses devlet nizamının özünde varlığı kadim dönemlere uzanan bir Türk töresinin bulunduğu da apaçık görülecektir. Türk tarihi kendi bütünlüğü içinde ve münasebet kurduğu kültür ve medeniyet daireleri çerçevesinde analiz edildiğinde Türklerin çağın şartlarına uygun, güçlü bir ekonomik disipline sahip oldukları görülecektir. Nihayetinde ekonomik disiplinleri sayesinde bulundukları bu zor coğrafyada ayakta kalabilmeyi başardıkları göz ardı edilmediğinde de bu hakikat anlaşılacaktır. “ şeklinde konuşmasını sürdürdü.
TÜRK DEVLET SARKACI YÜKSELEN BİR DÖNEME GİRMİŞTİR
Taşlıçay, "Türk devletinin en mühim özelliği tefrikaya karşı olması ve devletin ortağının bulunmamasıdır." denir. Bu coğrafyadaki varlığının en büyük sebebi de bu cümlede saklıdır. "Bengü il"den "devleti ebet müddet"e ve nihayet cumhuriyete uzanan süreçte bağlayıcı olan en mühim unsur da bu anlayış olmuştur. Bu anlayış çerçevesinde ekonomik bağımsızlığını her alanda elde etmeye çalışan Türk devlet felsefesi de vazgeçilmez prensibimizdir. Bugün için bu ölçüde atılan adımlar, yerlileşme ve millîleşme çalışmaları nazarımızda çok değerlidir. Yerli ilaç girişimlerinden Uzay Ajansının kurulmasına, millî savunma sanayisindeki atılımlardan endüstri 4.0'ı yakalama girişimlerine kadar hepsi birbirinden kıymetli ve tarihî adımlardır. Özellikle başta kız çocuklarımız olmak üzere herkesin STEM yani bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarına eğilimlerinin artırılması için atılan adımlarının değeri kıymet biçilemez. Biliyor ve görüyoruz ki Türk devlet sarkacı yükselen bir döneme girmiştir ve çağın bir adım önüne geçme iradesini göstermektedir. Başarı kaçınılmaz ve yarınlar bizimdir. Türk devletinin önünde ne terör örgütleri ne de ekonomik operasyonlar durabilecektir. Milletimizin birlik ve beraberliğiyle siyasi kurumlarımız daha isabetli ve istikrarlı kararlar alabilecek ve gelecek nesillere karşı sorumluluklarımızı yerine getirmenin huzurunu yüce Meclisimiz yaşayacaktır. Atılan yerli ve millî adımlara kimi zaman hissî ve tarafgir bakılsa da kadim dönemin kutsal devletinden günümüzün kutlu cumhuriyetine, Türkiye Cumhuriyeti'ne Türk devlet geleneği işlemektedir ve bugün de rayında emin adımlarla ilerlemektedir.” İfade etti.
'İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN'
Bütçe görüşmeleri kapsamında sözlerine devam eden Taşlıçay, “Verdiğimiz onca şehidin acısına ve yöneltilen tehditlere, yaşadığımız ekonomik çalkantılara ve uluslararası siyasi krizlere rağmen bağımsızlığımızdan ve kararlılığımızdan asla taviz vermedik, vermeyeceğiz. Hedefe yürümenin vakarıyla, önümüze çıkacak tüm engellemelere rağmen, tek vücut hâlinde devam edeceğiz ve sürüklenmeye çalışıldığımız girdaba girmeyeceğiz. "Diriliş" bu millet için uzak bir kavram değildir, dönüp 26 Ağustos 1071 ve 30 Ağustos 1922'ye bakmamız yeterli olacaktır. Bugün içinse, yapacağımız teknolojik ve ekonomik atılımlarla bunu yeniden sağlayacağımıza eminim. Bu topraklarla bağımızı güçlendirmeli, millî kaynaklarımıza sarılmalıyız. Bin yıldan beri sahibi olduğumuz bu topraklar, insan kaynağımız önümüzdeki en büyük şansımızdır. Bu topraklarla, cılızlaşan ve eğretileşen bağlar yeniden güçlendirilmeli, içinde bulunduğumuz kriz fırsata çevrilmelidir. Gösterilecek gayret ve kararlılık çözümü de beraberinde getirecektir. Bu itibarla "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." şiarıyla yüce Meclisimizin üzerine düşen sorumlulukları yasa yapıcı olarak yerine getirmesi kadar yürütmenin de bu yasayı ivedilikle hayata geçirmesi son derece önemlidir” şeklinde konuştu.
TOPLUMSAL EŞİTSİZLİKTE SINIFTA KALIYORUZ
Kadına şiddet konusunda ülke olarak atılan adımların önemli ve samimi adımlar olduğunu dile getiren Taşlıçay, “6284 sayılı Kanun'la da görülmektedir ancak kanunun uygulamasında eksiklikler mevcut. Emniyet mensuplarımızdan kadınlarımıza kadar ilgili yasadan tarafların pek çoğunun bilgi sahibi olmadığı ortada. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden sınıfta kalıyoruz. Hâlbuki, yasalar uygulanabilse çok önemli sonuçlar almak mümkün. Yine, eşit işe eşit ücret alınamamasının sonucu ortaya çıkan mağduriyetlerimiz bulunmakta. Hâlbuki, kadın-erkek ayrımı olmaksızın eşit işe eşit ücret alınması anayasal bir haktır. Ancak görüyoruz ki özellikle özel sektörde bu durum çokça ihmal edilmekte.Çocuklarla ilgili, Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin tarafı olmamız kapsamında, çocuğun üstün yararı ilkesi bakış açısını uygulamalarımıza yansıtmalıyız. Muazzez ve müreffeh bir gelecek tasavvurumuz varsa bu sözleşmeyi kapsamlı bir şekilde hayata geçirmemiz elzemdir. Boşanan ailelerde çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasının icra yoluyla gerçekleştirilmesi sorunu ivedilikle çözülmelidir. Sokak çocukları sorunu gün geçtikçe derinleşmektedir. Çocuk istismarıyla ilgili yasal düzenlemeler kadar farkındalık ve bilgilendirme çalışmaları da önemlidir. TÜBİTAK aracılığıyla oyunlar, TRT kanalıyla çizgi filmler hazırlamak, aile hekimleriyle farkındalık ve bilgilendirme çalışmaları yürütmek çocuk istismarı sorunu için önleyici olabilecek çalışmalardır. Müfredata "Vücudunu koru" eğitimleri koymak yine önemli bir adım olacaktır” ifadelerini kullandı.
BİRDEN FAZLA KONUDA GÖRÜŞMELER YAPILMASI LAZIM
Taşlıçay, “Erken yaşta evlilik sorunu pek çok kişiyi mağdur etmektedir. Bu konuda ilgili kurumların bilgilendirme yapmaları, farkındalık kazandırmaları sorunun çözümüne dair katkılar sağlayacaktır. Değerli milletvekilleri, Tarım Kanunu'nda tarımsal destek için bütçeden ayrılacak kaynağın gayrisafi millî hasılanın yüzde 1'inden az olmayacağı kesin bir şekilde belirtilmiş olmasına rağmen, gereken desteklerin verilmemesinden doğan sorunlar da geleceğimizi tehdit etmektedir. Bu durumun devam etmesi hâlinde ciddi bir gıda terörüyle karşı karşıya kalmamız kaçınılmazdır. Taşeron yasasının kapsamından doğan mağduriyetler yine hızlıca giderilmelidir. Hekim ve diş hekimlerinin emekli maaşlarındaki ek ödemelerle ilgili yapılan iyileştirmelerin eczacılar için de yapılması, yine Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatında bünyesindeki eczacıların diğer kurumlarda çalışan eczacılarla maaşları arasındaki farkın giderilmesi ve Sosyal Güvenlik Kurumu bünyesinde çalışan 4/B'li 110 civarındaki meslektaşımızın kadroya geçirilmesi önemli bir haksızlığı da ortadan kaldıracaktır. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında ek ders karşılığı çalışan personelin talepleri gündeme alınmalıdır. "Nafaka mağdurları" adı altında insanlar bir araya gelmekteler. Acilen taraflar dinlenilmeli ve meselede hakkaniyetli bir çözüm yolu aranmalıdır” sözleri ile konuşmalarına son verdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.