İnsanlardan/toplumdan uzaklaşmak
İnsan yaşadığı toplumdan bıkar mı? Yaşadığı toplumdaki insanlardan kaçar mı? Uzaklaşmak bir ihtiyaç mı? Niye uzaklaşmayı düşünürüz?
Evet, insanlarda özellikle belirli yaştan sonra toplumdan uzaklaşmak ihtiyacı oluşuyor. Bilmiyorum her insanda bu şekilde bir ihtiyaç beliyor mu? En azından bu ihtiyaç bende belirdi. Belirli yaş dediğimde elbette çok ileri yaştan, yani yaşlılık yıllarından bahsetmiyorum. Kırklı yaşlardan sonra, elli yaşında da olur, altmış yaşında da olur. Bilinmez belki 35 yaşında da olur. Ben de elli yaşından sonra böyle bir ihtiyaç, ya da bir düşünce, ya da bir duygu oluştu.
Toplumlar bozuldukça, insanlar riyakârlaşıp da ikiyüzlü, bin yüzlü olduğunda bazı insanlarda bu ihtiyaç hemen kendini gösterir.
Sevgili Peygamberimiz (asm) de içinde bulunduğu toplumdan uzaklaştı. Ne vakit uzaklaştı? Yaşı kırklara yaklaştığında uzaklaştı. Sevgili Peygamberimiz (asm) Hira Dağı’nda uzlete, yalnızlığa çekildi ve günlerce, gecelerce tefekküre dalıyordu.
Toplumdan iki türlü uzaklaşmak ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Birincisi, bir daha o topluma dönmemek üzere uzaklaşmak, ikincisi belirli bir müddet uzaklaşmak.
Canlarımız yoluna feda olsun Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm) içindeki toplumdan bir süreliğine uzaklaştı. Uzlet içinde olmak, tefekkür eylemek, yüksek bir yerde ilahi nizamı temaşa eyleyerek, içe doğan duygu ve düşünce ile kendisini geliştirmek ve daha sonra daha güçlü bir şekilde toplumuna dönmek. Sevgili Peygamberimizin (asm) maksadı bu idi. Elhamdülillah en güçlü duygu ve düşüncelerle toplumuna döndü. Bir de Peygamberlik müjdesi alarak döndü.
Niyet halis idi, akıbet de halis oldu.
Bir de içinde bulunduğu topluma hiç dönmemek üzere uzaklaşanlar var.
Hatta bu konuda bir TV’de belgesel serisi de var. Gözden uzakta yaşayanlar. Dağda, bayırda, ormanda, kırda tek başına ya da bir eş ile uzak bir yerde, gözlerden uzak bir halde hayat geçirenler var. Bu kişileri TV’de izlerken gözlerinde masumiyet görüyorum.
Bu tür hayatı seçenlerin birçoğu masum. Ve gözlerinde masumiyet yanında toplumundan kaçışın derin acısı ve hüznü de görülüyor.
Özellikle Amerika’da yaşayan bazı kişiler toplumdan uzaklaşma halinde. Bu hususta en hüzünlü örnek Christopher McCandless.
Amerika’dan Alaska’nın vahşi doğasına 1990 yılında kaçan ve 1992’de ölen genç adam Christopher McCandless çok masum yüze sahip. Ağustos 1992’de geyik avcıları, Alaska’daki Denali Ulusal Parkı ve Koruma Bölgesi yakınlarındaki vahşi doğada terk edilmiş bir otobüste genç bir adamın cesedini buldular. Vücudun, zengin bir Virginia ailesinin 24 yaşındaki onur mezunu oğlu Christopher McCandless’a ait olduğu teşhis edildi. İki yıl önce McCandless, ailesi ile arasındaki bağı koparmış; 24.000 dolarlık birikimini bir yardım kuruluşuna bağışlamış, ardından Alaska’ya doğru yolculuk yapmıştı.
Resmine baktığınızda yüzündeki masumiyet ve gözlerindeki derin acı hemen görülüyor. Resimde gülüyor, ancak acı bir tebessüm bu.
Yukarıda, “Amerika’da yaşan bazı kişiler toplumdan uzaklaşma halinde” dedim. Yalnız Amerika mı? Bizim Ülkemizde de bu yönde bir eğilim var. Belki herkes Christopher McCandless gibi eski bir otobüs bulup onunla Alaska’nın en vahşi ormanlarına giderek tek başına bir hayatı seçmiyor. Ancak özellikle emekli olanların birçoğu hayattan kopuyorlar. Köyde, dağda, bayırda evi var ise orada yaşamayı seçiyorlar. Sırf emekliler mi bu şekilde yalnız bir hayatı seçiyor. Küçük yerlerde birçok ailede müşahede ettim. Hali vakti yerinde ise birkaç dönüm tarla satın alıyor. Uzakta, dağda bayırda aldığı tarla üzerine küçük bir ev yaptırıp mümkün olduğunca şehir dışına çıkıyor. Esasında şehir dışına çıkmıyor. Toplum dışına çıkıyor.
Son yıllarda şehirlerde “hobi bahçeleri” diye bir kavram yaygınlaştı. Şehir insanı kendisini toplumun dışına atmak için “hobi bahçeleri diye bir şey uydurdu.” Hobi bahçeleri o kadar yaygınlaştı ki, adeta salgın bir şekilde yayıldı. Salgın dedik de aklıma geldi. Şu malum korona virüsten sonra hobi bahçelerine olan ilgi daha da arttı. İnsanlar koronadan kaçmak (esasında insanlar arasında bulunmamak) için de hobi bahçelerine yoğun ilgi gösterir oldular.
İnsanların toplumdan bu kadar yoğun bir şekilde uzaklaşmaları ve insanın inşadan kaçması hayra alamet değil.
Eskiden de insanların çok küçük bir kesimi (peygamberler, evliyalar, alimler, filozoflar) yalnızca tefekkür ve uzlet ile Allah’a yaklaşmak maksadıyla insandan ve toplumdan uzaklaşıyordu. Şimdi maksat daha farklı. Şimdi insanlar bencilliklerinden, rahatlarından, yalnızca ailesiyle uzak bir yerde kalma isteğinden ya da yukarıdaki ismi geçen Christopher McCandless örneğinde olduğu gibi toplumu reddettiğinden şehir dışına çıkar oldular.
Ben de eğer bir gün şehir dışına, dağa-bayıra çıkıp da inziva hayatını tercih edersem, sebebi elbette tefekkür ve yoğun düşüncelere kavuşmak maksadıyla olur. Allah hayırlısı ise nasip etsin. Bazen böyle duygu ve düşünceler yaşıyorum.
İşte aşağıdaki sözlerim bu duygu ve düşüncelerimden kaynaklanmıştır. Başlığı da “Uzak Hayat” diye belirledim.
UZAK HAYAT
1- Kimsenin ulaşamadığı bir ırmak gibi ak.
Bulaşmasın hiç sana ne bir kir, ne de bir günah.
2- Kimsenin dokunmadığı çiçeklere selam ver.
Hiç dedikodu bilmeyen hayvanlara kelam ver.
3- Hiç görünmeyen bir evin olsun dağın başında.
Kimsenin gözü olmasın ekmeğinde, aşında.
4- Kimsenin ayak basmadığı topraklarda beslen.
Hürce uçan, cıvıl cıvıl öten kuşlara seslen.
5- En uzak bir yerde yalnızca yağmurlarla ıslan.
Kimseye yükün olmasın, ne yaklaş, ne de yaslan.
Evet, yukarıda Uzak Hayat başlığı altında 5 maddede belirttiğim noktalar, insanların niye ve ne maksatla toplumdan/insanlardan uzağa gitmek istediklerini de kapsamalı bir biçimde açıklıyor.
Toplum hayatının ve insanların daha güvenilir, daha huzurlu ve daha sağlıklı olması dileklerimle yazıma son veriyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.