Muzaffer ninenin acısı 5 yıldır dinmiyor
15 Temmuz hain darbe girişimin yaşandığı gece Kızılcahamam’dan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne giden 2 oğlu ve damadı şehit düşen 95 yaşındaki Muzaffer ninenin, acısı 5 yıldır dinmiyor.
15 Temmuz hain darbe girişimin yaşandığı gece Kızılcahamam’dan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne giden 2 oğlu ve damadı şehit düşen 95 yaşındaki Muzaffer ninenin, acısı 5 yıldır dinmiyor.
15 Temmuz'da hainlere direnenlerden biri de Gülşen ailesiydi. Ankara Kızılcahamam'da yaşayan ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi önünde demokrasi nöbeti tutan Gülşen ailesi, o gece 3 şehit verdi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın çağrısıyla Kızılcahamam'dan 70 kilometre yol gelerek vatan savunmasına katılan aynı aileden Mehmet Gülşen (61), kardeşi Hakan Gülşen (43) ve kuzeni ve enişteleri olan Lütfi Gülşen (63) F-16 uçağından atılan bomba sonuncunda hayatını kaybetti.
Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016 yılındaki hain darbe girişimi sırasında Kızılcahamam’dan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne giden 2 oğlu ve damadını şehit veren 95 yaşındaki Muzaffer Gülşen, o karanlık geceyi unutamıyor. FETÖ’nün ocaklara ateş düşürdüğünü söyleyen Muzaffer nine, o gün yaşananların hala çok taze olduğunu, çocuklarının acısının hiç geçmediğini söyledi. Oğlu Şehit Hakan Gülşen’in kendisini türbe ziyaretine götürdüğü aktaran Muzaffer Gülşen, bize hep şehit olacağını‘ söylerdi, oğluma malum olmuş’ dedi.
Lütfi Gülşen’in eşi Menzule Gülşen, eşiyle son yaptığı telefon konuşmasını anlattı. Eşinin kendisine yaşananların televizyonlarda izlenenlerden daha korkunç olduğunu ve büyük bir mücadele verildiğini söylediğini anlatan Gülşen sonra eşinden ve kardeşlerinden saatlerce haber alamadıklarını anlattı.
Evlerine 3 şehidin ateşi düşen Gülşen ailesi yaşadıkları acıları birbirilerine tutunarak atlatmaya çalışıyor. 15 Temmuz ve bayram günlerinin buruk geçtiğini söyleyen Menzule Gülşen, devletimiz hep yanımızda, bize çok destek oldular‘ dedi.
Acılarının da gururlarının da büyük olduğunu kaydeden Menzule Gülşen o gecenin yaşadığı en karanlık gece olduğunu, yaşadıkları acılara birbirlerine tutunarak göğüs gerdiklerini anlattı. Gülşen, "Biz köydeydik Kızılcahamam’a gelince belediye anonsunu duyduk. Eşim kardeşlerimle buluşmuş. Biz haber alamadık onlardan haber aldığımızda 'buralar televizyonda görüldüğü gibi değil, bizi oyalama' dediler. Ben hiç uyumadım sabah 4’e kadar.
Kızılcahamam’dan otobüsle gidenler geldi, bizimkiler gelmedi. En son 5 buçukta görüştük. 06.20'de geçe külliye önünde şehit olmuşlar son bombada. Namaz kılmışlar namaz kılıp çıkınca aynı yerde şehit olmuşlar hepsi. Biz 1’de öğrendik. Kardeşimin telefonu düşmüş, başka biri cevap verdi. Biz bütün morgları aradık, bulamamak çok kötüydü onları. Aradık yoklardı. Soğuk hava deposuna koymuşlar. Kaptırmışlar kendilerini bize de cevap vermediler" dedi.
"Eşim bayramlıklarını giyip gitti, kardeşim bayrağıyla, diğer kardeşim 'şehit olacağım' diyerek gitti"
Üç şehidin de ayrı ayrı hikayeleri olduğunu söyleyen Menzule Gülşen, "Adli tıptan sonra getirdik memleketimize. Üçü aynı yerde. Bulamamak çok kötüydü, biz mezarları olunca sevindik. Arama dönemi çok kötüydü. Hiçbir hastaneye girişleri olmamış. Vatanları için şehit oldular. Görebilecekleri çok şeyler vardı. Onlar şehit oldular ama çok dedeler torunlarının düğününü gördü. Vatan kurtuldu. Acının yanında çok güzel bir duygu var. O güzel duyguya tutunarak ayakta durmaya çalışıyoruz. Hepsinin hikayesi var. Eşim bayramlık kıyafetlerini giyip gitti. Kardeşim bayrak istemiş, kocaman bayrak almış, Mehmet kardeşim şehit olmaya gidiyoruz diyerek gitmiş. Biliyorlar gibi gitmişler. Allah bize sabrını verdi" diye konuştu.
"O gece çok karanlıktı, 15 Temmuz’u ben kara gece olarak hatırlıyorum"
Munzule Gülşen, "O gece çok karanlıktı, 15 Temmuz’u ben kara gece olarak hatırlıyorum. Yıldız yoktu, her yer kapkaranlıktı, çok zordu. Onları mezarlarına koyduk rahatladık. Çok zor günler geçiriyoruz ama yapacak bir şey yok. İnşallah bir daha yaşanmaz. Kendi kurşunumuzla kendimizi vurduk gibi, işin o tarafları kötü. Bize bir tuğlanız olsun diyorlardı, o tuğla paralarıyla hep silah alınmış. Zorumuza giden çok şey var. Allah’a şükür devletimiz var arkamızda bizi hiç mağdur etmediler. Arayıp sordular Allah devletimize zeval vermesin. Onların cennette olduğunu biliyoruz. Küçük kardeşimin adli tıpta açamamışlar, o kadar sıkı sıkı kavramış. Bayraklar örtüleri oldu, onlar bizim kahramanlarımız" ifadelerini kullandı.
Çocuklarının şehit olduğunu geç öğrendiğini belirten Muzaffer Gülşen, "Oğlum uyuyor sandım ben, o gece aramadım. Onların gittiğini bilmiyordum. Akşam oldu, Nizami hanımı, amcaları geldiler. Yaralı geliyorlar dedi. Ölmüşler mi dedim. O günkü devam ediyor. Hiç unutamıyorum. Ne geceler gündüz oluyor, ne gündüzler akşam oluyor. Pek yaralı geliyorlar dedi oğlum. Sabaha karşı ölmüşler. Akşama kadar haber alamadım. Öldükleri yere gidip baktım. Namazlarını kılıp ölmüşler. Kafalarına düşmüş bomba. Damadım, iki oğlum üç kardeş ölmüşler. Küçük oğlum kalkmış önce sonra düşmüş. Duyan gitmiş, Hakan oğlum, çocuklardan bayrağını istemiş. Küçük kızı gitme demiş. Mehmet oğlum biz şehit olacağız demiş. Öldü haberlerini duyunca şehit oldular ama gel de anlat. Zor Allah kimseye göstermesin yavrum. Üçü birden bir gecede kayboldu" şeklinde konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.