Hayatının yönü
Hayat hepimiz için, sıfır noktasıdır. Hangi anlamlar doğrultusunda yönlendirirsek yüreğimizi hayatımıza da o akmaya başlıyor. Yüreğine her zaman yeni bir düzen inşa ediyor insan. Ertelemişlik çemberimiz daralıyor haliyle. Bir şeyleri ertelememeye başlıyorsun giderek.
Kazanç ve kayıplarını düşündüğünde artan her farkındalığında yeniden şekilleniyorsun, değişiyorsun ister istemez. Vedalaştığın eylemlerin, vedalaştığın insanlar hatta vedalaştığın duygularının izinde bir hayat sürmeye başlıyorsun. Belki de arınmak denen bir tabir daha doğru olur.
Seni yoran ne varsa yorgunluğuna veda ediyorsun, sadece uzaklaşarak. Başaramayacağımızı sandığımız birçok şey yüklü yüreğimizin kilitli sandıklarında. Oysa zaman geçtikçe ara ara açıp baktığımızda birçok şeyle çok da kolay vedalaşmış oluyoruz. Yeni yollar ve yeni patikalar keşfettikçe özüyle bütünleşiyor insan. Bazen kendimizden bile öyle uzaklaşıyoruz ki alabildiğine bir serüven bu.
Bu macera yolculuğunda sırdaşımız da yüreğimiz oluyor. Zamansız korkularımızla savaşırken, takındığın güç yine kendin oluyorsun. Geceleri yüreğini yaşıyorsun da gündüzleri hayatı soluyorsun. İstemesen de gülüyorsun mesela. İçten gülüşleri de özledik sahi.
Mecbur bırakılmış hayatın nezdinde gülüşlerimiz de azaldı belki de. Yokuş aşağı hislerimizden vuruyor hayat bazen. Yüreğinin uçurumunda kendine bile yabancılaşıyorsun. Hayatın özü şu ki, soluyarak değil hayatı, yaşayarak anlıyorsun, anlamlandırıyorsun.