Üç arkadaş-Müslüman akıllı ol
Aynı köyde üç arkadaş vardı. Birbirlerini o kadar seviyorlardı ki! Birisi Türkmen birisi Kürt birisi Çerkez idi. Köyleri kozmopolit bir yapıya sahipti,...
Aynı köyde üç arkadaş vardı. Birbirlerini o kadar seviyorlardı ki! Birisi Türkmen birisi Kürt birisi Çerkez idi. Köyleri kozmopolit bir yapıya sahipti, ama herkes birbirine saygılı ve kimseyi incitmezdi. Ancak bu geçen zaman içinde öyle bir hale gelmişti ki! İnsanlar birbirini azarlıyor. Birbirlerini küçümsüyordu. Üç arkadaş bile zaman zaman birbirlerine laf söyler olmuştu. Bu üç arkadaşta köylerinin önde gelen sözü geçen insanlarıydı. Çerkez olan ise aralarında en akıllı bilinçli olanı idi. Neler olduğunu çözemiyordu. Köyde huzursuzluğun arttığı dönem üç ay öncesine dayanıyordu. O zamanlarda köye gelen birisi var mı diye düşündü. O ara köye gelip yerleşen kimse yoktu ama 6 ay öncesinde cami imamı yeni gelmişti. Şöyle bir düşündü acaba o olabilir mi? Aramıza kim nifak sokuyor dedi. Sonra yok o kadarda değil dedi ama olanların arkasında biri olmalıydı. Bunları düşünürken aradan bir ay kadar daha geçti. Sonra hocadan başka dikkatini çeken dışardan gelen olmadığı için. Çok akıllı olan kızını kuran kursuna gönderdi. Ve ondan hocanın hareketlerini takip etmesini söyledi. Durumu kızına anlattı. Kızı on iki yaşında idi ama zekâsıyla köyü parmağında oynatacak kadar aklı vardı. Aileden gördüğü terbiye ile kötü bir şeyde asla yapmaz. Kafası hep iyiliğe çalışırdı. Babasına olur babacığım dedi. Birkaç gün geçtikten sonra; Çerkez kızı babasına, baba bu adam bir şeyler çeviriyor eminim. Ancak henüz bir şey öğrenemedim. Gözleri fıldır, fıldır oynuyor. Bir gariplik seziyorum dedi. Tamam; kızım sen takip et dedi. Bu ara köylüler aralarında iyice bozuşmaya, ayrımcılığa başlamışlardı. Sen Kürt’sün. Sen Türk’sün. Sen Çerkez’sin inanılmaz bir boyutta kin nefret tohumları yeşermek için ekiliyordu sanki. Çerkez kızı babasına bir gün geldi baba bu adam telefonda birileri ile konuşuyor. Ve gizli gizli saklanıyor konuşurken ama beni fark etmedi dedi. Tamam; kızım sen dinle hadi bakalım ama dikkatli ol. En ufak bir şeyde, haber veriyorsun bana oldu mu kızım. Çerkez kızı, baba şu hani ses kaydı cihazı vardı ya bizde. Hani walkman diye yanlışlıkla Almanya’dan bana göndermişlerdi. Babası kıza aferin kızım sen çok akıllısın var ya! Tamam; babacığım ama bana yardım etmelisin dedi. Nasıl olacak o kızım benim. Sen kursa gel durumumu sormak için siz konuşurken ben cihazı onun odasına uygun bir yere koyayım tamam mı? Hay aklınla bin yaşa kızım tamam sen git hadi kurs vaktin geliyor yarım saat sonra ben yanındayım dedi. Dedikleri planı çok güzel bir şekilde uyguladılar. Çerkez hocayı ziyarete geldi gerekli bilgileri almak için dışarda konuştu. Bu arada Çerkez kızı ses alma cihazını odaya yerleştirmişti. Çerkez’in kızı dışarı çıkınca Çerkez’de kızının ses cihazını yerleştirdiğini anladı. Kızının başını okşadı hocam eti sizin kemiği benim. Kızım size emanet dinimizi hakkıyla öğretin dedi. Hoca da estağfurullah ne demek başımın üstüne; maşallah kızınızda çok akıllı hemen öğreniyor dedi. Çerkez oradan ayrıldı ama yakın yerlerde geziyordu. Bu ara kızı sınıftan dışarı çıktı. İşareti almıştı. Beş dakika geçmeden yeniden kurs yerine geldi. Hocam sizinle bir şey konuşmam lazım deyip yine hocayı dışarı aldı. Biraz lafa tuttu hocayı. Hocam bir akşam bize misafir olun akşam yemeğine dedi. Hocada kabul etti. Bu arada kızını pencerede görünce işin tamam olduğunu anladı ve hocam dersiniz bittiyse kızımı da götüreyim eve dedi. Hocada tabi tabi ders bitti sayılır. Ama siz alın götürün zaten kızınız çok zeki maşallah eminim en iyi şekilde öğrenecektir Kuran-ı. Hadi o zaman kızımı gönderinde ben gideyim dedi. Kızını içerden sesledi Çerkez kızıyla beraberce eve gittiler. Evde kayıt cihazını açtılar. Ne planlar ne planlar vardı içinde. Hoca köylüleri birbirine düşürmek için neler yapmıştı. Çerkez hemen iki arkadaşını çağırıp onlara dinletti. Hoca konuşmasında, ne oldu hiç tahmin edemezsin. Çerkez var ya Çerkez, o bile artık kızını Kuran kursuna göndermeye başladı. Hepsini etkim altına aldım. Köy birbirine giriyor. Gül gibi geçinenler bu gün bir birinin izine kurşun atıyorlar. Yarın bunlar birbirini öldürmeye başlarlar. Biliyorsun bunları silahla tüfekle yıkmak zor. İçlerine nifak tohumlarını ekmek lazım ve bunu da ben başardım. Artık bana bir ikramiye verir İngiliz hükümetimiz dedi. Sonra üç arkadaş doğru imamın evine gidip onu köy kahvesine getirdiler. Herkesi evinden çağırdılar ve hocanın sesini herkese dinlettiler. Herkes hocayı oracıkta linç edip birbirlerine o günden sonra daha bir sevgiyle bağlandılar. Bir Kızılderili atasözü derki! İki balık birbiriyle kavga ediyorsa mutlaka oradan uzun bacaklı bir İngiliz geçmiştir. Şunu unutmayınız ki! Birileri sizi Müslüman bir kardeşinizle sevginizi saygınızı ve birlikteliğinizi bozmaya çalışıyorsa. Sakın ama sakın inanmayın. Her zaman diyorum ya! Müslüman akıllı ol!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.